"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman Mevlidi’ne garip “yasak gerekçesi” - 2

Cevher İLHAN
11 Ekim 2017, Çarşamba
Esasen önceki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in Diyanet’in son dönemde basıp neşrettiği Risalelerin “takdimi”ndeki açık beyânıyla, “Din İşleri Yüksek Kurulu’nun Nur Risâleleri hakkında menfi raporlar vermeye zorlanmasına rağmen dinî ve ahlâkî temelde bu talepler reddedilerek eserler hakkında herhangi bir menfî rapor verilmemiştir” sözleri, Nur Risaleleri ve dolayısıyla “Nurculuk propagandası” evhamının yersizliğini açığa çıkarıyor.

Yine Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın acıklı bir tarihi olduğu siyasetin yahut yöneticilerin Diyanet üzerinden dine ve topluma şekil vermeye çalıştıkları, daima gerilimlerin odak noktasındaki Diyanet’ten Risale-i Nur aleyhinde raporlar istediği, bilhassa ara ve darbe dönemlerinde kirli grupların, Diyanet’in haberi olmadan Diyanet adına kitaplar bastırıp üzerine “Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları” mührü vurulduğu, Risale-i Nur aleyhindeki raporların Diyanet tarafından hazırlanmadığı ve bugüne kadar Diyanet tarafından Risale-i Nur aleyhine bir karar olmadığını kayda değer.

ONCA MÜSBET RAPORA VE KARARA RAĞMEN

Nitekim sözkonusu “takdim”de Risaleleri neşir sebebinin  Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 13.05.1955 tarihli mütâlaasındaki, “İlişik eserler teker teker gözden geçirilip, müderecatları itibariyle Kur’ân-ı Kerim’en alınmış duâları ve âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin şerhlerini ve âyât-ı celîlede mündemic olan hakaik-i diniyenin izahlarını ve ibadetin esrar ve hikmetleriyle faziletlerini ve (…) Müslümanlığa ait vâki sorulara fennî ve felsefî ve iknâî cevabları muhtevî olduğu; ve İslâmlara lâzım olan ittihad ve şecaat ve hamasetten ve dine hizmetin ve iman kuvvetinin maddî ve mânevî faidelerinden bâhis bulunduğu anlaşılmış; ve muhtevâsında dinî ve idarî mahzurlu bir ifâdeye tesâdüf edilmemiş olduğu” hükmü Risale-i Nur’lar hakkındaki doğru ve isâbeti yeniliyor.

Özetle, Başkanın “bütün bu süreçlerde, mahkemelerin Nur Risalelerine dair Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ve Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan bilirkişi raporu istemlerine karşı, her defasında bu eserlerin Kur`ân-ı Kerim`in bir tefsiri mahiyetinde imân hakikatlerini ele alan eserler olduğunu, herhangi bir menfî düşüncenin bu eserlerde yer almadığını açıkça belirtilerek, mütâlaaların tamamının müsbet olduğunu belirtmesi, son güne kadar verilen “izin”den dönülen Bediüzzaman mevlidine gösterilen “yasak gerekçesi”nin sathiliğini ele veriyor.

Kısacası, düşülen vartada, duâyı okuyan hocadan gazetemizin İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular başta olmak üzere on gazete yöneticisi ve çalışanının on beş gün DGM’ce nezârete atıldığı 28 Ekim 1990’da okutulan Ankara Kocatepe’deki ilk Bediüzzaman mevlidi üzerine koparılan fırtınadakine benzer, Diyanet’in ve mahkemelerin Nur Risaleleri ve “Nurculuk” hakkındaki bütün müsbet raporlarına ve kararlarına rağmen çarpıtmalar tekrarlanıyor. 

MESNEDSİZ “EVHAM VE KORU”YLA…

Görünen o ki Bediüzzaman mevlidine gerçek “yasak gerekçesi”, o  dönemde, Bediüzzaman mevlidine telgraf çekip, mevlid heyetine soruşturma açılmasına tepki gösteren Demirel’i yadırgayanlara, gazeteci Hasan Pulur’un, “Demirel, her zaman Said Nursi’ye, Nurculuğa saygı ve muhabbetle bakmış, bu görüşlerini de açıkça söylemiştir. Demirel’in siyasi çizgisinde her zaman zikzaklar bulabilirsiniz ama, Said Nursi ve Nurculukla ilgili görüşlerinde asla” diye tanımladığı merhum Demirel’in tesbitinde temerküz ediyor. (Milliyet, 3.11.1990)

O vetirede DGM savcısının hakkında soruşturma yaptığını hatırlatan gazetecilere, “İstediği kadar soruştursun. Ben ne dedim? ‘Said Nursi büyük âlimdir. Büyük bir Kur’ân müfessiridir.’ Büyük âlim olmadığını söyleyenin alnını karışlarım. Büyük âlim, büyük müfessir demek suç mu? Soruşturma açacakmış. Burası Tanganika mı?!” restini çeken Demirel’in dikkat çektiği evham ve korku saptırmasında düğümleniyor.

Zira bir diğer yönüyle vaziyet, yine “provokasyon duyumu”yla 2002’deki Bediüzzaman mevlidine “izin” verilmemesi ütopik ve uyduruk “gerekçesi”ni andırıyor. O esnada yine Bediüzzaman mevlidine “izin verilmemesi” karambolunda Güniz Sokak’taki evinde -halka açık bir sohbet gününde- ziyâret ettiğimiz merhum Demirel, onca kalabalığın arasında bizi görür görmez, “Mevlid ne oldu?” sorusuna “Henüz izin çıkmadı” cevabımız üzerine “Bunların ödü kopuyor!” diye verdiği ilk teşhis ve tepkisinde özetleniyor.

Ve Bediüzzaman mevlidindeki yasağın yine Bediüzzaman’ın tâbiriyle “hükûmeti iğfal edip, emniyeti şaşırtan” gizli mihrakların çeşitli isnat, saptırma ve iftiralarla pompaladıkları mesnedsiz “korku ve evham”dan türediği bir defa daha ortaya çıkıyor.  

Yazık, çok yazık…

Okunma Sayısı: 2621
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı