Pentagon’un başta YPG ve PKK olmak üzere taşeronu terör örgütleri ve radikal silâhlı gruplara on binlerce TIR’la silâh ve mühimmat sevkıyat ve ikmali yaptığı Erbil ile Trump’ın iki hafta önce ziyaret ettiği Ayn’el Esad askeri üslerini İran balistik füze ile hedef aldı.

Amerikalıların “misilleme”yle karşılık vereceklerini tehditleri ve Tahran’dan “100 hedef belirledik, misillemede bulunurlarsa vururuz!” cevapları, gerilim, öfke ve intikamla alevlenecek fitne ateşinin bütün bölgeye yayılacağının sinyallerini çakıyor.

FİTNENİN MENHUS MAKSADI…

Tesbit şu ki,  ABD’nin hâlen Irak’taki beş bin askerinin yanısıra İran ve Irak’ı çevreleyen onlarca üssünde 70 - 90 bin askerini ağır silâhlarıyla konuşlandırdığı bölgede, sahada cirit atan maşa örgütler ve silâhlı gruplar üzerinden İran, Irak, Suriye, Lübnan, Bahreyn ve Yemen’e uzanan “Şiî eksen”e karşı Birleşik Arap Emirlikleri’nden Suudi Arabistan’a ve Mısır’a uzanan “Sünnî blok” çatıştırılarak İslâm dünyasında şiddet sarmalıyla vahim mezhep savaşının denemeleri yapılıyor. 

Keza “stratejik fitne”nin bir diğer amacının, özellikle Irak Millî Meclisi’nin başta “ABD olmak üzere bütün yabancı güçlerin ülkeyi terketmesi” kararına uymayacağını söyleyen Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin Irak’tan koparılmasıylaülkenin bölünüp parçalanması olduğu açıkça sırıtıyor. 

Belli ki İran’ın kontrolünden çıkarılacak bazı radikal Şiî gruplarla IŞİD gibi El Kaide’den kopma “cihatçı” Sünnî grupların çatıştırılmasıyla, karşılıklı saldırılarla, camileri bombalamaya varan terör eylemleriyle Kuzey Afrika’dan Önasya’ya, Pakistan ve Afganistan’a uzanan sahada mezhep savaşının fitili ateşlenmek isteniyor. 

Görünen o ki önce BM Güvenlik Konseyi üyeleriyle Almanya’nın da imzaladığı “İran’la nükleer anlaşma”yı tek taraflı olarak iptal edip ardından İran’ın “özel kuvvetleri” olan Devrim Muhâfızlarını toptan “terör örgütü” ilân ederek bu ülkeye “ağır ekonomik yaptırımları” dayatan Trump, sıkıştığı “azil süreci”ni gündemden kaydırma politik oyunları uğruna bir strateji ve psikolojik etki peşinde. 

Diğer yandan ABD’nin, Irak’ın parçalanması için işbirlikçisi “Kuzey Irak bölgesel yönetimi”ni kullandığı, Suriye’nin kuzeyinde silâhlandırdığı PKK’nin Suriye kolu YPG’yi de bu ülkenin kuzeyden bölünmesinde istimal etiği gibi, PKK’nın İran kolu PEJAK’a silâh ve mühimmat desteğiyle İran’ı da etnik iftiraklarla bölüp parçalama fitnesini devreye sokacağı belirtiliyor.  

TÜRKİYE, İRAN’LA İŞBİRLİĞİNİ ARTTIRMALI

Bu tabloda “Irak küçük bir Ortadoğu, Ortadoğu büyük bir Irak” tesbitiyle Irak topraklarında İran’a karşı bölgedeki fay hatlarını tahrik edecek dehşetli fitneye karşı, Ankara’nın Türkiye’yi felâketten uzak tutması, belânın üzerine sıçramaması için ciddi ve etkin diplomatik gayretin içinde olması gerekiyor. 

Ankara, Suriye, Mısır ve Libya’da açığa çıktığı gibi küresel emperyal ecnebilerin stratejik tahrikle İslâm dünyasını büyük bir mezhep çatışması ve savaşı fitnesine sürükleme tuzağına karşı dikkatli olmalı. 

Merhum Demirel’in Başbakan olarak 67’deki Arap İsrail “Altı gün savaşı”nda “İncirlik’ten kalkan Amerikan uçaklarının Müslüman Filistin halkını bombalamasına izin vermem” reddine ve restine benzer asil ve kararlı tavırla zulme ve işgale karşı durmalı. 

Hulâsa, emperyal güçlerin İsrail karşısında bölgede güçlü bir Müslüman ülke bırakmama hesâbına dayattıkları “tefrika projeleri”ne karşı, Türkiye komşu ülkelerle bölge barışı ve istikrarını esas alan stratejik işbirliklerini hayata geçirmeli. 

Hâlen tükettiği petrolün yüzde 45’ini ve doğalgazın yüzde 17’sini çok uygun fiyatlarla aldığı İran’la işbirliğini arttırmalı.