Saray’daki Gaziler Gününde konuşan Cumhurbaşkanı, “Kriz, miriz yok; sakın inanmayın bunlar manipülasyondur” diyor.
Daha önce bakan olarak “Olan kur krizi falan değil, kurlar üzerinden kriz çıkartan bazı karanlık odakların provokasyon ve algı operasyonudur” diyen AKP Genel Başkanvekili de “Türkiye’de yaşanan kriz değil, manipülasyondan kaynaklanan bir strestir” demişti. (NTV, 24.5.18; Türkiye 24.5.18)
Başta Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere iktidar adına konuşanlar, “Ekonomide kriz yok, olanlar birer algıdan ibaret” yorumunda bulunuyorlar.
Oysa Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ağustos ayı rakamlarıyla yıllık enflasyon yüzde 17,90; gerçek enflasyon yüzde 30’ları aşmış. (gazeteler, 21.8.18)
Ortada tam bir devalüasyon var. Doların 6 lirayı aşıp 6.5’a, Euronun 7.5’a fırladığı vartada, TL yüzde 40 kayıpla dünyada en çok değer kaybeden para durumuna düşmüş. Yine TÜİK’in verileriyle nüfuzun yüzde 69.2’si borç batağında; 54 milyon 572 kişi borç/taksit altında eziliyor.
Bir defada yüzde 6.75 artarak yüzde 17.25’ten yüzde 24’e fırlayan yüksek faizlerle, Tüik’in sektörel güven endekslerine göre ekonmiye güvenin kan kaybettiği görülüyor ve konkordato ilân eden şirketlerin listesi yayınlanıyor. İşyerlerinin kapanmasıyla gerçekte yüzde 20’leri aşan işsizlik dalgası daha da büyüyor.
Kısacası, yoksulluk sınırı bir yılda bin lira artmış; çarşı pazardaki gerçekle akaryakıttan ulaşıma, gıdadan giyime bütün mal ve hizmetlerde yüzde yüzleri aşan zamlarla pahalılığın önü alınamıyor.
Ve bunun hesâbını vermesi gereken iktidardakilerle medyadaki paralı propagandistleri, hâlâ Türkiye’de ekonomik krizin “manipülasyon” ve “algı operasyonu” olduğunu” iddia ediyorlar.
GARABET
“Doları-moları bırakın” ama…
Krizin başında “Dolar-molar bizim yolumuzu kesmez; yastığının altında Doları - Avrosu olan bozdurup TL’ye çevirsin” çağrısıyla “TL kampanyası”nı başlatan Cumhurbaşkanı, “Doları-moları bırakın, Türkiye’de yaşıyoruz, dolarla ne işimiz var!” diye konuşuyor.
Ne var ki vatandaşlara “Doları, dövizi bırakın!” denilirken, köprü, tünel, otoyol, havalimanları ihâlelerinden çoğu yabancı şirketlere dolar üzerinden araba ve yolcu teminatı verilmiş.
Mesela Avrasya Tüneli ile Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprülerinden günlük 243 bin aracın geçeceği taahhüd edilmiş. Oysa hâlen bu köprülerden geçen araç sayısı 86 bin civarında. Buna göre aradaki fark olan 157 bin aracın geçiş bedeli dolar üzerinden ödeniyor. Üçüncü havalimanı ihâlesini alan firmaların 25 yıl boyunca yolcu başına 20 euro alması taahhüd edilmiş.
Böylece, 10, 22 ve 24 yıllık işletme haklarıyla bu şirketlere bu tünel ve köprüler için -on ay önceki kurla- yılda 2 milyar 419 milyon fazla ödeme ile toplam 50 milyar yerine 180 milyar -eski parayla 180 milyar katrilyon- ödenecek. Yani mâliyetinden 156.5 milyar / 156.5 katrilyon- lira fazla para devletten çıkıyor. .Keza şehir hastanelerine hasta garantisiyle “dolar üzerinden gelir garantisi”yle Hazine’den yüz milyonlarca dolar -döviz aktarılıyor.
Kısacası, “dolarla ödeme garantisi”, bugünkü kurla yaklaşık 300 milyar -300 katrilyon- lirayı ödemekle ekonomiye büyük darbe vuruyor. Özetle, hamasî nutuklarla halka “doları bıkarın” telkininde bulunulurken, siyasi iktidar çoğu yabancı şirketlerle iş yapması garabetini sergiliyor!
TESBİT
Hâlâ “Trump’un tweeti”ne sığınılıyor!
İktidara yakın medya kalemşorleri, ekonomik krizi “Trump’un tweetleri”ne bağlayıp başarısızlığı perdelemeye canhıraş çalışıyorlar.
Oysa Trump başka ülkeleri de en ağır tweetlerle hedef alıyor. Twitter hesabından, Almanya’nın Rusya ile petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapmasını “çok uygunsuz” olarak niteleyip sert eleştirilerde bulunmuştu. (Gazeteler, 11.7.18) Trump’un bu tweeti, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın “Biz esir değiliz; ne Rusya’nın ne de ABD’nin!” tepkisiyle karşılanmıştı.
Keza Trump’un “Çin’den ithal edilen 200 milyar dolarlık ürüne yüzde 10 gümrük vergisi tarifesinin 1 Ocak 20019’dan itibaren yüzde 25’e çıktığı” tehdidiyle açtığı “ticaret savaşı”, Çin Ticaret Bakanlığı’nın “ABD’ye misillemeden başka çâremiz yok” açıklamasıyla cevabıyla reddedilmişti.
Trump, hâlâ bu ülkelere yönelik tweet atmayı sürdürüyor; lâkin her iki ülkede de en ufak bir ekonomik sarsıntı yok, güçlü ekonomileriyle Trump’un tehditlerini püskürtüp yola devam ediyorlar.
Ve “Trump’un tweeti”ne sığınılmasının bir çarpıtmada ve yanıltma olduğu ortaya çıkıyor.