Halka karşı “Amerikan karşıtlığı” ve hatta “Suriye’nin kuzeyinde Amerika ile savaşıldığı” propagandası pompalanırken, perde altında Amerikalılarla “gizli müzâkereler”le “tefrik plânı tuzağı”na düşüldüğünün sinyalleri çakılıyor.  

Cumhurbaşkanı sözcüsünün misafiri olarak Ankara’ya gelen Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’in Suriye’nin kuzeyinde “güvenlik şeridi” teklifinde bulunduğunun ortaya çıkmasından sonra Türkiye’ye gelecek Amerikan Dışişleri Bakanı Tillerson’un da Afrin’de YPG’yi tahliye edip tıpkı Menbiç’de olduğu gibi kontrolünde bir “kent konseyi”ne bırakma ve bölgede “güvenli tampon bölge” kurma teklifinde bulunacağı belirtiliyor. 

Her ne kadar “Amerikalılarla pazarlık yok” dense de, daha önce Tillerson’ın Çavuşoğlu’na “30 kilometre derinlik” sözüne bağlı olarak Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda “terörden arındırılmış sınır güvenlik hattı” teklifini yineleyeceği ön açıklamalardan ortaya çıkıyor. 

Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanı’nın, ziyareti öncesi “Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlıyoruz. Türkiye’ye yönelik tehditleri azaltmak için Suriye’nin bazı bölgelerinin güvenliğini sağlamaya Cenevre sürecinde Suriye’de birlikte çalışma yolunu arıyoruz” sözleri bu anlama geliyor.  

“KORİDOR”A ZEMİN OLUŞTURUR...

Görünen o ki, Dışişleri Bakanı  Çavuşoğlu’nun, “Ya bu ilişkileri düzelteceğiz ya da bu ilişkiler tamamen bozulacak” çıkışına, Başbakan Yıldırım’ın “Biz kirli pazarlık içinde olmayız” ifâdesine, Yardımcısı Bozdağ’ın “Bizi ikna etmeye gelmeyin” sözüne ve Cumhurbaşkanı’nın “Ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları çok açıktır” meydan okumasına karşı, adım adım ABD’nin Suriye’yi “güvenli – tampon bölge” üzerinde bölüp parçalama senaryolarının sahnelenmesi görüşmeleri devam ediyor. 

Vakıa şu ki, PYD/YPG’nin hakim örgüt olarak domine ettiği ve birçok silâhlı örgütün yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri (SGD) üzerinden Suriye topraklarının dörtte birini, enerji-su kaynaklarının yüzde 43’ünü kontrol eden ABD, 911 kilometrelik Türkiye’nin Suriye sınırında “devletçik” kurma” planını adım adım uyguluyor.   

Ve en vahimi, başta petrol ve doğalgaz olmak üzere Suriye’deki zengin enerji ve su kaynaklarının yüzde 50’sinin bulunduğu ve ülke topraklarının yüzde 30’unu bulan 550 kilometrelik “Kobani ve Cezire kantonları” alanını kapsayan bölgeyi “otonom bölge” haline getirip akabinde Suriye’den koparma senaryosunu uyguluyor. 

Tıpkı 1991 Körfez Savaşı’yla Irak’ta 36. paralelin kuzeyinde “uçuşa yasak güvenlik kuşağı” ilân edilen ve “Çekiç Güç”le Irak’tan koparılan “Kuzey Irak otonomisi”nde PKK’nın cirit attığı terör kamplarını kurmasında, böylece Türkiye’nin ve bölgenin başına belâ kesilen terör bataklığının oluşturulmasında olduğu gibi.

SURİYE’Yİ PARÇALAMA OYUNU

Özetle, “IŞİD’le mücadele” paravanında PYD/YPG’ye beş bin tır ve iki bin uçak ağır silâh desteği veren ve “verdiği silâhları toplayacağı” taahhüdünü yerine getirmeyen, üstelik İncirlik üzerinden silâh sevkıyatına devam eden ABD, Türkiye’nin askerî operasyonunun devam ettiği Fırat’ın batısında “güvenli bölge” paravanında “koridor devlet”in zeminini hazırlıyor. 

Zira Amerikalıların tavsiye ettiği “güvenli - tampon bölge”, Amerikan Dışişleri Konseyi’nin kıdemli üyesi Philip Gordon başında bulunduğu için “Gordon plânı” adıyla Türkiye üzerine de tezler hazırlayan ABD merkezli Rand Corporation’ın (RC), “Deescalation and Decentralization” adlı “Suriye’yi bölüp parçalama plânı”nın bir parçası. Keza “büyük Ortadoğu projesi (BOP)”la Suriye’nin de mezhebi ve etnik iftiraklar üzerinden “uydu devletçikler”e taksimi.

Ankara “güvenli bölge” paravanında Suriye’nin bölünüp parçalanması oyununa gelmemeli…