Ne var ki, “iktidarda kalma” hırsı, “ne olursa olsun mutlaka kazanma” inadı ve “kaybetme korkusu”yla ekonominin tepetaklak olduğu, toplumun gerilime itilmesi ve provokatörlerin devreye girmesiyle ülkenin vahim kaos ortamına düşeceği ikazları yapılıyor.

Ve zaten “hibrit/melez demokrasiler” kategorisindeki Türkiye’yi “kusurlu demokrasi”ler liginden, seçimlerin göstermelik olduğu, demokrasinin “mânâsız isim ve resimden ibâret kaldığı”,  “sözde demokrasinin olduğu” ülkeler ligine düşüreceği kaydediliyor.

Özetle, Ankara’nın yanlış politikalarıyla dış politika Suriye’de çökmüş, Türkiye’nin yanıbaşında “güvenli/tampon bölge” adı altında bir “devletçik” kuruluyor. Yunanistan Ege’deki on sekiz adayı işgal etmiş, çözümsüzlük içindeki Kıbrıs elden gidiyor. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol sondajlarında Türkiye’nin açıkça dışlandığı, Trump’ın Kudüs’ü başkent ilân ettiği İsrail’in daha da küstahlaşıp pervâsızlaşarak Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ndeki işgalini kalıcılaştırmaya kalkıştığı ve Gazze’ye saldırıların yeniden başladığı vahim vartada, iktidardakilerin seçimden sonra tek kelime bahsetmedikleri asıl “beka sorunu”nun başlayacağı belirtiliyor.

MADEM ÖYLE, İLÇELERDE İPTALİ NİYE İSTEMİYORSUNUZ?

Diğer yandan 31 Mart seçimlerinden sonraki bir ayı aşkın süreçte birçok garabetin sergilendiği görüldü. Bunların başında AKP Genel Yardımcısı’nın, her ne kadar “böyle bir cümlem yok” dese de, “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu, ama fark edemedik” ifâdesi geldi.

Keza “Madem seçimlere sandık ve seçim kurullarının teşkilinden ‘geçersiz oylar’a, ‘KHK’lı seçmen’den ‘kısıtlı seçmen’e ‘usulsüz oylar’la ‘seçimler sakatlanmış’, o halde neden bir tek büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri iptale çalışılıyor, ilçe seçimlerinin iptalini istemiyorsunuz?” sorularına, AKP’nin seçimden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’nın peşinen “İlçelerde bir şey yok demiyoruz, ama ilçelerde seçim sonuçlarını etkileyecek bir şey yok” çelişkili sözleri çarpıcı bulundu. 

Bu arada seçimin hemen ardından yaptığı açıklamalarla İstanbul’u kaybettiğini örtülü ikrarınIn ardından “Bugüne kadar konuşmadım, hep sustum, ama artık yetti” diye muhalefetin YSK’ya baskı yaptığından yakınan Cumhurbaşkanı’nın “Vatandaşım bana şunu söylüyor; başkanım, bu seçim yenilenmeli” sözleri en üst düzeyde YSK’ya açık baskı oldu.

“‘AKP, NEREDE YANLIŞ YAPTIK SORUSUNU SORMALI”

Otuz altı günlük belirsizlik sürecinde siyasi baskılardan yılan YSK Başkanı’nın “istifa” restini çektiği söylentisi dikkat çekerken, tecrübeli AKP’li siyasetçilerin, “İstanbul’da yenilenen seçimlerde de kaybedersek, siyaseten ciddi bir vurgun yeriz!” uyarıları yaptı.

Yine iktidar partisinin deneyimli siyasetçilerinden, “Şu herkese ağzının payını veren, tehdit eden, hakaret eden trollerinizi bir susturun. Bunların sözleri kulağınıza hoş gelse, yüreğinizi soğutsa da bir faydası yok. Bu keskin sirke politikaları küpüne zarar verir!” çağrıları yapıldı.  “Ak Partililer için kabul edilmesi çok zor ve ağır sonuçlara öfkeli tepki vermek yerine, ‘AK Parti biz nerede yanlış yaptık sorusunu sormalı. Parti, genel merkez, teşkilatlarına bakmalı. Grubuna bakmalı” demeçleri verildi.

En son “İstanbul seçimleri iptal edilmeli mi, edilmemeli mi?” sorusunu cevaplayan Meclis eski Başkanı Arınç’ın, “Sonucun belli olmadığı her gün, Ekrem İmamoğlu’nun üzerine koyuyoruz. (…) 1 kat, 2 kat, 3 kat, 5 kat, 6 kat. Siz bugün seçim kaybetmiş olsanız veya kaybettirilmiş olsa bile, şüphesiz YSK’nın kararıyla olacak. Beş sene sonrasının Cumhurbaşkanı adayına hazır olun. Bir işi kokutmamak lâzım. Bir seçimin sonucu en geç 2 gün içinde alınır. Ama araya, ‘Şu da vardı, bu da vardı, şu da böyleydi’ diyerek işin doğasını bozmamak lazım” cevabı dikkat çekti. (gazeteler, 6.5.19)

Kısacası, YSK’nın kararı ne olursa olsun sonuçlara itirazla iktidar partisi her hal-ü kârda kaybetti…