TESBİT
10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü’nde uluslararası kuruluşların raporlarıyla, Türkiye dünyada hâlâ en fazla gazetecinin tutuklu olduğu, “tek kişilik sistem”de “iktidara ilişik olmayan medya”ya baskıların devam ettiği ülkelerin başında geliyor.
Âdeta bir “sansür merkezi”ne dönüştürülen RTÜK’ün Başkanı’nın “Cumhurbaşkanı’nın tâlimat ve telkinlerini emir telakki ederiz” ikrarıyla, medyanın yüzde 95’ini oluşturan iktidara yakın kanallardan ikisi birer uyarı ve biri “para cezası” ile geçiştirilirken, medyanın ancak yüzde beşini bulan ve eleştirel yayın yapan televizyonlara ceza üstüne ceza yağdırılıyor.
Bu süreçte gazete ve dergilerin haberlerine 368 sansür dayatması, “emir’ telâkki edilen ‘tâlimat’ ve ‘telkinler”in akıbetini ele verirken, kesilen cezalarla medya “terbiye edilerek” sindirilip susturulmaya çalışılıyor. İktidara eleştiriler “suç” sayılıp gazeteciler tutuklanarak basın özgürlüğü kelepçeleniyor.
En son Basın Konseyi’nin “2020 yılı Basın Özgürlüğü Raporu”na göre RTÜK, iktidara yakın televizyonlara yalnızca 400 bin lira idari para cezası verirken, eleştirel yayın yapan televizyonlara 25 katına denk düşen 10 milyon lira ceza kesmiş.
Yine yıl içinde hakkında 102 bin 500 şikâyet yapılan iktidar yanlısı bir kanala yalnızca bir kez uyarı, bir kez de idari para cezası uygulanır, iktidar yanlısı dört kanalla ilgili tek dosya görüşülmeyip hiçbir ceza verilmezken, iktidarı eleştiren dört kanala 45 kez idari para, 36 gün program durdurma ve ekran karartma cezası uygulanmış.
Ayrıca kamudan reklam alamayan bağımsız medyanın resmi ilânlarına da haksız hukuksuz şekilde el konulmuş. Devlet kurumları ile TMSF bünyesinde şirketlerden iktidar medyasına 2020’de 10 milyon saniyeyi aşkın reklam verilirken bağımsız medyaya bir saniye bile reklam verilmemiş.
Ayrıca Uluslararası araştırmalarla Türkiye’de 15 Temmuz Hâdisesi’nin ardından 170’e yakın gazete, dergi, radyo, TV kanalının kapatılmasının ardından 30’a yakın kanalın, 20’yi bulan gazetenin satıldığı vartada binlerce gazetecinin işsiz kalıp çalışamadığı kaydediliyor. TÜİK verilerine göre medya alanında işsizlik oranının yüzde 24 olduğu Türkiye’de geçen yıl 306 gazetecinin işsiz kaldığı, 97 gazetecinin baskı ve sansür nedeniyle istifa ettiği bildiriliyor.
Hulâsa, eski Başbakan Davutoğlu’nun değerlendirmesiyle, “28 Şubat sürecinde askeri vesayetin ülkemizi soktuğu karanlığa benzeyen bu baskı ortamında eleştiren, muhalefet eden hemen cezaevine gönderiliyor. Türkiye âdeta bir düşünce suçluları ülkesi olmuş. Siyasi iktidar, fikrini beğenmediği vatandaşı, haberini beğenmediği gazeteciyi, tvitini beğenmediği öğrenciyi cezaevine atıyor.”
Ve bu tesbitler, “hibrit/melez demokrasiler” kategorisinde, 2020’de de Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi 180 ülke arasında 154. sırada Etiyopya, Belarus, Kongo ve Brunei kategorisinde Kuzey Kore ve bazı Orta Afrika ülkeleri sıralarında yer alıyor.
GARABET
Erişim engeline erişim engeli!
Önceki yıllarda açıklanan Freedom House’un İnternet Özgürlüğü Raporu’yla Türkiye’de 672 içerik, dergi, gazete, haber hakkında erişim engeli kararı verilmesiyle ifâde hürriyetine kelepçelenmiş.
Aslında Hazine ve Maliye Bakanı’nın Instagramda “istifası”nın, “yandaş medya” ile “iktidara iliştirilmiş medya”ca -Saray’ın bakışı kestirilemediğinden ya da tepeden “tâlimat”la- yirmi yedi saat verilmeyip görmezden gelinmesi Türkiye’de basın özgürlüğünün tam bir göstergesi.
Sosyal medyaya da sansür baskısı uygulanıyor. İktidarın işine gelmeyen tvitlere erişim engelleniyor. Engellenen ve silinen haber sayısı binleri aşıyor.
Öncelikle dolar garantili ihale alan şirketlere vergi muafiyeti ve kredi borçlarının silinmesine ilişkin haberlere erişim engelleri bunların başında geliyor.
Erişim engeline ilişkin haberlere erişim de engelleniyor.
KISACA
“Ülke karanlık tünele sokuldu”
“Maalesef Türkiye despotik özellikler taşıyan, kuvvetler birliğinin son adımlarını atan tek adam rejimine dönüştü. Güç zehirlenmesi her yeri sardı, kişisel beka için ülke karanlık bir tünele sokuldu.”
Mustafa Yeneroğlu
(Eski AKP’li, DEVA Partisi Genel Başkan Yrd.)