"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ankara’nın Suriye tenâkuzları

Cevher İLHAN
14 Şubat 2017, Salı
Kamuoyu referandumla meşgulken Astana toplantısıyla başlayan ateşkesle Suriye’de beliren çözüm ve barış ümidini zora sokan iç ve dış tehditlerin yeniden tetiklenmesi dikkat çekici.

Tam da büyük oranda ateşkesin devreye girip yoğun çatışmaların durduğu ve Astana’dan sonra Cenevre sürecinde barış ve çözüm beklentilerinin arttığı süreçte Suriye muhalefetinin görüşmelerden çekilip masadan kalkacaklarına dair duyuruları dikkat çekici oldu. 

Belli ki, 100 ülkeden 80 bin militanın kol gezdiği, onlarca istihbarat örgütünün cirit attığı, 40’tan fazla silâhlı örgütün çatıştığı, 600 bin insanın katledilip nüfusun üçte birine yakın 10 milyon insanın göçe zorlanarak perişan edildiği ve ülkenin baştan başka yıkılıp yakılarak harap edildiği Suriye ekseninde bölgede barış ve çözüm istenmiyor. 

Altı yıl sonra “Başımıza ne geldiyse yanlış Suriye politikası yüzünden geldi” diyen  hükûmet sözcüsünün ikrarıyla, en az on beş küresel ve bölgesel gücün maşa – taşeron örgütler üzerinden vekâlet savaşları yürüttüğü Suriye’de, askerimizin nereye kadar ilerleyeceği ve ne kadar kalacağı belirsizliği sürerken, en çarpıcısı, Astana sonrası ortaya çıkan olumlu gelişmelere karşı Ankara’nın tekrarladığı zikzaklar ve birbirini nakzeden çelişkili açıklamalar…

NİHAİ HEDEF, EL BAB MI, RAKKA MI?

Mâlum daha evvel, Suriye topraklarında süren Fırat Kalkanı Harekatı hakkında Cumhurbaşkanı’nın “Zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için oraya girdik, başka birşey için değil” çıkışına, başta Türkiye’nin yanısıra Suriye ateşkesi ve müzâkerelerinde garantör ülke olan Rusya ve İran olmak üzere birçok yerden gelen tepkiler üzerine iki gün sonra, bizzat Erdoğan’dan “Suriye’ye sınırlarımızın güvenliğini korumak için girdik, başka bir şey için girmedik” tavzihi geldi. (gazeteler, 29.11.16)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, “Cerablus operasyonunun amacı, DAEŞ ve YPG dahil sınırlarımızı bütün terörist unsurlardan temizlemektir” mesajını verdi. 

Peşinden -30 Kasım’da- MGK toplantısı sonrası yayınlanan bildiride, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) TSK’nın desteğiyle Suriye’ye girmesinin gerekçesi, “Fırat Kalkanı Harekatı’nın temel hedefi sınır güvenliği, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin bölgeden tamamen temizlenmesidir”  ibaresiyle durum resmen tashih edildi. 

Ne var ki, gelinen noktada yeniden aynı yanlışların tekrarlandığı görülüyor. 

“Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye’nin sınırlarını korumak bakımından zorunlu olan bir operasyondur” diyen hükümet sözcüsü, -11 Şubat’ta- “El-Bab operasyonunun başarılı olmasıyla Fırat Kalkanı Harekatı’nın hedefine ulaşmış olacağını” söyleyip “İnşallah aynı şekilde El-Bab operasyonu da sonuçlanır” dedikten bir gün sonra, Cumhurbaşkanı’nın hükümet sözcüsünün sözlerini “iletişim eksikliği”ne bağlayarak, “Bundan sonrası için Münbiç ve Rakka var. El Bab nihai hedefimiz değildir” demesi,  iktidar cephesindeki karışıklığı bir defa daha açığa çıkarıyor. 

ÇÖZÜM VE BARIŞ POLİTİKALARI

Kaldı ki, Cumhrubaşkanı’nın son çıkışı, daha evvel Astana toplantısı sonrası “El Bab’dan öteye gitmeyeceğiz” açıklamasını da berhava ediyor. 

Özetle, El Bab’da devam eden çatışmalarla, “yanlışlıkla” bombalamalarla şehitler gelmeye devam ederken anlaşılmaz bir sâikle iktidar cânibinden farklı ve tezat açıklamaların gelmesi, kafa karışıklığını ortaya koyuyor. 

Oysa Ankara’nın birbirini nakzeden, akıbeti meçhul, ufuksuz, günübirlik politikalar yerine, süresi ve kapsamı belirsiz, kötü sürprizlere ve vahim sonuçlara açık ütopik emr-i vakiler yerine, kalıcı, kapsamlı, sürdürülebilir çözüm ve barışı sağlamaya yönelik politikalarda karar kılması gerekiyor. 

Okunma Sayısı: 2628
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Kaşlıoğlu

    14.2.2017 22:58:46

    Merhum Reis i Cumhurumuz Süleyman Demirel bir zamanlar " Dün dündür, bugün bugündür" diye serd i kelam etmişti.O zatın muhalifleri bu sözü hayli zaman tenkit ettiler.Şimdiki zevat aynı kelimeleri tekrar tekrar sõyleyip bir meselede birden fazla hata yapmalarına rağmen hiç kimse cesaret edipte onlara birşey demiyor, diyemiyor. YENİ ASYA müstesna

  • mahmut

    14.2.2017 10:21:13

    hele bir köprüyü geçek hele(referanduma göre) ondan sonra bakarız duruma hele

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı