"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Çifte standart”lı istismar fitnesi

Cevher İLHAN
08 Ağustos 2016, Pazartesi
Menfur kalkışma sonrası sivilde - kamuda soruşturmalarla “cadı avı”na dönüşme tehdidini taşıyan topyekûn uzaklaştırma-ihraç furyasıyla gözaltı-tutuklamalar operasyonu tam gaz devam ediyor.

O denli ki “tasfiye furyası” iktidar partisine kadar uzanmış. Genel merkezce teşkilâta gönderilen genelgede, kamu kurum ve kuruluşlarından 70 bine varan atılma ve açığa almalar hatırlatılarak, teşkilât ve belediyelerdeki “paralel yapı’ mensupları”nın temizlenmesi” dikkat çekici. (AA, 5.8.16)

Belli ki, AKP’li belediyelerin bu “yapı”ya arsa tahsis ettiği, belediye imkânlarını kullandırdığı” konusunda istismarlarla ihbarlar yapılırken, “irtibatı” gerekçesiyle, iktidar partisinde ilçe idârelerine kadar inip derinleşen tasfiye ameliyesi ciddî gerginliklere sebebiyet veriyor.

Vakıa şu ki, “paralel yapı’ tasfiye operasyonu”ndaki çifte standart, iktidar partisinde de ciddî rahatsızlıklara yol açmış. Daha önce sözkonusu “yapı”yla içli dışlı olan hükûmet ve parti yöneticilerinin, “hata yaptık, yanıldık” özeleştirileriyle yetinilip kayırılırken, alt kademelerde yerel yöneticilerin gözaltına alınıp tutuklanması ikircikli çifte standart sıkıntısı yaşanıyor. 

Amerika’ya gidip Gülen’le görüşmek için birbiriyle yarışan ya da bu gruba “her türlü desteği veren” belediye başkanlarının “hayır ve iyi niyet” beyânları esas alınırken, bazı eski milletvekili ve bürokratların veya Gülen’e telefonda “geçmiş olsun” dileğini ileten, tepeden tâlimatla eğitim-yardım hizmetlerine destek çıkan valilerin muâheze edilip tutuklanmaları ikircikli hali açığa çıkarıyor.

TAHRİKLİ İTHAM VE İSNADLAR…

Bu hususta, bazı eski milletvekillerinin, “Herkes biliyor ki geçmişte bu grupla birlikte çalıştık. Başbakanımız, bakanlarımız, parti yöneticilerimiz toplantılara katılıyor, medhiyeler diziyordu. Onların yönlendirmesiyle ilişkilerimizi ilerlettik” hayıflanmalarıyla konunun çarpıtılıp istismarlı çifte standarttan şikâyetleri ibret verici. (gazeteler, 4-5. 8.16)

Keza iktidar partisinin seçim öncesi 5.500 aday adayının 3.500’ünün “paralelci” diye jurnallenmesinde olduğu gibi, rakiplerinin kendilerini etkisizleştirmek hesâbına “paralelci” uydurma politik maksatlı ihbarlarına mâruz kalmaktan yakınmaları bir diğer çarpıcı durum. 

Aslında aylar öncesinden daha kalkışma ile ilgili birçok karanlık nokta dururken, daha cuntacılar tam tesbit edilmemişken ve her gün yeni sürprizlerle “darbe girişiminde roller”in değiştiği ortaya çıkarken, iktidara “ilişik medya” ile “ulusalcı medya”da, son dönemde gidişatı eleştiren bazı eski bakanların “paralel yapı’yla mücadele” soruşturması kapsamında “darbecilerle işbirliği” imâsı şâyiasıyla uç veren isnadlar paranoyanın boyutlarını deşifre ediyor.. (Akşam, Star, 11.2.16)

Nitekim, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, bir avukatın, Başbakan eski Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Arınç ile üç eski bakanın -Adalet Bakanı S. Ergin, Millî Eğitim Bakanı H. Çelik ve Gençlik Spor Bakanı S. Kılıç’ın- “Silâhlı Terör Örgütü’nün amaçları ve prensipleri doğrultusunda TBMM’de yasama faaliyetleri yürütmek; fikir - eylem birliği ve irtibatlı olarak örgüt mensuplarının darbe zemin hazırlaması için devletin kademelerine yerleştirmelerini sağlamak; Anayasal düzeni bozup ülkede kaos ortamı çıkarmak ve hükûmetin görevini yapmasına engellemeye teşebbüs etmek” iddiasıyla ‘vatana ihânet kapsamında’ yargılanmaları, şüphelilere yurt dışı çıkış yasağı konulması”na dair dilekçesini kabul edip incelemeye alması, dahası “darbenin sivil ayağı” olarak itham edilmeleri, tahrikli evhamın nerelere vardığını açığa çıkarıyor. (gazeteler, 3.8.16)

DEVLETLÛLER “MÂZUR”, VATANDAŞ “SUÇLU”!

Bunun içindir ki, iktidar partisi içinden, “İl örgütlerinde kelle isteyen partililer var, mesele siyasî ve çıkar hesâplarında istimalle istismar ediliyor; haksızlıklara ve mağduriyetlere karşı dikkatli olmalıyız!” uyarıları geliyor. “Ayıklama çalışmaları”nın hukuk içinde titizlikle yapılması isteniyor.

Hele incelemelerde en başta ihbarcıların mevzubahis “yapı”ya daha yakın olduklarının ortaya çıkması, ihbar furyasının toplumda ne denli fitne ve kargaşada kullanıldığını su yüzüne çıkarıyor. 

Sormak lâzım; Nasıl oluyor da, “Ne istediler de vermedik!” denilip övgüler yağdırılan “yapı”ya destek veren devletlûler bir “hata yapılmış” diye mâzur görülürken, vatandaşın devlet denetimindeki bir bankanın kartını taşıması ya da çocuğunu zamanla özel okullara göndermesi “suç” sayılıyor?

Bu vaziyet, sapla samanın birbirine karıştırıldığı, suçlu ile suçsuzun ayır edilmediği dehşetli kargaşada, tetiklenen jurnalcilikle, asılsız ihbar-isnat ve iftiralara karşı, sağlıklı, insaflı, iz’anlı soruşturmayla âdilâne yargılamanın hayatiyetini ve ehemmiyetini yeniden ortaya koyuyor. 

Ve 31 Mart darbe kalkışmasına karşı Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemesi’nde, ihtilâlin sebeplerinden sayılan “Acaba bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibaha etse (serbest bırakıp mubâhlaştırsa), sonra da zâyiat vuku bulsa, kabahat kimdedir?” sualini bir defa daha haklı kılıyor. (Divan-ı Harb-i Örfi, 49)

Okunma Sayısı: 3808
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı