"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Cumhur ittifakı” çarkı

Cevher İLHAN
03 Aralık 2018, Pazartesi
GÜNDEM

Bilindiği gibi 23 Ekim’de parti grubunda, Bahçeli’nin, “Parti olarak 31 Mart mahalli seçimlerinde herhangi bir ittifak beklentimiz, arayışımız, niyetimiz artık kalmamıştır” çıkışı uzun süre ayakta alkışlanmıştı. Bahçeli bazı AKP’li eski bakanlara zehir zemberek salvolar savurup, “AKP’de ittifak çabalarını dinamitlemek için faaliyet içinde olanlar sevinç taklaları atabilirler” demişti.

“Hiçbir ittifak, diğer tarafın tahakküm ve dayatmasıyla, üstten bakıp parmak sallamasıyla ayakta kalamayacaktır” restini çekip “sabote edildik” diyen Bahçeli’nin öfkeli çıkışına aynı gün parti grubunda Erdoğan, “Madem ki ‘biz yolumuza’ diyorlar, biz de ‘herkes kendi yoluna’ deriz” diye mukabele etmişti.

Ancak bir ay geçmeden 21 Kasım’da önce Bahçeli, “MHP, İstanbul’un yanısıra Ankara ve İzmir büyükşehirde aday göstermeyecek, adayları kim olursa olsun Ak Parti’ye desteğimiz tam olacaktır” dedi ve bu sözü de ayakta alkışlandı. Cumhurbaşkanı da “jeste jestle mukabele edilecek” diye konuştu.

Bundandır ki, kulislerde ve medyada iki partideki çarkın sebebi soruluyor. “28 günde ne değişti ki yeniden ‘cumhur ittifakı’na dönüldü?” sorusunun cevabı aranıyor.

Aslında Bahçeli’nin, “Eğer 31 Mart’ta 24 Nisan’ın rövanşını almak için kuyruğa girenlere gün doğarsa karşımıza çok büyük risk ve tehlikeler çıkacaktır. Bunun emareleri şimdiden görülmektedir. Şayet önlem alınmazsa yeni sistem henüz emeklemekteyken öldürücü darbe yiyecek, hükûmetin meşruiyeti sorgulanacaktır” sözleri, çarkın sebebini açığa çıkarıyor.

İktidar partisindeki ciddi oy düşüşüyle mahalli seçimlerde bilhassa büyük şehirleri kaybetme korkusundan bahsediliyor.

Bundandır ki İyi Parti Genel Başkanı Akşener, “cumhur ittifakı”na “korku ittifakı” diyor.

***

İKRAR

Soros bağlantıları...

Cumhurbaşkanı, 48. muhtarlar toplantısında ve partisinin grubunda, “Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan kişinin arkasında meşhur Macar Yahudisi Soros var. Bu adam dünyada milletlerini bölmek, parçalamakla âdeta birilerini görevlendiren, bol paralarını bu şekilde tüketen birisidir” dedi. (gazeteler, 26.11.18)

Bu ifâdeler, 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in, daha önce yaptığı “Sayın Erdoğan şimdi biraz sizin Soros ile bağlantılarınızdan bahsedelim. 2003 yılının Ocak ayı. Yer, Davos. George Soros ile burada bir görüşme yaptınız ve desteğini istediniz: ‘Türkiye’nin açık toplumu biziz. Bizi destekleyin.’ Soros da destekledi. Yakın dostunuz Can Paker de, Türkiye’deki Açık Toplum Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanıydı. Ve size Soros’un mesajlarını da getiriyordu” yazısını sözkonusu etti. (T24, 24.10.17)

Amerikalı para sihirbazı Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün Türkiye temsilcisi Can Paker’in 2013’te yayımlanan “Geriye Bakmak Yok” adlı kitapta Fatih Vural’a hayatını anlatırken, “Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın Soros’un desteklediği TESEV’de staj yaptığı”na dikkat çekerek, “Erdoğan, o dönemde ‘Soros destekli ve bağlantılı’ faaliyetlerden çok memnundu” değerlendirmesini hatırlattı.

Aslında, 60 ülkede faaliyet sürdüren, Gürcistan’da “kadife devrim”, Ukrayna’da “Turuncu devrim”in finansörü Soros’un “bağlantıları” daha önce de gündeme gelmişti.

Mesela,AKP’nin Milli Eğitim eski Bakanı- Nimet Çubukçu, Meclis kürsüsünde Soros’un vakfının Türkiye’deki faaliyetlerini tek tek anlatıp, 2003 yılında başlayan bir projeye Soros Vakfı’nın 300 bin dolarlık katkı sağladığını ve bunun 200 bin dolarının ödendiğini ikrar etmişti. (gazeteler, 22.8.2005)

Ve bu durum şu soruları sorduruyor; madem “Gezi olayları’nın arkasında Amerikalı milyarder spekülatör Soros var. O zaman neden şimdiye kadar Soros’a “teröre destek”le yakalanma emri çıkarılmadı? Veya Türkiye’ye geldiğinde neden hesâba çekilmedi? Ya da neden bu Soros’la en üst düzeyde bağlantılar kuruldu?

***

TESBİT

“Yeni sistem’de yönetim karmaşası”

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Bülent Kuşoğlu’nun ifâdesiyle, “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”yle devletin yapısının değişmesi, kamu kurumlarının parçalatılıp dağıtılması, yönetimi tam bir karmaşaya dönüştürmüş.

Mesela, bilinmeyen bir sâikle daha önce kaldırılan Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, “Devlet Arşivleri Başkanlığı” olarak yeniden ihdas edilmiş, ama devletin kurumsal hâfızası yok edilmiş.

Parlamenter sistemin tasfiyesiyle siyasi ve idarî yapının nereden başladığının bilinmediği vartada yeni “sistem”in işle(me)yişinden türeyen problemlere dikkat çeken Kuşoğlu, Türkiye’de özellikle dış politika ve güvenlik konularında baş gösteren yetki karışıklığına ve karmaşasına dikkat çekiyor.

“Türkiye’de güvenlik ve dış politikadan birinci derecede sorumlu kim? Milli Savunma Bakanı mı, Genelkurmay Başkanı mı, Kuvvet komutanları mı?” diye soruyor. “Bir tarafta Milli Savunma Bakanlığı var, diğer tarafta Cumhurbaşkanlığına bağlı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu var. Burada sorumlu kim belli değil” tesbitini yapıyor…

***

HAFTANIN SÖZÜ

“Bugün Türkiye’nin problemi soğanlar değil, Türkiye’yi soyanlardır; depocular değil, repoculardır.”

Temel Karamollaoğlu 

(SP Genel Başkanı)

Okunma Sayısı: 3435
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı