"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman Mevlidi’ne garip “yasak gerekçesi” - 1

Cevher İLHAN
10 Ekim 2017, Salı
Son Bediüzzaman mevlidinin “yasaklanması”nda gösterilen “gerekçeler”, 28 Şubat “postmodern darbe” sürecinin en baskıcı yıllarınında dahi fasılasız okutulan on mevlidden sonra “izin” verilmeyen 2002’deki mevlidindeki “bahaneler”e benziyor.

İlginçtir; o zaman da Valilikten önce “herhangi bin engelin olmadığı” bildirilmiş, ancak haftalarca süren bekleyişin ardından “provokasyon duyumu”yla “izin” verilmemişti; şimdiki, “bir takım toplumsal duyarlıklarla tepki ve provokasyon ihtimali”nin ileri sürülmesinde olduğu gibi. 

Ankara’da gazetemizin Yönetim Kurulu üyesi Ali Vapurlu ile neden “izin” verilmediğini tahkik için ziyaret ettiğimiz seçim döneminin geçici İçişleri Bakanı’na on yıldır Bediüzzaman mevlidlerinin yapıldığını, hiçbir provokasyonun, en ufak bir hadisenin çıkmadığını, hatta her defasında Emniyet yetkililerinden şifâhi olarak “mevlidin emniyet ve asâyiş içinde ‘sıfır vukuat’la geçtiği” için “teşekkür” edildiğini belirttiğimizde, Bakan da merak etmiş ve “Bizden, Valilik ve Emniyetten bir engel çıkmış değil, hele bir Diyanet’i arayım” diye Dini Hizmetlerden sorumlu Diyanet İşleri Başkan Yardımcının bağlanmasını ve mikrofonu açarak bizim sessiz kalmamızı istemişti. 

Daha evvel Müsteşar olan Bakan’ın “Hocam, Yeni Asya bir mevlid için müracaat etmiş, bu mevlid on senedir yapılıyor, hiçbir olay çıkmamış, siz mi menfi görüş bildirdiniz?” diye sorunca telefondaki Başkan Yardımcısı, “Sayın Bakanım, onlar mevlid adı altında Nurculuk yapıyorlar” diye cevap vermişti. Bunun üzerine telefonu kapatan Bakan bize dönerek, “Dinlediğimiz gibi, Diyanet izin vermemiş!” demişti. Ve o tarihten itibaren 2014’e kadar -AKP iktidarında- on üç yıl boyunca Bediüzzaman mevlidlerine “izin” çıkmamışı…

DİYANETİN “NURCULUĞUN MÂHİYETİ” RAPORLARI

Peki, “Nurculuk” ne idi ki, Diyanet’tekiler, “Nurculuk propagandası yapılıyor” diye Bediüzzaman mevlidine “menfi rapor” vermişlerdi. 

Öncelikle, Diyanet İşleri Reisliği Müşavere Kurulu’nun 25.3. 1956 ve 25 5. 1958 tarihli raporlarında, “Bu eserlerin (Risâle-i Nur kitaplarının) çoğu Said Nursi’ye ait eserler olup, münderecatlarında yalnız Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’ten ilham alınarak başka unvanlar altında karihasına göre hazırladığı bir takım esrâr-ı ilmiye ve hikemiyenin madde âleminden temsiller getirilerek izâhları yapılmış, hal-ı hazırdaki nev-i beşeri ve bilhassa memleketimizdeki büyük küçük insan kütlelerini gafletten ikaz ve fikrî ve şehevî dalâletlerden ve su-i ahlâk girivelerinden kurtarmağa mâtuf ifâdelerden ve onları devletimizce dahi matlup olan güzel ahlâka sevkedebilecek yazılardan ibâret bulunmuş olduğu…”  yazılıyor. 

Keza devamında “bilumum Risalelerin hulâsa ve neticesi olarak, vatandaşları İslâmi itikat ve ibadetlerin ifâsına ve Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyeye ittibaa teşvik ve terğib etmeği ifâdelerden başka, kanunlarımızı, nizamlarımızı ve devletin temel esaslarını ihlâl edecek mahiyette din ve din kitaplarını ve sair mukaddesatı, nüfuz ve menfaat temin etmek kasdiyle alet ederek propaganda yaptığına delâlet eden bir ifade de görülmemiş olduğu (…) kanaatına varılmıştır” hükmüne varılıyor. 

Yine “Nurculuğun mahiyeti”ne dair Diyanet İşleri Müşavere Heyeti’nin 29. 9.1963’te İstanbul 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği 326 sayılı raporunda, “…Nurculuk, bir tarikat veya mezhep olmayıp, Said Nursi adındaki zatın, son zamanlarda yayılma istidadı gösteren dinsizlik cereyanına karşı, Kur’ân-ı Kerim âyetlerini ele alarak Risâle-i Nur nâmıyla yazdığı eserlere izâfe edilen bir cereyandır. Adı geçen eserler imanı fikirlerle birleştirmeğe çalışmaktadır” tesbiti gerçeği ortaya koyuyor. 

YİNE “NURCULUK PROPAGANDASI” MI?

Bundandır ki, Maraş Sulh Ceza Hakimliğinin 6.9.1963 tarih ve 963/295-494 sayılı kararında kaydedildiği gibi, “Nur talebelerinin bütün gayesi İslâmiyeti öğrenmek, öğretmek ve yaymaktır. Bundan başka bir gayeleri yoktur. Kaldı ki, Nur talebeleri bir ekole mensupturlar, bir cemiyet değil… Nurculuk ne mezheptir, ne tarikattır, ne de bir cemiyettir. Esasen İslâmiyeti, Nur Risalelerini okumak suretiyle öğrenenlere Nur talebeleri denilmektedir” kararında olduğu gibi, “Nurculuğun mahiyeti”, yüzlerce mahkemenin kararıyla sabit olur. 

Buna mümasil raporlara, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tamimlerine dayanılarak “Nurculuk propagandası’ yaptığı” iddiasıyla yapılan bütün takibat ve açılan bütün soruşturma ve davalarda mahkemeler, “Nurculuğun’, ‘Nurculuk propagandası’nın bir suç olmadığı, “Said Nursî’nin Risale, makale ve yazılarının Kur’ân-ı Kerimin tefsirinden ibaret bulunması hasebiyle tecziye ve tercim edilemeyeceği, aksi halde mahkum edilenin bizzat Kur’ân-ı Kerim olacağı” hükmüne varılmış  Daha o zamandan iki bine yakın beraat kararıyla yüzlerce maznunun beraatine karar verilmiş; ve bu kararlar derecattan geçerek kesinleşmiştir. 

Gerçekten merak konusu, Bediüzzaman mevlidini “yasaklama”nın gizli “gerekçesi” yine “Nurculuk propagandası” mı? Değilse nedir?

Okunma Sayısı: 2114
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Salihoğlu

    10.10.2017 14:52:29

    Hem Bakanı hem de DİB Din Hizmetlerinden sorumlu Başkan Yardımcısını merak ettim.İleride Ankara Mevlidi'nin doğuşu gelişmesi ve yaşanan sıkıntıları kaleme alırsınız.Biz de okuyucular olarak bu durumları öğrenme fırsatı buluruz. Kanaatimce bu konu etraflıca yazılıp belgelendirilmelidir.Çünkü hafza-i beşer nisyan ile maluldur. Elinize kaleminize kuvvet...Selam ile...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı