Zira bu imzayla yürürlüğü giren 738 milyon dolarlık Savunma Harcamaları Yasası’nda, Türkiye, peşinen ortak üreticileri arasında yer aldığı F-35 savaş uçakları programından çıkarılarak bu uçakların teslim edilmeyeceği vurgulanıyor. Bununla da kalınmıyor; Rus gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Türk Akımı ile Kuzey Akımı-2 projelerine de yaptırımlar getiriliyor. Dahası, enerji boru hatlarının inşasında çalışan bazı gemi şirketlerine dahi yaptırımlar isteniyor.  

Keza Türkiye’ye F-35’lerle ilgili kısıtlamaların kaldırılması için “Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemine sahip olmaması ve benzer bir savunma ekipmanı satın almayacağı” teminatının Kongre’deki komisyonların raporlarıyla belgelenmesi gerektiği şart koşuluyor. 

Bu arada Türkiye’ye “yaptırımlar” paravanında açıkça ambargo dayatılırken, Güney Kıbrıs Rum Kesimine silâh ambargosu kaldırılıyor. Ayrıca İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs ile birlikte Doğu Akdeniz’deki enerji işbirliğini kolaylaştırmak için “ABD-Doğu Akdeniz Enerji Merkezi”nin kurulması öngörülürken, Yunanistan’a 3 milyon dolar “dış askeri finansman”, Kıbrıs Rum Kesimi’ne bir buçuk milyara yakın destek ve yardım hesaplanıyor. İlaveten “münhasır ekonomik bölge”ye ve Yunanistan’ın hava sahasına ilişkin herhangi bir müdahalenin ABD Dışişleri Bakanlığı ile ilgili mekanizmalarca tespit ve rapor edilmesi tehdidi savruluyor. (gazeteler, 21.12.19)

TÜRKİYE’YE SON KAZIK!

Görünen o ki günlerce “iktidara ilişik medya”daki ‘diplomatik zafer” övgüleriyle propaganda edilen son Amerika ziyaretindeki “Erdoğan - Trump görüşmeleri” bir işe yaramamış. “En azından ayak sürer” denilen Trump, kapalı kapılar arkasında Erdoğan’a verdiği “sözler”in aksine “Türkiye’ye yaptırımları” “ABD’nin düşmanlarıyla mücadele” olarak resmen dayatıyor. 

Ve Cumhurbaşkanı’nın “yeni yaptırımlar”a karşı “Çıkıp karar almışlar, alsalar ne yazar. Bu kararların kıymeti harbiyesi yok. ABD ile yaptığımız “mutabakat”a ve Trump’la ikili görüşmelerimize aykırıdır” tepkisiyle Ankara’dakilerin “Trump’tan beklentileri” resmen boşa çıkarılmış.  

Özetle, Noel tatili öncesi “Türkiye’ye yaptırım uygulanması” tasarısının kabulü, Cumhurbaşkanı’nın “ABD ile işbirliğinin geliştirilip derinleştirmesinde hemfikiriz” dediği Trump’ın Türkiye’ye attığı son bir kazık oluyor. 

Düşülen vartada, daha evvel “Nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz, biz NATO’da beraberiz, stratejik ortağız, yakışıyor mu? Böyle devam ederlerse bizim de vereceğimiz cevaplarımız var. Yeri geldiği zaman gerekiyorsa İncirlik’i de, Kürecik’i de kapatırız!” diye “rest” çeken Cumhurbaşkanı’nın bu konuda suskun kalması dikkat çekici. (gazeteler, 15.12.19) 

“BAŞARI!” ÖVGÜLERİNİN AKIBETİ!

Neticede, “Cumhurbaşkanınızla görüştüğümüz gibi görüşüyoruz” diyerek teröristlerle görüşmekten vazgeçmeyen, “hakaretâmiz mektup”tan dolayı en ufak bir özür dilemeyen Trump’ın yüksünmeden ağır ekonomik ve askeri-savunma “yaptırımları”nı imzalaması, “şahsi ilişkiler ve dostluk”a hapsedilen dış politikanın akıbetsizliğini bir defa daha ortaya çıkarıyor.  

Zira ABD ile “mutabakat”a rağmen, Pentagon’un pervâsızca Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusunda 50 bin TIR dolusu silâh ve mühimmatla silâhlandırdığı ve “birlikte çalışmayı sürdüreceğiz” dediği işbirlikçisi PYD/YPG terör örgütü bölgeden tasfiye edilmezken, Amerikan askerleriyle örgüt militanları hâlâ bölgede ortak devriye geziyor! “Türkiye’nin kontrolünde olduğu” söylenen sözde “güvenli bölge” alanından Türkiye’ye yönelik havan topu saldırıları geliyor. 

Hulâsa, Cumhurbaşkanı’nın Amerika ziyareti sonrası iktidar medyasının çarpıtmalarıyla muallel ve “başarı!” medhiyeleriyle dolu “güzellemeler”in tam tersine ABD ile problemlerin hiçbirinin çözülmeyip halının altına sürüldüğü açığa çıkıyor.