"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsrail’in katliâmına karşı…

Cevher İLHAN
16 Mayıs 2018, Çarşamba
İçte ve dışta sıkışan Trump’ın “büyük İsrail” ütopyası peşindeki Evanjelist – Siyonist danışmanları ve “İsrail ve Ortadoğu politikası” temsilcisi Yahudi damadının tahrikiyle bütün dünyanın tepkisine rağmen ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Tel Aviv’den bütün BM kararlarıyla Filistin’in başşehri olduğu deklâre edilen Kudüs’e taşıması, bölgedeki gerilimi tırmandırdı.

Hatırlanacağı gibi, BM’deki oylamanın ardından Netanyahu Trump’a teşekkür ederken, yine bütün dünyayı takmayan şımarıklıkla, olumlu oy kullanacak ülkelere tehditler savuran ABD’nin BM Daimî Temsilcisi, BM Genel Kurulu’nda da, tehditkâr tutumunu sürdürmüştü.

ABD’nin, BM Güvenlik Konseyi’nde veto ettiği Kudüs tasarısının BM Genel Kurulu’nda Trump’ın “yardımları kesme” şantajına rağmen 128 ülkenin oyuyla kabul edilmesiyle Kudüs’ün bağımsız Filistin devletinin başşehri olduğu teyidine ve bütün dünyadan iletilen çağrılara ve ikazlara rağmen, Amerikan Dışişleri’nce evvelâ iki sene içinde taşınacağı bildirilen büyükelçilik açılışının, Trump’ın baskısıyla Filistin halkının “büyük felâket günü” kabul ettiği 30 Mart’tan bu yana devam eden “büyük dönüş yürüyüşü”ne denk getirilmesi, ateşin üzerine âdeta benzin döktü.

FİTNE ATEŞİNE BENZİN DÖKÜLÜYOR!

Son bir buçuk ay içinde İsrail’in, işgali demokratik barışçı gösterilerle protesto eden mâsum ve mazlum Filistin halkının üzerine gerçek mermilerle ateş açması sonucu 50’den fazla Filistinliyi katletmesi, binlercesini yaralaması; peşinden mübârek Ramazan arefesinde “kanlı Pazartesi”de –beş bin sivilin öldürüldüğü 2014 saldırılarından bu yana- en ağır katliâmla 60 Filistinliyi katledip üç bine yakınını yaralaması ve Gazze’ye hava saldırılarında bulunması, Trump’ın Kudüs oldubittisinin ne denli vahim bir fitneyi tetiklendiğini ortaya koyuyor.

Dahası İsrail’in ablukası ve amansız ambargosu altındaki Gazze’den sonra yine işgal altındaki Batı Şeria’ya, Ramallah ve Beytüllahm’a da yayılan İsrail katliâmının, ABD ile küresel “işgal-savaş ortakları” İngiltere ve Fransa’nın Mi’rac Gecesi’nde Suriye’yi bombaladığı, İran’la “nükleer silâh anlaşması”nın iptal edilip Irak ve Suriye’den sonra İsrail’in güvenliği ve bölgedeki hegemonyası hesâbına İran’ın da “hedef” edildiği vartada bütün bölgenin büyük kaosa sürüklenmesinden endişe ediliyor.

Bunun içindir ki, daha önce sayıları 300’ü bulan Kudüslü Filistinlilerin oturum belgelerini iptal edip göçe zorlayan, yasadışı olarak başta Kudüs ve Filistin topraklarında zoraki “Yahudi yerleşim birimleri”ni kuran İsrail’e uyarıda bulunan ve sözkonusu gösterilerin toplantı ve gösteri hakkı olduğunu bildiren AB’nin ve BM’nin tavrı büyük önem taşıyor.

Zira işgal altındaki Kudüs’te toplam nüfusun üçte birini oluşturan ve İsrail’in, Kudüs’ü işgal ettiği 1967’den beri şehirde yaşama hakları elinden alınan Filistinlilerin sayısı 14 bin 309’a ulaşmış. “Kudüs sakini” olarak özel “İsrail kimlikleri” olsa da “vatandaş” kabul edilmiyorlar. Kudüslü Filistinliler, “ayrım duvarı” ile çevrili olan şehirde İsrail askeri güvenlik noktalarından izinle evlerine gidebiliyorlar.

KARARLAR YİNE LÂFTA KALMASIN…

Onca BM kararına rağmen İsrail’e arka çıkan ABD ve ortaklarının yanı sıra, son dönemde İsrail’le yakınlaşıp daha geçen ay Filistinlilere “İsrail’in şartlarını kabul etmelerini” salık veren Suudi Krallığı’yla bazı Körfez sultanlıklarının desteği İsrail’i şımartıp küstahlaştırıyor.

Bu açıdan, İsrail’in gittikçe artan saldırganlığından caydırılması için başta âcilen toplantıya çağrılan İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT) ve Arap Birliği olmak üzere, BM ve Avrupa Birliği’ne (AB) büyük sorumluluk düşüyor.

Öncelikle İslâm ülkelerinin, artık akıllarını başlarına alıp birlik ve bütünlük içinde İsrail’le uluslar arası diplomatik, siyasî, ticarî ve kültürel bağları koparmaları, İİT kararlarının lâfta kalmayıp kararlılıkla uygulanması büyük ehemmiyet taşıyor.

Keza Trump’ın emrivakisine karşı çıkıp “Kudüs’ün Filistin’in başşehri olduğu” kararını BM üyesi ülkelerin İsrail’e silâh ve askerî ekipman satmamaları ve İsrail’den bunları almamaları, ayrıca İsrail’e her türlü askerî yardımı askıya almalarının önemi ortaya çıkıyor.

Özellikle, İTT Dönem Başkanı olan Türkiye’nin “kuru kınamalar”la kalmayıp, BM ve Güvenlik Konseyi’nin kararlarına istinâden İslâm dünyası ile Kudüs’ün ve Filistin’in tarihî ve mânevî verasetini taşıyan bir ülke olarak evvelemirde İsrail’le askerî ilişkileri, savunma sanayii ihâlelerini kesmesi, ekonomik anlaşma ve mutâbakat zabıtlarını ve işbirliklerini iptal etmesi; etkin ve caydırıcı yaptırımları uygulaması gerekiyor.

Okunma Sayısı: 2536
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı