"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Güvenli bölge” gizli pazarlığı…

Cevher İLHAN
31 Temmuz 2019, Çarşamba
Öncelikle Ankara’nın ısrarla istediği Suriye’nin kuzeyindeki “güvenli bölge” karmaşasında geçen hafta ABD Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in Türkiye’deki görüşmelerinin ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “ABD’nin getirdiği yeni öneriler bizi tatmin eder düzeyde değil, adeta Münbiç gibi bir oyalama süreci izlenimini edindik” yakınması “güvenli bölge” oyalamasını deşifre ediyor.

Yine Amerikan Büyükelçiliği’nden “Görüşmeler samimî, pozitif, yapıcı geçti. Gelecekte sürecek. ABD ve Türkiye Münbiç yol haritasında somut ilerleme konusunda taahhütlerine sadık” denilmesi garip çelişkiyi açığa çıkarıyor.

“GÜVENLİ BÖLGE” KONTROLÜ KİMDE OLACAK?

Gerçek şu ki ABD, Ankara’nın “güvenli bölge” için “kırmızı çizgi” olarak şart koştuğu başta 35-40 kilometrelik derinliği, YPG / PYD unsurlarının güneyden çekilmesi ve özellikle kontrolün bütünüyle TSK’ya bırakılması önerilerini kabul etmiyor.

Ne var ki Pentagon’un “Türkiye’nin F-35 programından çıkarıldığı”nı bildirdiği, Erdoğan’a “yaptırımların uygulanmayacağı” sözünü veren Trump’un Beyaz Saray’a çağırdığı “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA)”nın uygulanmamasını isteyen Cumhuriyetçi senatörleri ikna edemediği ve her gün yeni bir tehdidin savrulduğu vartada, Ankara - Washington hattında müzâkereler “güvenli bölge” üzerine yoğunlaş(tırıl)mış.

Belli ki “Trump’un vaadleri”ne, Kongre’nin “S-400’ler yaptırımları dayatması”na, Pentagon’un F-35 emr-i vakisine rağmen Amerikalılarla kapalı kapılar arkasında gizli müzâkereler sürüyor. 

En son Millî Savunma Bakanlığı’ndan Bakan Akar’ın Amerikalı mevkidaşı Esper’e telefonda “Türkiye’nin ABD’den beklentisinin terör örgütü PYD/ YPG’ye desteğini tamamen sonlandırması, militanlarının 30-40 kilometre derinlikteki ‘güvenli bölge’den bütünüyle çıkarılması ve bütün silâhlarının toplanması talepleri”nin tekrarlandığı duyurulması bunun ifâdesi. 

Keza Bakan’ın “Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde kurulması plânlanan ‘güvenli bölge’de kontrolü sağlayabilecek tek uygun, yeterli ve yetenekli güçtür; Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi ABD ile ortak bir noktada buluşamazsak ‘güvenli bölge’yi tek başımıza oluşturmak zorunda kalacağız” sözleri bir başka göstergesi. (gazeteler, 30.7.19)

Buna mukabil Amerikalıların en fazla 10 kilometre derinlikle sınırlayıp, “tampon bölge”nin NATO ile Kuzey Irak’tan getirilecek Roj Peşmergelerinin Conilerle koordineli kontrolüne verilmesi projesini ileri sürmeleri tartışmanın ve pazarlığın temel eksenini teşkil ediyor.   

Nitekim Türkiye’nin Suriye sınırında Ankara’nın “güvenli bölge” alanı olmasını istediği “Fırat’ın doğusu”nda YPG’nin güdümündeki “kantonlar”ın karşısına yaptığı askerî yığınağa yeni takviyeler göndermesine karşı ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Bakan Çavuşoğlu’na “Biz ekiplerimizi gönderene kadar harekâtı başlatmayın” ricasıyla operasyonun ertelendiği ifşaatında bulunuluyor. 

HANGİ “TAVİZLİ TAAHHÜDLER” VERİLİYOR?

Hülâsa, her fırsatta “S-400 resti”ni çeken Cumhurbaşkanının en son partisinin il başkanları toplantısında, “Montaj-eğitim safhalarının ardından Nisan 2020’de bu sistemlerin aktif kullanılmasına başlanabileceği” temkiniyle S-400’lerin kullanılmasını dokuz ay ötelenmesi; ve “F-35’ler için 1 milyar 430 milyon dolar ödenmiş. Dördünü teslim ettiler ülkemize gelmesine müsaade etmiyorlar!” şikâyetiyle “Neden F-35 vermiyor sunuz?” sorusunu sorup “Vermezseniz, başka yerlere döneriz” “çıkışı”, perde arkasında pazarlığın sürdüğünü açığa çıkarıyor. (©Deutsche Welle Türkçe, 26.7.19)

Bundandır ki “Erdoğan Trump’ı ikna etti” manşetlerinin akabinde Amerikan Dışişleri, Pentagon ve hatta Beyaz Saray’dan savrulan “ABD’nin tavrı değişmedi. Ankara çok olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalacak” şantajlarına rağmen, “çekiliyoruz” sözünden cayıp Suriye’ye ek asker yığan Trump’tan “beklentiler”le “endişeler” devam ediyor. 

Gerçekten, gizli mahfillerde hangi “tavizli taahhüdler”de bulunuluyor? Sonra en üst düzeyde bir yandan “Fırat’ın doğusundaki terör koridorunu paramparça edeceğiz!” diye konuşup, diğer yandan Irak’tan koparılan Kuzey Irak bölgesinde olduğu gibi, Suriye’den koparılan ülkenin kuzeyinde terör örgütlerinin yuvalanmasıyla “terör bataklığı”na dönüşecek “tampon bölge”de ısrarın izahı nedir?

 Ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak “güvenli bölge”nin, küresel emperyal ecnebilerin hegemonya ve çıkarlarının taşeronu “yerli” işbirlikçilere kurduracakları “koridor devlet”in Türkiye’nin ve bölgenin başına belâ edilmeyeceğinin güvencesi nedir?

Dışişleri Bakanı’nın ikrarıyla “ABD’nin oyalaması”na ve kumpasına Ankara’dakiler daha ne kadar gelecekler?

Okunma Sayısı: 1955
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı