Türkiye aleyhinde oldubittiler sürerken, Doğu Akdeniz’de araştırma yapan Barbaros gemisini tâciz eden Yunan firkateyninin Deniz Kuvvetleri unsurlarınca engellenmesi üzerine, yeniden gündeme gelen Kıbrıs Rum Kesimi’nin Yunanistan ve İsrail’le Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve petrol arama emrivakisi bunlardan biri.
Bilindiği gibi Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum Kesimi ve Amerikan şirketlerinin başını çektiği, Yunanistan ve İsrail’in yer aldığı çokuluslu konsorsiyumun petrol sondaj ve işletme çalışmalarına karşı o günün Başbakanı, bütün dünyaya “buna kesinlikle izin verilmeyeceğini” deklâre etmiş; aramaları engellemek için Piri Reis Sismik Araştırma Gemisi bölgeye gönderilmişti.
Bu arada Tel Aviv’den kalkan iki İsrail savaş jeti ve İsrail helikopterlerinin, KKTC yetkililerinin uyarılarını dikkate almayarak, “Rumların izni”yle hava sahasına girip, Mersin kıyılarında tâciz etmesine, İsrail helikopterlerinin Piri Reis üzerinde uzun süre uçmasına Ankara’dan tepki verilmişti.
REZERVLER ÜZERİNDE BÜYÜK OYUN
Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Enerji Bakanı tarafından Türkiye’nin bölgede doğalgaz ve petrol tarama faaliyetlerinin deniz ve hava unsurlarınca destekleneceği, KKTC’de petrol aranacak bölgelere dair bir “izleme komitesi” kurulduğu belirtilmişti.
“Yeni sistem”in ilk MGK bildirisinde, “Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması hususundaki kararlılık” vurgusu yinelenirken, yeni Enerji Bakanı, “Doğu Akdeniz’de hiçbir oldubittiye izin vermeyeceğiz; Kıbrıs Rum Kesimi’nin tek taraflı olarak petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine müsaade etmeyeceğiz” demişti.
Keza “yabancı şirketlerin Rum Kesimine güvenerek haddi olmayan işlere âlet olmamaları” çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı, “Savaş gemilerimiz, hava kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik birimlerimiz şu anda bölgedeki gelişmelere her türlü müdahaleyi yapma yetkisiyle yakından tâkip ediyorlar. Bizim için Afrin ne ise Ege’deki, Kıbrıs’taki haklarımız da odur” uyarısında bulunmuştu.
Ne var ki, son Barbaros saldırısına karşı “demeç anaforu” tekrarlanırken, bölgeye sürekli emperyalist devletleri ve şirketleri dâvet eden Rum yönetiminin “serbest ticaret bölgesi anlaşması”yla Yunanistan ve İsrail’le birlikte ABD destekli entrikalarla Türkiye karşıtlığını fırsata çevirip, ortak askerî tatbikatlar yaptığı Mısır’ı, hatta Lübnan’ı ve kargaşa içindeki Libya’yı da kumpasa katmasıyla, Türkiye’nin 572 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak üç trilyon dolarlık doğalgaz rezervleri üzerinde küresel büyük oyunlar oynanıyor.
HAMASETLE DEĞİL, GÜÇLÜ DİPLOMASİ İLE…
Özetle, Amerikalı sözcünün ikrarıyla, Türkiye’ye rağmen “Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile yakın çalışma içinde olan Amerika’nın Noble enerji şirketiyle doğalgaz ve petrol sondaj çalışmaları tam gaz devam ediyor.
Mayıs ayında İsrail Başbakanı Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Çipras ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Anastasiadis’ın buluşmasında, Kıbrıs Rum Kesimi’nde İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan arasında 1880 km’lik ortak boru hattıyla bölgedeki doğalgazın İtalya üzerinden Avrupa’ya taşınması projesiyle Türkiye ve KKTC’ye karşı “enerji bloku” oluşturulması konuşuldu. (DHA, 8.5.18)
En son Mısır ile Güney Kıbrıs arasında Rum yönetiminin tek taraflı olarak ilân ettiği Münhasır Ekonomik Bölgedeki doğalgaz, denizaltından boru hattı ile Mısır’daki doğalgaz sıvılaştırma terminaline taşınacak. (gazeteler,19.9.2018)
Bu maksatla, Kıbrıs Rum Kesimi’nin Yunanistan ve İsrail’in desteğiyle, Akdeniz’den Avrupa’ya doğalgaz boru hattında (EastMed) stratejik-jeopolitik işbirliğine gidiliyor. Uzay teknolojileri, uydu kullanımı ve uygulamaları, telekomünikasyon, bilgi ve iletişim teknolojisi zabıtları imzalanıyor.
Kısacası, ABD ve İsrail desteğiyle Akdeniz ve Ege’de Türkiye “enerji köprüsü” rolü engellenip enerji denkleminde devre dışı bırakılıyor. Türkiye’yi kuşatma projesi adım adım ilerliyor.
Bu açıdan, Ankara’nın iç kamuoyuna yönelik bir işe yaramayan hamasi söylemlerle kalmayıp, Doğu Akdeniz’deki oldubittiye güçlü ve etkin diplomatik mücadele ile bölgede küresel güçlerin projelerine zemin hazırlayan emrivakilere fırsat vermemesi gerekiyor.
Yoksa “beylik lâflar” ve kuru kınamalarla ecnebilerin emperyal projeleri önlenemiyor…