"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Çözüm süreci” yine sarpa sardı…

Cevher İLHAN
29 Ekim 2014, Çarşamba
Türkiye’nin yeniden terör sarmalına girmesi, en son Hakkâri Yüksekova’nın en işlek caddesinde sivil kıyafetli silâhsız üç askerin PKK’nın şehir yapılanması YDGH tarafından şehit edilmesi, tıpkı 2009’da büyük beklentilerle başlatılan “Kürt açılımı”nın akıbeti gibi son süreci de akim kalma riskiyle karşı karşıya bırakıyor.

Her fırsatta siyasî iktidar sözcülerinden ve terör örgütü mahfillerinden yapılan “süreç devam ediyor” açıklamalarına karşılık, eli silâhlı-maskeli militanların Güneydoğu’da yer yer haftalarca devam eden yol kesme, adam kaçırma, kimlik kontrolü, okul yakma, kamu binalarını ateşe verme, vergi-haraç toplama eylemleri ve hatta “mahkeme” kurma eylemleri, 19 ay önce büyük ümitlerle tekrar başlatılan “çözüm süreci”nin akıbetiyle ilgili istifhamları arttırdı. 
Görünen o ki, tecrübeli güvenlik uzmanlarının da ifâdesiyle, terörü önleyici ciddî istihbarî tedbirler alınmış değil. Bölgede örgüte yönelik plânlı operasyonlar çoktandır yapılmıyor. 
Bayramın üçüncü günü, 40’a yakın kişinin öldüğü, emniyet müdürlerinin, polislerin hedef alınıp şehit edildiği, Türkiye’nin 35 ilinde patlak veren, bazı illerde iki gün boyunca sokakları teslim alan ve ortalığı yangın yerine çeviren, bir iç savas ve kalkışma denemesi benzeri “Kobani olayları”yla açığa çıkan tablo, soru işâretlerini çoğalttı. Karşılıklı suçlamalar, sert çıkış ve atışmalar, “sürec”i tam bir karmaşaya dönüştürdü. 
Üç askerin şehit edildiği Yüksekova’da olduğu gibi halen bazı cadde ve mahalleler “kurtarılmış bölge” olarak tamamen örgütün kontrolünde. Köy korucuları infaz ediliyor, köylüler kaçırılıyor. Son 400 kg amonyum nitrat hırsızlığında olduğu gibi, örgüt patlayıcı madde çalıyor. Her tarafta terör estirerek baskılama stratejisi uyguluyor. “Kağızman’daki üç gerillaya karşı üç asker; ‘üçe üç ‘misilleme” restleri, meydan okumaları devam ediyor. Gözdağı veriyor…

TEK MUHATAP “ÖRGÜT”!

En vahimi de, “süreç”te bölgenin âdeta örgüte bırakılması. Bayrak indirmeye, heykel dikmeye ve mezarlık açmaya kadar varan eylemlere göz yumulup hiçbir denetimin yapılmaması. Güvenlik güçlerinin müdahalesine izin verilmemesiyle PKK’nın daha da güçlenmesi; “bölgede kurulacak ‘özerk devlet’in askeri-polisi, memuru yapılma” vaadiyle dağa çıkışların kat kat artması. 
Örgütün silâh bırakması bir yana, bizzat Erdoğan ve Davutoğlu’nun ikrarıyla militanların yurt dışına çıkışlarının ancak yüzde 15-20’de kalması. Üstelik son bir yıl içinde 10 bin gencin daha dağa çıkarılıp PKK’nın daha da palazlanması. “Çözüm süreci” ve Suriye kolu PYD’nin IŞİD’le çatışması paravanında uluslar arası arenada “meşruiyet” kazanması…
Hülâsa, düşülen vartada, hükûmetin başta en son Temmuz’da çıkarılan ilgili yasalar olmak üzere terör örgütünün her istediğini yapmasına ve bölgeyi bir nevi örgüte “teslim etmesi”ne karşı, örgütün hâlâ “hiçbir şey yapılmadığı” propagandasıyla kanlı terör eylemlerini ve saldırılarını yoğunlaştırması, “sürec”i daha da zora sokuyor. Ve “Süreçte neler oluyor?” sorusunu sorduruyor. 
O denli ki, hükûmet cânibinde bile artık “sürecin bitirilmesi” dile getiriliyor. Hükûmet sözcüsü, “Sürece mecbur ve mahkûm değiliz” tepkisini gösteriyor. 
Toplumda şiddeti tahrik eden kamplaştırıcı ve kutuplaştırıcı provakatif söylemler, aradaki uçurumu daha da derinleştiriyor. 

GÜNÜ BİRLİK SIĞ HESAPLAR

“Sürec”in çetrefilli hale çevrilmesinin en başta gelen sebeplerinden biri, şüphesiz “çözüm süreci”nin milletin, millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in kontrolünde olmaması, AKP siyasî iktidarının sadece “terör örgütü”nü tek muhatap alması…
Kamuoyu bir yana, hatta iktidar partisi milletvekillerinin dahi “süreç”te olup bitenden, kapalı kapılar arkasında verilen taahhütlerden bilgisi yok. Bütün “süreç”, Öcalan-Erdoğan ikilisinin “doğrudan” ya da dolaylı -MİT elemanları üzerinden- görüşmelerine, anlaşıp uzlaşmalarına ihâle edilmiş gibi; demokratik siyasetteki “uzantılar” ve “aktörler” bile çoğu zaman devre dışı. 
Her fırsatta “yol haritaları”ndan bahsediliyor. “Sekreterya” karmaşasında görüldüğü gibi, örgütün neyi istediği, hükûmetin hangi vaadlerde bulunduğu bilinmiyor. Bu yüzden kamuoyunun desteğinden mahrum “süreç” hep sekteye uğruyor, her defasında sarpa sarıp saboteyle karşı karşıya kalıyor. 
Günübirlik, konjonktürel, basit, ufuksuz ve sığ hesaplarla süreç yine tıkanıyor…

Okunma Sayısı: 1560
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı