Çarpıcı olanı, daha sandıklar açılır açılmaz, “iktidarın borazanı” haline gelmiş televizyonların, devletin resmi ajansının, “iktidara ilişik gazeteler”in; YSK’nin seçim yasakların kaldırmasından saatler önce “cumhur ittifakı” ve iktidar adaylarını kat kat önde gösterip, muhalefet adaylarını âdeta dipte göstermeye tevessül etmeleriydi.

“Açılan ilk sandıklar”a göre duyurusuyla “iktidar cephesi”nin Ankara adayının yüzde 66’larda gösterilip “millet ittifakı” adayının yüzde 33’lerde kaldığının pompalanmasında olduğu gibi.

ONCA MANİPÜLASYONA RAĞMEN…

Vakıa şu ki seçim sürecinde günde onlarca kez canlı yayında iktidar adaylarının ve sözcülerinin konuşmalarını veren kendilerini “ana akım” olarak lanse eden televizyonların ve “devlet kanalları”nın tarafgirliği âdeta sırıttı.

Yapılan bir araştırmada Şubat ayında TRT Haber’de “cumhur ittifakı” partisi AKP’ye 49 saat 58 dakika, MHP’ye 3 saat 32 dakika ‘lehte’ iktidar propagandası yapılırken, CHP’ye 5 saat 47 dakika, İyi Parti’ye ise sadece 55 dakika yer verilmesi ve diğer Meclis içi ve dışı partilere hiç yer verilmemesi bunun en başta sırıtan tezâhürüydü.

Seçim süreci boyunca muhalefet adaylarının konuşmalarının kesilerek iktidar adaylarının bütün mitinglerinin canlı yayında fütûrsuzca propaganda edilmesinde açığa çıktığı gibi.

Bir diğer çarpıcı husus, “iktidar cephesi”nin ortaya attığı “beka sorunu”yla kendilerini “millî ve yerli” olarak lanse edip, siyasi rakiplerini “teröre destek”le suçlayan uyduruk bühtanlara, “millet-zillet ittifakı” olarak yaftalayan onca tahkirlerin medyanın yüzde 95’inde tam olarak verilmesine; kamu binalarının iktidar partisi propagandasında pervâsızca kullanılmasına rağmen; Cumhurbaşkanı’nın “balkon konuşması”nda “bu seçimde kendimizi iyi anlatamadık” yakınmasıydı.

Belli ki başta ekonomik kriz olmak üzere Türkiye’nin devasa iç ve dış problemlerine karşı Cumhurbaşkanı da, Bahçeli’nin ortaya atıp sahip çıktığı “beka sorunu”yla sunî “söylemler”in millet nezdinde pek mâkes bulmadığına inanıyor.

Seçimden önce siyasi rakiplerinin kazanmasının “terör örgütünün kazanması” olarak yoğun takbihlerle ajite eden başta Cumhurbaşkanı ve iktidar sözcülerinin, seçimden sonraki açıklamalarında “beka sorunu”ndan tek kelime bahsetmemeleri Türkiye’nin gerçek gündemini bir defa daha teyid ediyor.

AĞIR BASKILARLA CANHIRAŞ ÇIRPINIŞLAR...

Bu arada seçim günü gecesi iki kez veri akışını durduran Anadolu Ajansı’nın, saat 23.21’den itibaren on bir saati aşkın sürede, “sahadan verilerin gelmediği için giremiyoruz” diye tevile çalışmasına karşı YSK’nin ve “millet itifakı”nın İstanbul adayının “veri akışının düzgün devam ettiğine dair” açıklamaları üzerine bu kez gece yarısı sabaha yakın “geçersiz oyların sonuncunun beklendiği” şeklindeki ilginç “gerekçesi”ni ileri sürmesi, seçim günü ve gecesinin en garabetli çelişkisi olarak kayıtlara geçti.

Zira her seçimde geçersiz oylar olur. Daha sonra yapılan itirazlar üzerine nihayet YSK’da yapılan itirazlar incelenip sonuca bağlanır; süreç böyle işlerdi… Bu açıdan, medyanın, devlet kanallarıyla ajansının iktidar lehinde canhıraş çırpınışları, sözkonusu mahfillerin bazı mihraklarca ağır baskıyla “tâlimatlandırıldığı” kanaatini kuvvetlendiriyor.

Ve 31 Mart seçimleri, Bediüzzaman’ın dikkat çektiği “menfi siyaset”in acı akıbetini bir defa daha okutturuyor. (Eski Said Dönemi Eserleri, Lemaat, 663)