Son süreçte “Türkiye ve AB karşıtları”nın birbirini besleyen tahrikleriyle Türkiye sinsi ve sistemli bir şekilde AB’den uzaklaştırılmaya çalışılıyor.
Vakıa şu ki, Ankara’nın en üst düzeyden AB’ye ve AB ülkelerine veryansın edip her fırsatta rest çekmesi ve Hollanda örneğinde olduğu gibi seçim ve iç politik hesaplarla bazı Avrupalı siyasetçilerin “Türkiye düşmanlığı”nı körüklemeleriyle Türkiye’nin “AB projesi”ne çomak sokuluyor.
Vaziyet, Türkiye’nin Erdoğan iktidarında AB’ye üye olmasının mümkün olmadığını söyleyen Avrupa Komisyonu üyesi Günther Oettinger’in ardından Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in tesbitiyle “Türkiye, AB üyeliğine hiç bu kadar uzak olmamıştı” raddesine getirilmiş.
Cumhurbaşkanı’nın “16 Nisan’dan sonra AB ile masaya oturup konuşacağız, bu böyle yürümez” deyip başta “mültecileri geri kabul anlaşması” olmak üzere AB ile ilişkilerin gözde geçirileceğini sert söylem ve yoğun eleştirilerine karşı AB mahfillerinden yankılar geliyor.
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn, Bild gazetesine Erdoğan’ın otoriter tutumu ve referanduma sunulan “başkanlık sistemine geçme planları”nın AB’ye sırt çevirmek olduğunu; Türkiye’nin AB’den giderek uzaklaştığını ve AB üyeliğinin giderek “gerçek dışı” olmaya başladığını belirtip, “güncel gelişmelerin ışığında yeniden durum değerlendirmesi yapabileceklerini kaydetmesi bunun ifâdesi. (Hürriyet, 21.3.17)
AB’DEN UZAKLAŞTIRMA OYUNU…
Görünen o ki, AB mahfillerinde Türkiye için geçmişte Almanya Başbakanı Merkel tarafından önerilen “imtiyazlı ortaklık” tezi yeniden gündeme getirilerek, “Türkiye’nin kendini ‘ikinci sınıf Avrupalı’ gibi hissetmesine yol açabilecek” kışkırtmalara başvuruluyor.
Avrupalıların da ikrarıyla, bilinçli olarak AB ile ilişkiler zora sokulup Türkiye’nin AB’den uzaklaştırılması oyunu oynanıyor; Türkiye’nin “AB hedefi” sona erdirilmek isteniyor.
En garibi, bu süreçte bazı Avrupalı siyasetçilerin tahrikiyle Türkiye AB’den koparılma anaforuna sürüklenirken, AKP iktidarında Ankara’nın da bu oyuna gelmesi.
PROVOKASYONLARA GELMEMELİ
Hülâsa, Avrupa Komisyonu eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen’in, Türkiye ile AB arasında artan sorunların çözümü için, “dürüstlük, güvenilir ve saygıya dayalı yeni bir başlangıç” ikazıyla nazara verdiği gibi, “AB’nin demokratik kültürüyle de tezat oluşturan engellemeler ve yasaklamalar fırsatçı (oportünist) bir yaklaşım.” (DHA, 17.3.17)
Diğer yandan, bu vasatta bazı Avrupa ülkelerinde başörtüsü yasağı protesto edilip, “Bu yasak Avrupa’da Müslüman topluluklar ile resmî makamlar arasındaki ilişkileri kötüleştirecek, İslâmofobiyi daha da körükleyecek” uyarısı önemli.
Ancak, Ankara’nın da provokasyonlara gelmesiyle, Türkiye’nin demokratik süreçleri akamete uğratılıyor. Ve ne yazık ki, sonuçta karşılıklı ajitasyonlarla, olan, Türkiye’nin yarım asrı aşkın “AB projesi”ne oluyor…
Ankara, iç politik hesaplarla Avrupa’da milliyetçi ve İslâmofobik popülist görüşlere oynayan mahfillerin provokasyonlarına gelinmemesini öneren Verheugen gibi Türkiye’nin AB üyeliği taraftarlarına kulak vermeli.