"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ben dindar cumhuriyetçiyim”

Cevher İLHAN
23 Ekim 2020, Cuma
BEDİÜZZAMAN’IN MEŞRÛTİYET/DEMOKRASİ TÂRİF VE TESBİTLERİ - 2

Bediüzzaman 9 Kasım 1922’de “hoşamedi (hoş geldin) merâsimi” ile karşılanıp, kürsüye dâvet edilerek Anadolu gazileri ve Meclis-i Âli’nin muzafferiyeti için tebrik ve duâda bulunduğu Birinci Meclis’te 13 Ocak 1922’ de, “Ey Mücâhidini İslâm (İslâm mücâhidleri) ve ey ehli hall velakd! (Yasama ve yürütme ehli!)” hitabıyla kaleme alıp neşrettiği ve mebuslara dağıttığı “on maddelik beyannâme”de teyid eder.

“Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevî daha metindir. Ve tenfizi ahkâm-ı şer’îye (şer’î-kanunî hükümleri uygulamada, tatbikte) daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, (şahıs olarak Halife) ancak ona istinad ile (ancak Meclis’e dayanarak) vezâifi (vazifeleri) deruhte edebilir (yerine getirebilir.) Cemaatın ruhu olan şahs-ı mânevî eğer müstakim (istikametli) olsa, ziyâde parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği de, fenalığı da mahduttur. Cemaatin ise, gay- r-ı mahduttur (sınırsızdır)” değerlendirmesiyle bildirir. (Mes- nevî-i Nuriye, 85-87)

Keza “meşrûtiyet” dediği “demokratik cumhuriyeti” bir vücuda benzeten Bediüzza- man’ın, “(O vücudun) kuvvete bedel, hayatı haktır, kalbi mârifettir, lisânı muhabbettir, aklı kanundur, şahıs değildir” ifâdesi de aynı anlama kuvvet verir. (Münâzarât, 22)

“KUVVET KANUNDADIR, ŞAHIS HİÇTİR…”

Yine “İsterim ki, hürriyet-i şer’iyenin sünnetini onlara ez -ber ettireceğim” ifadesiyle, bu hürriyetin esaslarını bildirir; “cehâlet-i avrâ (tek gözlü kör cehâlet, sadece dünyayı görüp ahireti düşünmemek) ve itaat-i amyâ (körü körüne itaat), ağaiyet (ağalık) ve tahakküme (baskıya, dayatmaya) tenâsuh hükmünü verir. Güyâ (istibdat), ağaiyet (ağalık) suretiyle ölse, efendilik kalıbıyla veyahut teşeyyuh (şeyhlik taslama) cismiyle veya asilzâdelik şekliyle hortlayacağı”nı haber verir.

Ve “İşte, benim maksadım; o meylü’l-ağalık ve meyl-i tahakküm (tahakküm meyli) ve meyl-i riyâseti (reislik meylini, düşüncesini) öyle öldüreceğim, kıyâmete kadar haşrolmasın” dersini verir. (Münâ- zarât, 109 -111; Eski Said Dönemi Eserleri, 278)

Bediüzzaman’ın “Fert dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevîsine karşı sivrisinek kadar kalır” tahlili de devlet yönetiminde tek şahıs yönetiminin zaafiyetine karşı Meclis hâkimiyetinin esas alınmasının önemini açıklar. (Sünûhat, 51 - 52)

Zira Bediüzzaman’ın değerlendirmesiyle, “şahs-ı vâhid” dediği tek kişi, “şahs-ı mânevî” olarak tâbir ettiği meclisleri kandıramaz ve tenvir edemez (aydınlatamaz.)”

“HULEFA-İ RAŞİDÎN HEM HALİFE, HEM DE REİS-İ CUMHUR İDİLER”

Bu konuda mahkemede, “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” diye soranlara verdiği cevaplarda “demokratik cumhuriyet”e dair tesbitlerinin e- hemmiyetini ortaya koyar:

“Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayat’ım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hali bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim.

“Benden sordular, ben de- dim: ‘Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum. Sonra dediler: ‘Sen selef-i sâlihîne muhalefet ediyorsun.’ Cevaben diyordum: Hulefa-i Raşidîn hem halife, hem reis-i cumhur idiler. Sıddîk-i Ekber (Hazreti Ebubekir) (ra) Aşere-i Mübeşşereye (cemaatle müjdelenen on büyük sahabiye) ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adâleti ve hürriyet-i şer’iyeyi (şer’i hürriyeti) taşıyan mânâyı dindar cum- huriyetin reisleri idiler.”

“Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti de müstebid yapar” diyen Bedüzzaman, “İnsanların en hayırlısı insanlara hizmet eden- dir.” Ve “İnsanların reisi insanlara hizmet edendir” Hadis-i Şerifine dayanarak, “Memuriyet emirlik ise reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır. Demokratlık ve hürriyet-i vicdan İslâmiyet’in bu kanun-i esasisine dayanabilir. Çünkü, kuvvet ka- nunda olmazsa şahsa geçer, istibdad mutlak keyfî olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 57; Feyzu’l-Kadir, 3: 481; Usul-i Kafi, 2: 164; Mişkât’ül-Mesâhib, Hadis no 3925; Fethü’l Kebir, 2:195; Müsnedü’l Firdeves, 2:324; Emirdağ Lâhikası, 386)

Kısacası Bediüzzaman, öncelikle “hâkimiyet-i millettir” dediği millet irâdesinin temsilcisi Meclise ve şûrâya dayalı meşveret sistemini çâre olarak görür; demokrasiyi “İslâmiyetin bahtını, Asya’nın tâliini açan, milletin bekasıyla devleti ömr-ü ebedîye mazhar eden” bir sistem olarak târif eder. (Münâzarât, 41-42)

Bundandır ki, “Şeriat (İslâmiyet) âleme gelmiş; ta ki istibdadı ve zalimane tahak- kümü mahvetsin” ve “Asıl şeriatın (dinin)), meslek-i hakikisi (sisteme dair gerçeği) hakikat-ı meşrûtiyet-i meşruâdır (meşrûtiyetin-demokrasinin, meşrû manasının hakikatıdır)” temel dayanağıyla “Meşrûtiyeti, delâil-i şer’iyye ile (dini delillerle) kabul ettim, hilâf-ı şeriat (dini esaslara aykırı) olarak telâkki etmedim” diye makalelerinde, hitâbelerinde meşrûtiyeti, yani demokrasiyi halka telkin ettiğini belirtir. “Meşrûtiyeti meşrûiyet ünvanıyla telâkki ve telkin ediniz” deyip, “dört mezhepten deliller”le Kur’ân–İslâm nâmına neden alkış- ladığını açıklar. (Divan-ı Harb-i Örfi, 22-24)

Okunma Sayısı: 2564
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    23.10.2020 01:16:58

    Cihad ve İslâmî devlet, "marş ve ezgileriyle" yetişen, hatta cumhuriyete "çamuriyet" diyecek kadar muvazeneden yoksun, bir neslin, onsekiz yıllık iktidarlarının sonunda ; resmî ideoloji kıskacında mengeneye alınan siyasal islâm ideolojisinin hazin ve dramatik iflas görüntülerine şahit oluyoruz şimdilerde. Keşke zamanında dinleselerdi, "Asrın Sahibinin" sözlerini...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı