Son günlerde Irak’ın kuzeyindeki sınır ötesi harekâtta Gara’da üçü operasyona katılan askerin şehadetinin ardından on üç rehine şehidin naşına ulaşılması terörle mücadele stratejisini tekrar gündeme getirdi.
Asker, polis ve devlet görevlisi rehinelerin 2015-2016’dan beri beş-altı yıldır neden kurtarılamadığı ve günler öncesinden Milli Savunma Bakanı’nın açıkladığı ve 44 uçak, 30 helikopter 70-80 sorti ile yapılan harekâtta bütün rehinelerin katliyle sonuçlanan rehine operasyonu sorgulanıyor.
Cumhurbaşkanı’nın partisinin Rize İl kongresinde, “Bu kardeşlerimiz bir kısmı 5 ay (beş yıl) bir kısmı 6 ay (altı yıl) bu teröristlerin ellerinde esirdi. Bunların içinde polis, asker ve sivil var. Bunları kurtarmak istedik, ama başaramadık” ifâdesi ortada
Keza Milli Savunma Bakanı’nın, “Vatandaşlarımızın mağaraya yönelik harekâtın başlangıcında sözde mağara sorumlusu terörist tarafından şehit edildikleri ifade edilmiştir” sözleri ile Genelkurmay Başkanı’nın “Bunların Gara bölgesinde olabileceğine dair çok iyi kanıtlar bulduk ve bunların üzerinde de çalışmaya başladık” ifadeleri, rehine kurtarma operasyonunun bütün dünyaya duyurulan Gara hava harekâtı sırasında yapıldığını açıkça ortaya koyuyor.
“REHİNE KURTARMA OPERASYONU” BÖYLE Mİ OLUR?
Oysa güvenlik ve terörle mücadele uzmanları, rehine kurtarma operasyonlarının genel askeri harekâtlarla yapılmayacağını, önceden edinilen istihbaratla tam bir gizlilik içinde, kimseye bildirilmeden, lojistik hatlarını kesme, kuşatma, istihbarata karşı koyma ve kısa sürede sonuçlanacak mikro cerrahi tarzında yapılması gerektiğini belirtiyorlar.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı ile Milli Savunma Bakanı’nın günler öncesinden alây-ı vâlâ ile duyurdukları hava harekâtına dair bir dizi soru soruluyor.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun TBMM’ye verdiği soru önergesinde, “Kuzey Irak Gara bölgesinde düzenlenen operasyon en baştan itibaren bir ‘rehine kurtarma operasyonu’ olarak mı plânlanmıştı? Niçin bir kısım medyada aleni şekilde günler öncesinden itibaren ‘Gara operasyonu geliyor’ tarzında yayınlar yapıldı?” sorusu çarpıcı.
Keza “9 Şubat günü, harekâtın başladığı ifade edilen 10 Şubat 2021 Çarşamba günü için sayın Cumhurbaşkanı Türk milletine bir müjde vereceğini vaat etmişti, ancak bu müjde açıklanmadı. Bu müjde Gara operasyonu ile ilgili miydi?” istifhamı dikkat çekici.
Yeneroğlu’nun “Toplam 16 kişinin şehit olması, bazıları ağır yedi-sekiz özel kuvvetçinin yaralanması ile neticelenen operasyondaki ödenen bedel karşılığında alınan sonuç başarı olarak tanımlanabilir mi?” sorusu da vahameti açığa çıkarıyor.
NEDEN HAVA HAREKÂTINDA YAPILDI?
İyi Parti milletvekili Aytun Çıray’ın yine Meclis Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Milli Savunma Bakanı’na “bu elim olayın içinde kamu vicdanının tartıştığı bazı soruların cevap bulması şarttır. Deneyimli olan askeri çevrelerden edindiğimiz bilgiye göre harekât ‘nokta tarzı rehine kurtarma’ operasyonu tarzında yapılmalıydı. Halbuki sizin “PKK/KCK ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle getirmek, hudut güvenliğimizi sağlamak’ şeklindeki beyanlarınızdan anlaşılmaktadır ki, siz aynı zamanda sınır dışında PKK’nın lojistik hatlarını kesme ve alan hâkimiyeti tesis etme harekâtları da uygulamak istediniz” tesbitiyle “Bu bir çelişki değil mi? Bu durumda Hava Kuvvetlerinin müdahalesinin çıkaracağı gürültünün mağaradaki PKK teröristlerini uyaracağını hiç düşünmediniz mi?” sorusu çarpıcı vaziyeti açığa çıkarıyor.
Ve “Harekâtın başladığını ifade ettiğiniz 10 Şubat 2021’de Sn Erdoğan Türk milletine bir müjde vereceğini vaat etmiş, ancak bir müjde açıklaması yapılmamıştır. Söz konusu müjdenin Pençe Kartal-2 Harekâtı ile bir ilgisi var mıdır?” sorusu da.
Gerçekten, Milli Savunma Bakanı “sessizce, karanlığa rağmen yapıldı” dediği 140 kilometre sınırötesinde 60 derece meyilli sert arazideki Gara’ya “rehine kurtarma operasyonu” neden genel büyük askeri hava ve kara harekâtı sırasında yapıldı?
Gara katliamının arka plânının ortaya çıkması için bütün bu soruların cevabının verilmesi gerekiyor.