Vakıa şu ki Cumhurbaşkanı, “güvenli bölge”nin Türkiye’nin kontrolünde olması ve diğer ülkelerin lojistik destek vermesi” gerektiğini söylese de, görünürde “Suriye’den çekilen” ABD, “IŞİD’le mücadele” paravanında Suriye’nin kuzeyinde -şimdilik- 550 kilometrelik Fırat’ın doğusundan başlayıp ardından 361 kilometrelik Fırat’ın batısındaki kontrolündeki kantonlar üzerinde uzanacak 911 kilometrelik Türkiye - Suriye’nin sınırında uhdesinde bölgedeki işbirlikçisi PYD/YPG’ye güdümünde bir “koridor devlet” kurdurma peşinde.

Bundandır ki ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey, yüksünmeden “Şam yönetimini dışladıklarını” açıklıyor. Washington, Ankara’nın beklentilerinin aksine, Türkiye ile Ortadoğu’daki Arap ve İslâm ülkeleri arasında “ikinci İsrail işlevi” ile bir bariyer ve tampon görevini görecek “uçuşa yasak güvenli/tampon bölge”nin korumasını yine “tampon bölgenin müttefikleri” ve Suriye savaşındaki ortakları Fransa, İngiltere ve Avustralya’nın başını çektiği uhdesinde oluşturulacak “Batılı koalisyon”a vermeyi plânlıyor. (Wall Street Journal, gazeteler, 1.2.19)

BÜTÜNÜYLE “AMERİKAN PROJESİ”

Bunun içindir ki, komşu bölge ülkeleri ve Arap Birliği, İngiliz ve Fransız güçlerinin görev yapacağı “tampon bölge”nin “Suriye’nin de Iraklaştırılması oyunu” olduğuna dikkat çekiyorlar. Özetle, Dışişleri Bakanı “30 kilometre gibi bir güvenli bölge ABD’nin de fikri değil. Bu cumhurbaşkanımızın teklifidir” diye sahiplense de, “güvenli/tampon bölge” bütünüyle bir “Amerikan projesi.”

Ne var ki, AKP iktidarı, yanlış “Suriye politikası”yla Cumhurbaşkanı’nın -daha Eylül 2016’da- New York’ta Türken Vakfı’nda “Biz yıllardır Suriye’nin ülkemiz sınırları boyunca bir alanı uçuşa yasak alan ilân ederek ‘güvenli bölge oluşturalım’ diyoruz” açıklamasıyla baştan beri “güvenli bölge” saplantısında. (Abdullah Karakuş, Milliyet, 24.9.16)

Oysa en son Twittier’den Türkiye’ye tehditler savuran, “Çekildiğimiz yakınlardaki üslerden tekrar saldıracağız” diyen Trump’ın “Suriye’nin kuzeyinde 20 millik (32 km) güvenli bölge kuracağız” cümlesi “tampon bölge”nin bir Amerikan projesi” olduğunun ifâdesi. (Reuters, Sptunik, 14.1.19

Aslında süreçte Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın 16 Mart 2007 günü -bir mülâkatta- “1991 yılında Irak’ta 36’ncı paraleli çizip, ona destek vererek, Kuzey Irak’ta bugünü oluşturduğumuz bir gerçektir. Kendi yaptığımız hataları da başkasına yükleme şansımız yoktur” yakınması “güvenli bölge”nin bir “Amerikan projesi” olduğunun ikrarı. (Aslan Bulut, Yeniçağ, 15.1.19)

ANKARA’DAKİLER TUZAĞA DÜŞMEMELİ

Özetle “Suriye’nin kuzeyinde güvenli/tampon bölge” projesi, Suriye’nin kuzeyini Suriye’den koparmakla Irak gibi bu ülkeyi de etnik ve mezhebî iftiraklarla bölüp parçalama ameliyesi.

Amerikan merkezli Rand Corporation’a çalışan ABD Dışişleri Konseyi kıdemli üyesi Gordon’un başında bulunduğu “Gordon plânı”yla, Irak ve Libya’nın parçalanmasında olduğu gibi Suriye’yi bölme plânının bir senaryosu. İsrail Savunma eski Bakanı Moşe Yaalon’un, Washington’da “Suriye’nin bütünlüğü artık mümkün değil, federalizmle bölünmeli; Esad’ın ‘Alevistan’ı var, ‘Kürdistan’ var, rejimle çalışan ‘Dürzistan’ da olabilir” ifsadının sahadaki uygulaması. (AA, 16.3.16)

Ve Birinci Dünya Savaşı’nda İsrail’i kurdurma hesâbına Ortadoğu’daki Müslüman ülkeleri cetvellerle taksim eden 103 yıl önce İngiliz-Fransız mâmulü menhus “Sykes-Picot anlaşması”nın devamı ve Bediüzzaman’ın “âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete bir suikast” olarak tanımladığı “gaddarâne Sevr Muâhedesi” yeniden hortlatılması tuzağı.

Ankara’dakiler bu tuzağa düşmemeli…