“Demokrasiye balans ayarı” diye sokaklarda tankları yürüten, yüz binlerce vatandaşı haksızlığa uğratan, millet irâdesine suikast ve komplo olan darbelerle ve ara dönemlerle hesâplaşılması, darbecilerin sığaya çekilmesi ve açıklığa kavuşturulmasının demokratikleşmede büyük önemi var.
Bu noktada, 28 Şubat’a götüren sebeplerin, hatalar zincirinin ve tahriklerin de ortaya çıkarılması gerekiyor. Doğrusu “sürec”e nasıl gelindiğine, olayların ne şekilde geliştiğine dair ikrarlar, gerçeği ortaya koyuyor.
Bu konuda öncelikle dönemin Adalet Bakanı RP’li Şevket Kazan’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 28 Şubat süreci soruşturmasına ”delil” olarak sunduğu “28 Şubat’ın perde arkası”na dair dört ciltlik “Refah Gerçeği” kitabı, “28 Şubat”a açık bir belge. “Karanlık dönem”de bizzat şâhid olduğu olayları sıralayan ve “kullanılmaya müsait beyanlarda bulunduk” diyen Kazan’ın, “pusuya yatanların elinde koz oldu!” diye yakındığı olaylar, “sürec”e dair ipuçları veriyor…
TAHRİKLERE MALZEME ÜRETİLDİ
Kazan’ın tahriklere malzeme edildiğini bildirdiği tesbitlerinin başında, 28 Şubat sürecinde çokça tartışılan Sincan’da “Kudüs Gecesi”nin partiden habersiz düzenlenmesi geliyor.
Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda da bu ikrarı tekrarlayan Kazan, “28 Şubat” sürecinde “irtica tehdidi” uydurmalarına bahane edilen “Başbakanlık Konutundaki iftar”ın “medyaya bildirilmemesi” kararına rağmen, âdeta medya kuşatması altında yapılmasına dikkat çekiyor. “Baktık, tam listeyi iftardan önce içimizden birileri medyaya sızdırmış. Sabah, Hürriyet manşetleri çekmiş; ‘Tarikat şeyhlerine iftar!’ diye” ifâdeleri çarpıcı. (Şebnem Hoşgör, Vatan, 2.11.12)
Keza zamanın RP’li Kayseri Belediye Başkanı’nın “yaptıkları”nı “28 Şubat”a götüren sebepler arasıda sayıyor. “Önce, ‘10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak katıldım’ diyor. Refah’ı vurmak için pusuya yatanlara aradıklarından fazlasını veriyor. Sonradan dans etmeler filân. Öbür tarafta, bir arkadaşımızın, ‘kan dökülecek, fıstık gibi olacak’ sözleri”ni süreci tahrik eden hatalar” olarak sıralıyor.
Yine “Ben hükümet karşıtı pek çok olayı, kitabımı yazarken fark ettim. RP’nin hatalarını yazarken de en başa kendimi koydum” diye yazan Kazan’ın, “Aleviler için ‘Mum yakıp söndürüyorlar’ dedim. En sevdiğim kardeşlerim Alevilerdir.’ ‘Erbakan ‘Kanlı mı olacak, kansız mı olacak’ dedi. O gün benim hatamdır. Erbakan’ın bu konuşmayı neden yaptığını açmam, anlatmam lazımdı’ özeleştirileri, sürecin arka plânını kısmen de olsa aralıyor. (a.g.g.)
Ayrıca DYP’li merhum Ali Rıza Septioğlu’nun “Oturumun sonunda gelsin, başörtülü olarak yemin ettireceğim” sözüne rağmen, Merve Kavakçı’nın emr-i vaki yapıp yemin merâsiminin bitimine saatler kala Genel Kurul’a katılmasının “süreç”te tahrike malzeme edildiğini belirtiyor.
KARANLIKTA BIRAKILIYOR…
Bu ikrarı, bir diğer RP kurmayı Oğuzhan Asiltürk de, “Merve Kavakçı’nın yemin için TBMM’ye girmesi Erbakan ve benim bilgimin dışındaydı. Meclis’i yöneten (DYP’li) Septioğlu ile anlaşmıştık. Kendisi, ’Başörtülü birinin yeminini engelletmem. Sizden isteğim tenha bir zamanda getirin” sözlerini aktarıp, “Bizim arkadaşlara bunu söyledik. Hatta tahrik olmasınlar diye ben salona bile girmedim. Bir de baktık ki Merve Hanım salona girmiş, nasıl girmiş bilmiyorum. Ne Hoca’yı ne beni dinlediler, Kavakçı’yı salona AKP’yi kuracak isimler götürdü” diye teyid ediyor.
Ne var “sürec”e götüren sebepler ve tahrikler tartışılmadan, insafsızca bütün olumsuzlukları bir tarafa çıkarılıyor, asıl mağdurlar itham ediliyor.
“28 Şubat”ın içyüzünün aydınlanması için üzerindeki sis perdesinin kalkması gerekiyor…