Belli ki, işsizlik, pahalılık, enflasyon gibi iç dinamiklerin kışkırtılmasıyla sene başında İran’da baş gösteren gösteriler istimal edilerek, domino etkisiyle bütün bölge ülkelerini istikrarsızlık ve iç karışıklıklarla birbirine kırdırma maksatlı dış müdahale plânının akameti üzerine bu kez “nükleer anlaşma”nın iptaline başvuruldu.

“SYKES-PİCOT”, “GADDARÂNE SEVR” VE BOP’LA…

ABD’nin talebiyle toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde özellikle Rusya ve Fransa’nın “ABD’nin BM’yi kötü kullandığı” itirazı sonucu, Mossad Başkanı Yossi Cohen’in açık ikrarıyla İran’ı çevreleme ve bütün bölgeyi kargaşa ve kaosa sürükleme kumpasının sonuç vermemesi üzerine Trump, İran’la uzun müzâkereler sonucu varılmış bulunan “nükleer anlaşma”yı bozdu.

Eğer mesele “nükleer silâh” ya da “demokrasi” olsaydı, Trump, nükleer silâhın olmadığı uluslararası mercilerce belirtilen, seçimlerin, Meclis’in, önemli oranda demokratik unsurların olduğu İran’a savaş açmaz, elinde nükleer silâh olan, hatta ABD’ye karşı denemelerini yapan, tamamen otoriter, kapalı ve baskıcı bir rejimin hükmettiği Kuzey Kore ile “anlaşma”ya çalışmazdı.

Trump’ın tek taraflı “İran dayatması”, Amerika’nın içinden çıkan ve tamamen bir “Amerikan iç darbesi” olan “11 Eylül olayları” isnadıyla Afganistan’ı ve peşinden yine “kimyasal kitle imha silâhı” iftirasıyla Irak’ı işgal eden Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003’te The Washington Post’ta yayınlanan “Ortadoğu’nun dönüşümü” başlıklı makalesinde anlattığı “büyük Ortadoğu projesi (BOP)” ile Fas’tan Afganistan’a Ortadoğu’yu da kapsayan 22 İslâm ülkesini “devletçikler”e dilimleterek ufaltma plânının bir parçası.

Bundan 100 yıl önce 1916’da Birinci Dünya Savaşında İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği emperyalist “Sykes-Picot plânı”yla Osmanlı’ya ve İslâm dünyasına “parmak karıştırıp”, Arabistan’dan Suriye’ye, Filistin’den Irak’a Ortadoğu’nun, küresel ecnebilerce paylaştırılması senaryolarının son bir halkası ve İslâm âlemine bir suikast olan menhus “gaddarâne Sevr muâhedesi”nin devamı.

MEZHEBÎ FİTNE FİTİLİNİ ATEŞLEMEK…

İran’la nükleer silah anlaşmasını tek taraflı fesheden Trump’ın Tahran’a yönelik ambargosu ve “yaptırım paketleri” İran’la ticaret yapan ülkeleri de kapsayacak.

İran’ı tehdit maksadının, “büyük İsrail” ütopyası uğruna, Irak ve Suriye’nin iç savaş ve kargaşayla, talan ve tahriple etkisizleştirilmesinin ardından İran’ın da tasfiyesi olduğu ve sonuçta ambargoya katılmayacak Türkiye’yi de hedeflediği açıkça sırıtıyor.

Tam da bu süreçte, “İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan 1880 km’lik ortak boru hattı”yla bölgedeki doğalgazın İtalya üzerinden Avrupa’ya taşınması yatırımıyla bir enerji bloku oluşturulup Türkiye’nin Akdeniz’de enerji köprüsü rolünü engelleme girişimleri; ABD ve İsrail desteğiyle Akdeniz ve Ege’de Türkiye’yi etkisiz kılma ve enerji denkleminde devre dışı bıraktırıp kuşatma ve bölgeden tecrit etme komploları bunun parçası.

Keza Trump’ın “İran çıkışı”yla eşzamanlı olarak İsrail’in ve peşinden ABD’nin savaş ve işgal ortakları İngiltere ve Fransa ile birlikte pervâsızca Şam’ı ve Suriye’deki askerî üsleri bombalaması, plânlanan fitne”nin diğer tezâhürleri.

Ve en büyük fitne, İran’a karşı ABD ve İsrail’in Suudi Arabistan, Birleşik Arap Amirlikleri ve Mısır’la aynı cepheye girmesiyle İslâm dünyasında Şiî – Sünnî mezhebî fitne savaşının fitilinin ateşlenmek istenmesi…