"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cenevre-3’ün başarısı…

Cevher İLHAN
30 Ocak 2016, Cumartesi
İç savaş kargaşasındaki Suriye için BM nezdinde dün başlanması beklenen Cenevre Konferansı’na masada kimlerin olacağı, PYD’nin çağrılıp çağrılmadığı haberleri ortasında-bu satırların yazıldığı sırada-hâlâ belirsizliğini korurken, Amerikan Dışişleri Bakanı’nın, “Esad’ın kurulacak ulusal birlik hükûmetinin bir parçası olmasını kabul etmek zorunda kalabiliriz” açıklaması, Ankara’nın tezlerinin pek dikkate alınmadığını bir defa daha tezâhür ettirdi.

Keza Kerry’nin, en son “Cenevre’de nasıl bir sonuç elde edilebileceği konusunun, Şam yönetimi ile muhalif grupların elinde olduğu”nu vurgulayıp “eğer ciddiyetle yaklaşılmazsa savaş devam eder” sözleri, “Cenevre-3”ün de 2014’teki “Cenevre-2”nin akıbetine uğrayacağının sinyallerini veriyor.

Esasen Amerikan Başkan Yardımcısı Biden’in son Türkiye ziyaretinde, Ankara’nın itirazına rağmen, PYD örgütüyle askerî oluşumu YPG’yi “IŞİD’le mücadele eden bir güç” olarak gördüğünü tekrarlayıp, bu örgütü “Batının müttefiki” olarak lanse edip “önemli roller” biçmesi, PYD’ye “meşruiyet” kazandırıyor.

Bütün bunlar, Cumhurbaşkanı ve siyasî iktidarın uluslararası arenada ileri sürdüğü “şartlar”ın netice vermediğini, başta en yakın müttefiki ABD olmak üzere, uluslararası arenada Türkiye’nin uyarı ve endişelerinin nazara alınmadığını açığa çıkarıyor.

Kısacası, Riyad’daki Suriyeli muhalifler konferansa katılmazken, öncelikle Cenevre’deki “Suriye masası”nda Türkmenlerin olmaması Cenevre-3’ü tartışmalı duruma düşürüyor…

Kriz, sadece PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin siyasî kanadı PYD tartışması ile hazırlanan davetli listesinde hiçbir Türkmen temsilcisinin bulunmaması, Suriye’deki 3.5 milyon Türkmenin âdeta görmezden gelinmesi müzâkereleri daha baştan sakatlıyor. En vahimi de, Suriye Türkmen Başkanı Abdurrahman Mustafa’nın ifâdesiyle, “Suriye’de kantonlar ilân edilip alenen bölünmeye kastedilmesi.” Suriye’nin de Irak gibi etnik/mezhebî ayırımlar üzerinde taksimle yönetimin “kotalandırılması” peşinen parçalanma girdabına sürüklüyor.

Yine muhalif grupların yanısıra Ankara’nın öteden beri dayattığı “Esad’ın gitmesi, Şam’ın devrilmesi”ne saplanan sığ ve ufuksuz politikaların Başbakan’ın ifâdesiyle -Türkiye açısından- daha da çıkmaza sokuyor. Türkiye’yi 911 kilometrelik sınırı bulunan Müslüman komşusu Suriye’nin geleceği görüşme masasından dışlıyor.

Vakıa şu ki, Rusya uçağının düşürülmesiyle Suriye’ye burnunu sokamaz hale gelen, başta Bayır Bucak Türkmenleri olmak üzere ,Suriye’deki mazlum halklara insanî yardımları dahi gönderemez vaziyete düşen Türkiye’nin Amerika’nın iki numaralı isminin söylemiyle “PYD’ye kurban” edilmesi, Ankara’nın diplomatik başarısızlığının tescili oluyor.

Ve Ankara’nın “eğit-donat projesi”yle Suriye’de savaşmak üzere ortak askerî ve silâhlı eğitim verdiği, “tampon bölge” hayallerini kurduğu “stratejik müttefiki” ve “model ortağı” ABD’yi Suriye politikasında ikna edemediğini bir defa daha gösteriyor…

Görünen o ki, bir zamanlar Başbakan’ın seçim öncesinde “Rojova’dakilerin alnından öperim” diye selâm gönderdiği, Ankara’ya resmen dâvet ederek görüştüğü, Peşmerge güçlerinin Kobani’ye PYD’ye desteğe gitmesine Türkiye topraklarına açan hükûmetin, uçtan uca savrularak “PYD terörist” olarak yorumlaması zikzakı, Türkiye’yi uluslararası zeminde zora sokmuştur.

Bu açıdan, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Hüseyin Bağcı’nın tesbitiyle, Biden’in ağzından “Türkiye’ye ayar verilmiştir.” Biden’le görüşmelerin ardından hükûmetin, “Musul – Başkia’da ABD ile mutâbıkız, koordineli hareket edeceğiz” sözlerinin hiçbir anlamı kalmıyor.

Dahası, Türkiye askerinin Irak’ta kalmasının Irak hükûmetinin onayına bağlı olduğunu belirtip, ABD’nin en son İkinci Başkanı aracılığıyla Türkiye’ye “Hatalarını tekrarlama, durup dururken uçak düşürme, kafana göre Irak’a asker yollama!” uyarılarında bulunduğu yorumunu sözkonusu ediyor.

Özetle, bazı muhalif grupların katılmaması, Türkmenlerin masada olmaması ve “ortak geçiş hükûmeti”nin etnik ve mezhebî iftiraklar üzerinden oluşturulması, daha başlamadan konferansı amacından saptırır ve çözümsüzlüğü daha da derinleştirir. Oysa, rejimle küresel ecnebilerin güdümündeki onlarca “cihatçı örgüt”ün kıyasıya birbiriyle çatıştığı, 300 bin insanın katledildiği Suriye’de, âcilen akan kanın ve mülteci dalgasının durması, ateşkes ve barış için kurulacak “ortak geçiş ve çözüm hükûmeti”ne Şam yönetimiyle bütün muhalefetin hiçbir etnik/mezhebî kotaya tabi tutulmadan güçleri oranında katılması gerekir.

Cenevre-3’ün barış ve çözümde başarısı, küresel hegemonya ve çıkar hesâplarının geri plâna itildiği eşit ve âdil müzâkerelere bağlıdır…

Okunma Sayısı: 1633
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı