"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İlk OHAL KHK’si (2)

Cevher İLHAN
27 Temmuz 2016, Çarşamba
“Kardeşlik ve vatandaşlığı zîr ü zeber eder…”

OHAL sonrası ilk KHK’da, MGK’ca “devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğu” hükmüyle “terör örgütü” olarak belirlenen “yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı (ilişkisi) irtibatı olduğu iddiasıyla “değerlendirilen” özel kurum ve kuruluşların yanı sıra kamudaki operasyon ve tasfiye dalgası vahim boyutlara ulaşıyor.

Tasfiye operasyonu, daha ilk günde bine yakın özel okul - eğitim kurumuyla, yüzlerce öğrenci yurdu ve vakıfla, onlarca üniversite ve sendika ile kalmıyor. Onbinlerce kamu görevlisinin ilişkisi kesiliyor. Millî Eğitim’de binlerce personelle birlikte 21 bin öğretmenin açığa alınması sonucu sayı 43 bine varmış. Diyanet’in merkez ve taşra teşkilâtında aralarında müftü ve müftü yardımcıları olmak üzere 1112 personel görevden uzaklaştırılmış.

Keza ilk KHK’da “yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler”de, AYM üyeleri; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri; Danıştay daire başkanı ve üyeleri ve Sayıştay meslek mensupları hakkında meslekte kalmalarının uygun olmadığı ve meslekten çıkarılmalarına nasıl karar verileceği düzenleniyor.

Geri kalan hâkim ve savcılar hakkında HSYK’ca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verileceği –4. maddede- belirtiliyor…

“BÜTÜN KADRO VE STATÜDEKİ PERSONELE İHRAÇ”

Bununla kalınmıyor; bütün kamu görevlilerinin “terör örgütü mensubu” olarak tanımlanıp işlerine son verilmesinin kapısı açılıyor.

KHK’deki kaydıyla, “Bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan bütün kurumlarda -işçi dahil- her türlü kadro, pozisyon ve statüde istihdam edilen personelin, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamudan ihraç edilmesi “yasalaştırılıyor.”

Yine tasfiye furyasında Yükseköğretim Kanununa tabi personelin ihraç edilmesi; ve mahalli idareler personelinin işten atılmaları bir başka vahamet.

Ayrıca bu bağlamda “görevine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde doğrudan veya dolaylı olarak istihdam edilemeyeceği, uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, yönetim kurulu, komisyon üyeliğiyle sair görevlerinin de sona ermiş sayılacağı”; ve dahası bu uygulamanın “kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da uygulanacağı” hükmü dikkat çekici.

Buna göre, yüksek yargıdakiler dahil “görevlerine son verilenlerin silâh ruhsatlarıyla hususî damgalı pasaportları, pilot ruhsatları iptal edilecek; kamu konutlarıyla vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilecekler, özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamayacaklar.”

“ÂSÂYİŞE, EMNİYETE İLİŞMEMEK ŞARTIYLA…”

En çarpıcısı da, KHK’ya tıpkı 12 Eylül darbesi Anayasasına sokuşturulan “geçici 15. madde” ile darbecilerin atadığı hükûmet ve Danışma Meclisi’nin “her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezâî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemeyeceği; uygulayanlar hakkında herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı”na benzer kayıtların konulması.

Kararnâmenin sonunda “Bu KHK kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri dolayısıyla hukukî, idarî, malî ve cezaî sorumluluğu doğmaz; ve bu KHK kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler dolayısıyla açılan dâvâlarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez” garabetiyle bütün uygulamaların hukuktan ve yargıdan kaçırılması.

Oysa darbecilere verilecek en büyük cevap ve en ağır cezâ, kargaşa ve kaosa fırsat vermemek, milletin barış ve bütünlüğünün temini için demokrasi ve hukukun içinde kalmaktır. Bunun için, suçluların cezâlandırılıp mâsumların himâye edilmesi; herhangi bir grup veya câmiya yakınlığından veya ilgisinden dolayı suçsuz insanların muâheze edilmemesi, görüş ve düşüncelerinden dolayı vatandaşların hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmaması, hukuklarına ilişilmemesidir.

Aksi halde, Bediüzzaman’ın ikazıyla, “Bir taifeden, bir cereyandan, bir aşiretten bir ferdin hatâsıyla o taifenin, o cereyanın, o aşiretin bütün fertleri mahkûm ve düşman ve mes’ul tevehhüm edilmesiyle bir hatâ, binler hatâ hükmüne geçer. İttifak ve ittihadın temel taşı olan kardeşlik ve vatandaşlık, muhabbet ve uhuvveti zîr ü zeber eder.” (Emirdağ Lâhikası, 319)

Okunma Sayısı: 3298
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı