Seçim sürecinde miting meydanlarında “diplomasi başarısı” olarak sunulup propaganda edilen konulardan biri de “PYD/YPG’nin Menbiç’ten çekileceği” ve hatta “çekildiği” şâyiası idi.

4 Haziran’da Washington’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Amerikalı mevkidaşı Pompeo’nun imzaladığı “mutâbakat”a göre, bir ay içinde YPG militanları Menbiç’i tamamen boşaltacak, ilçenin idâresi, yerel unsurlarla birlikte Türkiye ve Amerika’nın ortaklaşa belirleyecekleri yönetime bırakılacaktı.

Ne var ki, söz verilen bir aylık sürenin dolmasına günler kala Ankara’nın “ABD ile uzlaşılan ‘yol haritası’nın uygulanmasını bekliyoruz” temennileri, “YPG’li militanların ilçeyi boşaltması ve ABD’nin YPG’ye verdiği silâhları geri almasının gerektiği” çağrıları dikkat çekti.

En son Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin “ABD ile Türkiye arasında 7. ortak devriyenin tamamlandığı”nı bildiren Genelkurmay duyurusunda ve konuyla ilgili Ankara’dan yapılan açıklamalarda hâlâ “Amerikalıların verdikleri sözlerini tutmalarının beklendiği”nin açıklanması, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ve iktidar sözcülerinin alây-ı vâlâ ile ilân ettikleri “Menbiç’in teröristlerden boşaltılması”nın gerçekleşmediğini gösteriyor.

YİNE OYALAMAYLA SÜRÜNCEMEDE…

Aslında daha başta, TSK’ya ait zırhlı araçların, Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde Cerablus - Menbiç cephe hattındaki Sacu Çayı civarında ABD ile koordine ederek bağımsız devriye faaliyetini gerçekleştirdiği, haberleri, Menbiç’e girilmeyip sadece kent dışında devriye gezmekle kalındığının resmen teyidi idi. (AA, Sputnik, 22.6.18)

Zaten Amerikan Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) “Kuzey Suriye; ABD, Türkiye ve Kürtler’” panelinde konuşan CIA uzmanı Henri Barkey’in, “Öncelikle Menbiç, Erdoğan’ın istediği bir şeydi ve sonunda istediğini aldı. ABD, Erdoğan için seçimlerde çok önemli olan Menbiç’i ona hediye etti” sözleri “Menbiç operasyonu”nun seçimlere yönelik bir manipülasyon olduğunun açık ikrarıydı.

Görünen o ki, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG’nin ağırlıkta bulunduğu Demokratik Güçlerin (SDG) kontrolündeki bölgelerde yirmiden fazla askerî üssünde beş bini aşkın askerini konuşlandıran ABD, Menbiç yakınlarında “yeni bir askerî üs kurarken, terör örgütü militanları kenti terk etmemiş ve Menbiç’te birşey değişmemiş.

Seçim meydanlarında “terör örgütü militanlarının Menbiç’i boşalttığı” ve “Türk askerinin Menbiç’e girdiği” propagandası yapılırken, Mehmetçik içeri girmemiş, Afrin yolunda Cerablus - Menbiç arasında şehir dışında devriye gezmekle kalmış.

Keza  ABD’nin PYD/YPG’e verdiği dört bin tır ve iki bin kargo uçağı dolusu ağır silâhlar örgütten geri alınmamış.

Tesbit şu ki, her ne kadar “seçimle bir ilgisi yok” dense de tam seçim öncesi gündeme getirilen “Menbiç operasyonu”nda da ABD, Türkiye’yi oyalama taktiğini uyguluyor. Nüfusun yüzde 90’ının Arap olduğu “Menbiç modeli”yle Şam’dan koparılan Suriye’nin etnik ve mezhebî iftiraklar üzerinden bölünüp parçalanması projesi safha safha sahada tatbike konuluyor.

Bu açıdan, seçim sonrasında Ankara, ABD’yi “YPG’nin çekileceği sözlerini yerine getirmemek”le suçlamaya hazır- lanırken mesele yine sürüncemede kalıyor.

ÖSO’CULAR NEREYE?

Özetle, PYD/YPG’ye desteğini sonlandırmayan ABD’nin, Türkiye ile Suriye arasında oluşturulan “kantonlar”la hedeflenen “Rojova koridoru devleti”ne zemin hazırladığı bir defa daha açığa çıkıyor.

Bunun içindir ki, bu sinsi maksada mâtuf olarak, ABD’nin füzeden tanksavara her türlü ağır silâh ve mühimmatı sevk ettiği, 30 bin kişilik ordu kurduracağını açıkladığı, en az 60 bin militanın cirit attığı Fırat’ın doğusundaki 550-600 kilometreye varan alanda PYD/YPG kontrolü daha da tahkim ediliyor.

Bu arada Suriye’nin güneyinde Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlı ilk büyük grubun hükümet güçlerinin tarafına geçtiği bildirilirken, Türkiye’nin eğittiği 60 ÖSO mensubunun, firar edip Suriye ordusu ve PYD/YPG güdümündeki Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) katıldığı haberleri geliyor. (Sputnik,23.6.18)