"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi ve kalkınma mücadelesi

Cevher İLHAN
18 Haziran 2016, Cumartesi 14:36

Antidemokratik darbelere, ara dönemlerde zulüm ve baskılara karşı merhum Demirel’le Demokratların demokrasi ve kalkınma mücadelesi; Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi’nin asâletli fedâkârâne cehd, gayret ve sabırla azâmî gayretleri tarihin kayıtları altında.

Öncelikle, tam bir darbe olan 12 Eylül’e zemin hazırlayan 12 Mart’ta, darbecilerin seçilmiş meşrû hükûmeti devirip millet irâdesinin temsilcisi Meclis’i kapatıp ülkeye el koyma tehdit ve şantajına, “Muhtıranın Anayasa ve hukuk devletiyle bağdaşmadığı”nı vurgulayan büyük bir tepkiyle “çekilerek” selâmetle bâdireyi atlatma iz’ânıyla Meclis açık tutularak eşiğe gelen darbe önlendi.

Keza 12 Eylül darbesinden yaklaşık bir sene önce 12 Kasım 1979’da kurulan Demirel Başbakanlığındaki Adalet Partisi azınlık hükûmeti, istifa eden Ecevit hükûmetlerinin bıraktığı yokluk ve kuyrukları bir bir ortadan kaldırdı. Yüzde 144’lara varan enflasyon yüzde 12’lere indirildi…

DARBELERE DEMOKRATİK DİRENÇ

Bu süreçte, evvela 27 Aralık 1979’da dönemin Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının Cumhurbaşkanı’na verdikleri “muhtıra mektup”ta önceki hükûmetlerden kalma bütün olumsuzlukların bir buçuk aylık yeni AP azınlık hükûmetine yüklenip fatura edildi.

Hükûmetin bütün yasaları çıkarmasına rağmen on sekiz aydır süren sıkıyönetimce anarşi kasten önlenmeyerek “darbeye ortam oluşturuldu.”

Ancak önceki hükûmeterden kalma “anarşinin devam ettiği” gerekçesiyle “hükûmet istifa etmediği takdirde askerin idâreye el koyacağı” tehdidli şantajına asil demokratik direnç gösterildi.

Aynı gece topladığı Bakanlar Kurulu’nda Demirel’in, “Arkadaşlar, yeni bir ‘muhtıra’mız var! Bunlar kesin ihtilâl yapacaklar. İki şık var. Bir, eğer istifa edersek kesinlikle Türkiye tam bir kaosa sürüklenir, berbat olur. Çünkü Ecevit hükûmeti kuramayacak ve diğerleri de aralarında anlaşamayacak. Zaten bu kaos istedikleri bir şey, o zaman gayet rahat yönetime el koyup darbe yapacaklar. İkincisi, istifa etmeyiz, devam ederiz; gidebileceği yere kadar gider. Ama sonunda muhakkak yine ihtilâl yapacak bunlar. Bu arada beni asarlar ama içinizden de iki-üç bakanı asarlar” açıklamasıyla başlayan uzun müzâkereler sonucu gösterilen demokratik irâde sergilendi.

Yine merhum Demirel’in, “Adnan Bey’le Fatin Bey’i astılar bizi de asabilirler ama insan bir kere ölür. Onların yaptığını yapalım” kararlılığıyla sonuç ne olursa olsun ittifakla “devam” kararının alındığı bizzat olayların içindeki isimlerin beyânlarıyla belgeli.

Ayrıca, muhtıracı generallerin emeklilik kararnâmelerinin hazırlandığı ancak Cumhurbaşkanı Korutürk’ün askerlerden yana tavırla komutanlara haber verip imzalamadığı gerçeği, bugün hâlâ çokça sorulan “Komutanları neden emekliye sevk etmediler?” ithamının haksızlığını ortaya çıkarıyor.

Esasen Demirel’e dair en çok çarpıtılan hususların başında gelen 28 Şubat “postmodern darbe” sürecini kanlı bir darbeye dönüştürmeden tıpkı 12 Mart gibi Meclis’in kapısına kilit vurulmadan “politik manevralar”la atlatılması, olayların önü arkası, günün konjonktürü, dayatmaları ve zorlukları dikkate alınmadan yapılan insafsızca ve hoyratça karalamaların mesnetsizliğini deşifre ediyor.

DOĞRU, DÜRÜST, ÂDİL TAHLİL…

Vakıa şu ki, 28 Şubat cuntasının, Demirel’in “Cumhurbaşkanı kalması” karşılığında hükûmeti alaşağı etme teklifine “Cesedimi çiğnersiniz!” diye şiddetle tepki gösterip, darbecileri fiilî darbeden caydırdığı bizzat yaşayan şâhidlerle ifâde ediliyor.

Ve bu durum, -7 Haziran 2012’de- Demirel’in TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na, MGK kararları ve resmî belgelerle, 1950’den günümüze “28 Şubat” dahil, halkın hür irâdesine dayanan seçilmiş idârelere ve demokrasiye dayatılan darbelerin ve muhtıraların önyargısız ve dürüstçe sarahate kavuşturulması çağrısının önemi bir defa daha bildiriyor. (Darbe Tutanakları,.91)

Güniz Sokak’taki bir görüşmede gazetemizin Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz’ün sözkonusu “28 Şubat iddiaları”nı hatırlatması üzerine, “28 Şubat tutanakları açıklansa benim ne tür bir mücadele içinde olduğum görülecek; ‘28 Şubat’ın mimarı’ mıyım, yoksa 28 Şubat’ta bir darbeyi önlemiş miyim ortaya çıkacak!” açıklamasının anlamıyla işin gerçeği gün yüzüne çıkarıyor.

Hülâsa, Türkiye’de yakın siyasî hayatın bu önemli döneminin insafla doğru, dürüst ve âdil tahlili, millet irâdesinin gasbedildiği, “efkâr-ı ammenin (kamuoyunun), tehditlerle, korkularla, hîlelerle, başka bir mecrâya çevrilip muhâkame-i akliyenin kapatıldığı” son yarım yüzyıllık serüvene ışık tutuyor; Demirel ve “demokrat misyon” dâvâsının demokrasi ve kalkınma mücadelesini okutturuyor.

Okunma Sayısı: 1340
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı