"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Kara harekâtı” macerası…

Cevher İLHAN
09 Ekim 2014, Perşembe
Başbakan Davutoğlu’nun CNN’in ünlü programcısı Christina Amanpour’a verdiği “Eğer Esad rejimi hedef alınırsa, Türkiye Suriye’ye asker gönderebilir” demeci, peşinen Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşa katma “niyetini”ni açığa çıkarıyor.
Bilindiği gibi, “Suriye ve Irak’a askerî müdahale tezkeresi” çıkarılırken, bunun “tedbir amaçlı” olduğu, IŞİD belâsına bulaşmadan bütün terör örgütleriyle mücadele için kullanılacağı vurgulanmış;  Türkiye’nin kesinlikle komşu ülke topraklarına girmeyeceği teminatı verilmişti.  
Ne var ki, baştan beri her fırsatta hava harekâtının yetersiz kaldığını, mutlaka kara harekâtının yapılması gerektiğini tekrarlayan Cumhurbaşkanı, en son bayramın son günü İslâhiye’deki Suriyeli sığınmacılara hitap ederken, “Batılı devlet adamlarına söyledim. Kara harekâtında iş birliği yapılmadıkça bu iş çözülmez. İşte aylar geçti herhangi bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor” diye öteden beri bu konuda ne kadar hâhişkâr olduklarını izhar edip Batı nezdinde meseleyi âdeta ajite ettiğini yeniden ikrar etti.
Ancak daha “tezkere”nin üzerinden bir hafta geçmeden Davutoğlu’nun “Plânın ayrıca Şam’ın da düşürülmesini içermesi ve hedefin Esad olması durumunda Türkiye’nin kara harekâtına gireceğini” açıklaması, kamuoyuna verilen bütün güvencelerin aksine “tezkere”nin Türkiye’yi kara harekâtı operasyonuna sokmak için çıkarıldığı ihtimalini mevzubahis ediyor.

FELÂKETİ YAYGINLAŞTIRIR
Gelinen vartada IŞİD, üç haftalık saldırılarının ardından iki bin militanla Kobani’ye girmiş; Türkiye’nin Suriye sınırı ateş altında. PKK’nın Suriye kolu PYD’nin elindeki kantonda PYD ile IŞİD militanları arasında şiddetli çatışmalar sürüyor. Sivillerin ortada kaldığı şehir merkezinde sokak savaşları devam ediyor ve her an katliâm korkusu yaşanıyor. Ve bu ortamda Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a Suriye’ye kara harekâtının düzenleneceğinin açık işâretleri veriliyor.
Görünen o ki, “hedef”in “Şam yönetimi olması halinde Türkiye’nin Suriye’ye kara birliklerini sokacağı, siyasî iktidarın görüşü haline gelmiş. En garibi de, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın “Suriye’ye kara birlikleri gönderebilecekleri” şartlarına ve ısrarlarına karşı, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’nin “IŞİD’e odaklanmış durumdayız” cevabını verip bu ortamda Şam yönetimini devirmeyi hedeflemediklerini bildirmesi, buna mukabil Ankara’dakilerin hâlâ küresel güçleri “kara savaşı”na iknaya çalışmaları…
Oysa Ankara’nın “Esad kartı”nı oynayıp bodoslamasına Türkiye’yi fitne savaşının ortasına atması, kırktan fazla ecnebi istihbarat servisinin cirit attığı, çoğu uluslar arası ifsad şebekelerinin ve yabancı devletlerin taşeronu yüzlerce silâhlı örgütün çatıştığı ülkede şiddeti daha da arttırır.
Başta başşehir Şam olmak üzere ülkenin önemli bir bölümünü kontrolünde tutan Esad yönetiminin devre dışı kalmasıyla oluşacak belirsizlik içinde aynen Kaddafi’nin linç edilmesinin ardından Libya’da olduğu gibi bütün ülkeyi saran aşiretler ve muhtelif gruplar arasındaki iktidar savaşları kargaşayı ve iftirakı daha da derinleştirip yaygınlaştırır. Tıpkı Afganistan’da ve Irak’ta olduğu gibi, iç savaşla kaosu daha azdırır. Daha büyük katliamlara sebebiyet verdirir. Felâketi önlemez, bilâkis daha da yaygınlaştırır.
AKP iktidarında bir zamanlar ortak bakanlar kurulu toplantılarının yapıldığı, neredeyse “iki devlet bir hükûmet” noktasına gelindiği komşu Suriye’yi mezhebî ve etnik tefrika fitnesiyle tamamen çökertir.

IŞİD ATEŞİNİN ALEVLERİ…
Dahası, Türkiye’nin kara harekâtıyla Müslüman komşusunun topraklarına girmesi, İsrail’in bölgedeki egemenliği ve güvenliği, emperyal güçlerin hegemonya ve çıkar hesaplarına yarar.
Bundandır ki, Ankara’nın silâhlı muhalif gruplara verdiği destekle palazlanan IŞİD bahanesiyle “kara hekâtı”nı şart koşması, Türkiye’yi bölge hârici ecnebiler adına “cephe ülkesi” yapıp savaş fitnesine atılmasını söz konusu ediyor. Türkiye’yi bölgedeki işgal ve istilâ savaşında “maşa” durumuna düşürüyor.
Daha da vahimi, Erdoğan’ın “Allah u ekber diyerek Allah u ekber diyenleri öldürüyor. Müslüman Müslümanı böyle bir şekilde öldürebilir mi? Müslümanın Müslümana canı, malı haramdır” diyerek IŞİD belâsından yakındığı bir merhalede, daha Türkiye Suriye’ye girmeden Kobani ateşi Türkiye’yi yakıyor.
PKK, Kobani’ye saldırıları bahane ederek Türkiye’yi savaş alanına çeviriyor. Silâhlı çatışmalarda 18 kişi katlediliyor, 40’tan fazlası yaralanıyor. İkinci bir emre kadar altı ilde sokağa çıkma yasağı ilân ediliyor, eğitime ara verilip uçuşlar iptal ediliyor. Olaylarla orta ölçekte isyan ve iç savaş provaları alevlendiriliyor.
Kısacası, Ankara’nın yanlış politikaları Türkiye’yi mâceraya sürüklüyor, Ortadoğu’daki bataklığa itiyor. IŞİD fitnesi ateşinin kıvılcımları daha şimdiden Türkiye’ye sıçrayıp sarıyor…
Okunma Sayısı: 1463
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı