"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demirel’e karşı çıkanlar onun Said Nursî’den güç aldığını söylüyorlardı

17 Kasım 2015, Salı
Demirel 1964’teki AP kongresinde büyük bir oy farkıyla partinin başına geçtikten sonra bir çok kişi ona cephe aldı. Dinimizi bizler gibi kabul etmeyen birtakım kişiler ONUN “aşırı dindar” olduğunu, Said Nursî’den güç aldığını söylüyorlardı. hem sağcısı, hem solcusu karşısındaydı. Ben 1964’ten 2015’e kadar hep onun yanında oldum..

İLK KONUŞMAMIZDA HAYRANLIKLA İZLEDİM

Merhum Süleyman Demirel’e hep çok yakın bulundunuz, birlikte demokrasi mücadelesi verdiniz. Yıllarca bakanlık yaptınız. Öncelikle Sayın Demirel’i nasıl tanıdınız?  Siyasî hayatınız nasıl başladı?

1955 Kasım’ın Aydın belediye başkanlığına seçildim. Merhum Başbakan Adnan Menderes’in memleketi olması dolayısıyla hem parti içerisinde hem de şehircilik bakımından önemliydi. Bu nedenle de devrin ileri gelenleri, devlet adamları, bakanlar ve diğer ilgili eşraf sık sık Aydın’a geliyordu.

Bir defasında o zaman Bayındırlık Bakanı merhum Tevfik İleri -1956’da- şehrimizi ziyaret etti.  Merhum İleri, Aydın Valisi Enver Saatçigil’in Söke’de verdikleri yemekte beni sayın Süleyman Demirel’le tanıştırdılar. “Devlet Şu işleri Genel Müdürümüz” dedi. Kendisini orada ilk defa tanıdım. O zaman kendisi ile çok konuşamadık, çünkü sayın İleri konuşuyordu.  Ama Demirel de bazı konuşmalara katılıyordu.

Aydın Belediye Başkanı olarak sık sık Ankara’ya geliyordum. Ankara’da da şehrimizin işleriyle ilgileniyordum. Hangi bakanlıklara gidelim diye programlar yapıyorduk. Eksiklerimizi anlatıyorduk.

Bu ziyaretlerdin birinde merhum Başbakanımız Menderes’e gittim. Aydın’ın girişindeki Tabakhane deresinin ıslâhı ile ilgili bir takım çalışmalarımız vardı. “Bunu yapmak istiyoruz dedim. “Ben seni Süleyman Bey’e göndereyim” dedi. Devlet Su İşleri’ne geldim. Beni karşıladılar. İki genç adam konuşmaya başladık. 1957-58 yıllarıydı. O arada ülke kalkınmasıyla ilgili görüşlerini, çalışmalarını anlattı. Dış gezilerde gördüğü yenilikleri, gelişmeleri anlattı. Ben hayranlıkla izledim. Ne yapmamız gerektiğini konuştuk…

 27 MAYIS DARBESİ İLE DUVARLARIN ALTINDA KALDIK

Peşinden gelen 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra mâlum Adalet Partisi’nin kurulması çalışmaları var. Bu süreci özetler misiniz?

27 Mayıs darbesi oldu. Darbe ile dünya yıkıldı, duvarların altında kaldık. Darbenin en şiddetli yıllarında Aydın’da Adalet Parti’mizin (AP) teşkilâtını kurduk. Kısa zamanda büyük bir gelişme gösterdi. Denizli ve Muğla’da da gerekli teşkilatlanma çalışmalarımız sürdü. 

İlk seçimlerde Ankara’ya Adalet Partisi milletvekili olarak geldim. O tarihte Türkiye’nin bir boğucu havası vardı. Bir taraftan askerin baskısı, bir taraftan bu baskıdan nasıl kurtuluruz, ülkeyi nasıl kurtarırız diye düşünüyorduk. Darbenin ardından yapılan seçimlerden sonra darbeye ve darbecilere karşı sert çıkalım görüşü hâkimdi.

Adalet Partisi Grup Yönetim Kurulu’na seçildim. Sene 1962’de rahmetli Demirel bu arada askerliğini sivil olarak Devlet Plânlama’da yapıyordu. Birkaç defa ziyaretine gittim. Meclis’in yeni açıldığını, hepimize büyük görevler ve sorumluluklar düştüğünü görüştük. Görüşlerini anlattı. Gayet akıllıca ve çok güzel şeyler söyledi.

Bu arada parti içi çekişmeler başladı. Bu çekişmelerde âdeta parti grubu ikiye bölünmüş durumdaydı. Zaten Adalet Partisi kurulduğu andan itibaren tam Demokrat Parti değildi. O günkü askerî ortamında kendilerine göre olabileceğine inandıkları bir biçimde kurmaya çalıştılar. Cumhuriyetçi Köylü Parti’nden, askerden, diğer partilerden geldiler. Bu durum seçimden sonra su yüzüne çıktı. Parti içinde “hışımlılar” ve “ılımlılar” diye gruplar meydana geldi.

Bunun üzerine partide lidersizlik durumu ortaya çıktı. Rahmetli Gümüşpala iyi bir insandı, iyi bir askerdi, dürüst bir insandı ama iktidara namzet bir partinin, DP’nin devamı olarak addedilen, DP’nin yarım bıraktıklarını yapacak, “tam demokrasiyi getireceğiz” diyen, Türkiye’nin en büyük partisini yönetecek bir yapıda değildi.

Bu arada birtakım olaylar cereyan etti. AP’nin 1964 kongresi yapıldı. Bu kongreden evvel bazı arkadaşlar toplandık, “ne yapalım” diye konuştuk. Rahmetli Sadettin Bilgiç O zaman genel başkanvekiliydi. Büyük bir ekip kurmuştu. genel başkan vakili olarak o ekiple neredeyse Türkiye’nin tamamında kongresini yapmışlardı. “Kongreyi biz kazanacağız” diyorlardı.

Parti içerisinde biz ise böyle bir ekiple, böyle bir liderle, bu şartlarla bir yere varmanın imkânı olmadığı kanaatindeydik. Mutlaka bir formül bulunması gerektiğini düşünerek Demirel etrafında birleştik. Oysa bu tarihte Demirel’in parti içerisinde bir görevi yoktu daha milletvekili dahi değildi…

AP, DEMİREL’LE LİDERİNİ BULMUŞTU

Kongre günü geldi. Üç aday vardı. Saadettin Bilgiç, Tekin Arıburun ve Süleyman Demirel. Bu arada da rahmetli Bilgiç Meclis’teki konuşmalarında çok kötü puan almıştı. İyi bir particiydi ama liderliği kafasına koymuş, “Ben ancak partiyi yürütebilirim” düşüncesine sahipti. Bu düşünce ile bir hizip hareketi oluşturmuştu.

Biz ise Demokrat Parti’den gelen gençlerdik. Çok yoğun çalıştık. Adaylar kongrede konuşmalar yaptılar. Demirel fevkalâde güzel bir konuşma yaptı. Adnan Menderes’ten sonra gelecek olan “ikinci adam” olduğunu ispatladı. Delegelere de bu lâzımdı.

Yani, onun yapıcı yönü, DSİ’deki efsaneleşen adı ve oradaki mükemmel konuşması da delege üzerinde çok büyük bir takdir topladı. Demirel büyük bir farkla AP Genel Başkanlığına seçildi. Genel İdare Kurulu’na 32 arkadaş seçildik.

Bu Adalet Partisi için bir bayramdı. Zira AP, DP’nin devamı niteliğindeydi. Düşünce sistemi ve programı aynıydı. Sayın Demirel’le de liderini bulmuştu.

Bu arada birtakım siyasal olaylar cereyan etti. İsmet Paşa hükümeti güvenoyu olamayınca devrildi. Bu devrilmede Süleyman Beyin büyük rolü vardır. Bu istifadan sonra Rahmetli Suat Hayri Ürgüplü Başbakan yapıldı. Sayın Demirel ise Başbakan Yardımcı oldu. Kabine kuruldu, çalışmalarına başladı…

DEMİREL HEM PARTİSİNİN, HEM DE DEMOKRASİNİN LİDERİ OLDU

32 kişilik Genel İdare Kurulu üyesinden 1964 yılından 2015 yılına kadar ben hep yanında oldum. Hiç fikirlerimizde değişme olmadan, gerektiğinde eleştirerek, gerektiğinde tebrik ederek. Adeta o andan sonra hem AP’nin lideri oldu, hem Türk demokrasinin lideri oldu.

Demirel bu sırada isim olarak, kişi olarak büyüdü. Bu arada da çok kişi cephe aldı. Dinimizi bizler gibi kabul etmeyen bir takım kişiler Demirel için, “aşırı dindar” olduğunu, Konya ağında bilmem kimin olduğunu, Said Nursî’den güç aldığını söylüyorlardı. Sayın Demirel İslâm yönünün demokratlıktan daha ağır bastığını ifâde ediyorlardı. Onlar bu yönden Demirel’e kızgındılar ve değiştirmek istiyorlardı.  

Bunun tam karşı fikrinde olanlar da, “Neden biz değil de bu işi o yapıyor. Neden biz yapamıyoruz da Demirel yapıyor” diye kızıyorlardı. Yani hem sağcısı, hem solcusu karşısındaydı.

Demokrat Parti’nin bıraktığı bir ekonomik yapı ve kalkınmadan sonra Türkiye’de bir şey yapılamıyordu. İşte Demirel bunu gerçekleşiyordu. Bunu gerçekleştirirken de, önce tarımsal bir kalkınma olsun, önce köyler, köylüler kalkınsın, şehirde ne varsa köyde de o olsun, şehirli ne yiyorsa köylü de onu yiyip içsin, şehirli nerede tedavi ediliyorsa köylüde orada tedavi edilsin, şehirli nasıl eğitim alıyorsa köylü de o eğitimi alsın diyordu. Yani, köylü ile şehirli arasındaki fark kalkması idialindeydi.

Zira o tarihlerde Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu kırsal alanda yaşarken, bugün kırsal kesimde yaşayan nüfus yüzde 20’lere inmiştir. O dönümde hemen hemen bunun tersiydi.

DEMİREL, MENDERES’TEN SONRA GELEN EN DEMOKRATTI

O döneme ait birçok hâtıranız var. Bu çerçevede Demirel’i bir hâtıra ile anlatır mısınız?

Hiç unutmuyorum, bir gün Başbakan olarak kendisini ziyaret ettiğimizde Aydın’ın Çakırbeyli Köyü’nün muhtarı ile Aydın valisi, milletvekilimiz, bakanlarımız vardı. Gözler Çakırbeylilerin üzerindeydi. Misafirlerden birisi, “Babamlar kahvehanede sabaha kadar zeytinyağı kandilinin altında oturur, ‘Ne olacak bu memleketin, köylünün hali?’ diye düşünürdük. Öncelikle kalkınmanın köylerden başlamasını daha o tarihlerde (1930’lı yıllar) düşünüyorduk” dedi

Rahmetli Menderes’in neden kalkınmanın köylerden başlaması gerektiğini, neden köyünün, köylünün ön plâna çıkması gerektiğini düşündüğünü orada gördüm. Efendi köylü değil, bir takım sahtekârlardı, harp zenginleriydi.

Ülke kalkınmasının gerekliliğine inanıyorduk. Yetiştirdiğimiz ürünlerin üretim alanlarından tüketim alanlarına gitmesi için yol gerekiyordu. Yolda kullanılacak araçlar lazımdı. Aydınlatacak enerji gerekliydi. Enerjiyi sağlayacak barajların yapılması gerekiyordu. Yani topyekûn memleket kalkınmasıdır. Demirel bu kalkınmayı sağladı.

Demirel, Menderes’ten de bu düşünceleri, bu paradigmayı alıp onun devamı yoluna gitmiştir. Bundandır ki, Türk siyasî ve demokrasi tarihine Adnan Menderes’ten sonra gelen tek yıldız, demokrat, büyük siyasetçi Demirel’dir…

Biz DP’den gelen gençlerdik. Çok yoğun çalıştık. Demirel fevkalâde güzel bir konuşma yaptı. Menderes’ten sonra gelecek olan “ikinci adam” olduğunu ispatladı. 

İSMET SEZGİN kimdir?

. 1928’de Aydın’da doğan İsmet Sezgin, ilköğrenimini Aydın’da, orta ve lise öğrenimini İzmir’de tamamladı. 

. 1950 İzmir Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulundan mezun oldu. Öğrencilik yıllarında atletizmle uğraştı, bir süre matematik öğretmenliği yaptı.

. 1952’de Denizli’de Demokrat Parti İl İdare Kuruluna seçilerek politikaya atılan Sezgin, 1955’te henüz 27 yaşında iken Aydın Belediye Başkanlığına seçildi. Bu görevindeyken 27 Mayıs 1960 darbesinde tutuklandı. Ardından Aydın Adalet Partisi il teşkilâtını kurdu. 1961 yılından 1980 yılına AP’den Aydın milletvekili seçildi.

. 1963’ten 1985’e kadar Türk Belediyeciler Birliği’nin Genel Başkanlığını yapan İsmet Sezgin, 1966-1967 yılları arasında Gençlerbirliği Başkanlığı görevinde bulundu.

. 1960 darbesinden sonra milletvekili seçilen  ve bir dönem Meclis Başkanlığı da yapan İsmet Sezgin, parti yöneticiliğini yaptı, AP ve DYP hükümetlerinde bakanlık yaptı. Gençlik ve Spor, İçişleri, Mâliye ve Millî Savunma bakanlıklarında bulundu.

Siyasetin “İsmet abisi” olarak uzun yıllar değişik görevler üstlenen Sezgin, devlet ve siyaset hayatında Süleyman Demirel’in yakın çalışma ve dâvâ arkadaşı olarak bir kariyer sürdürdü.

 

Okunma Sayısı: 3982
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa ataş

    17.11.2015 11:44:13

    Sayın İsmet Sezgin 28 Şubat ın en hararetli günlerinde Milli Savunma Bakanı idi bizde orda çalışıyorduk Gnkur dan bizimle ilgili irticai faaliyet yapıyorlar doğuya veya güneydoğuya tayin edilmemiz için emir gelmiş oemire göre bizim tayinimiz yazılmış Müsteşarda iken kendisine ulaşıldı ve o tayini bir müddet durdurdu. Bakan iken Cuma namazına Gn kur mescidine gelir ön safta namazını kılardı.

  • Musta okutan

    17.11.2015 10:31:05

    BU ZİHNİYET ASLA ÖLMEYECEKTİR BİZLER DE İNŞALLAH HEP BU DEMOKRAT ZİHNİYETİ DESTEKLEMEYE ÜSTADIN ÖLÇÜ VE PRENSİPLERİ DOĞTULTUSUNDA DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ....... Bazıları istemese de

  • Abdurrahman KOÇAK

    17.11.2015 09:23:45

    Türkiyeye hizmet için hayatlarını veren ve hiç bir şaiebeye karışmayan bu özde demokrat olan insanlara gerçek vatanseverlere selam olsun..Ölenlere rahmet kalanlara sağlık selametler diliyorum..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı