"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Kuvvetler ayrılığı” berhava...

Cevher İLHAN
10 Ocak 2019, Perşembe
Yerel Yönetimler Sempozyumunda Cumhurbaşkanı, “Daha önce kâğıt üzerinde kalan kuvvetler ayrılığını ‘cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi’yle hayata geçirdik, yargının bağımsızlığını sağladık” diyor. İktidar partisi sözcüleriyle “iktidara ilişik medya yorumcuları” da aynı iddiada bulunuyorlar.

Oysa “yeni sistem”le millet irâdesinin temsilcisi olan ve Anayasaya hükmüyle “kayıtsız şartsız milleti egemenliği”ni temsil eden, “millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde âit olduğu” “yasama yetkisi”nin kararnâmelerle “partili cumhur-başkanı”na verilmesiyle peşinen demokrasinin olmazsa olmazı olan “kuvvetler ayrılığı” ortadan kaldırılmış durumda.

Öncelikle Meclis’in yürütmeyi/hükümeti denetim işlevlerinin başında gelen güvenoyunun, gensorunun, milletvekillerinin sözlü soru hakkının alınmasıyla Meclis’in denetim fonksiyonu alınmış.

En önemlisi de, demokrasilerde parlamentoların en temel hakkı olan, halktan toplanan vergilerin halkın temsilcilerinin kararıyla harcanmasını esas alan bütçeyi çıkarma hakkından Meclis resmen mahrum edilmiş.

Zira Saray’ın gönderdiği bütçeyi Meclis onaylamadığı takdirde bir şey değişmiyor. Cumhur-başkanı, önceki bütçenin rakamlarını yeniden değerlendirerek -Meclis’in onayı olmadan- yeni bütçeyi yürürlüğe koyabiliyor; ve bu halin ne kadar süreceğine dair hiçbir düzenleme yok.

Ve Başbakanlığın, Bakanlar Kurulunun bütün yetkilerinin şahsında toplandığı cumhurbaşkanına tek başına “karanâme yetkisi” ile Meclis’in kanun yapma işlevinin cumhurbaşkanına da bahşedilmesiyle Meclis’in yasama yetkisi gasbediliyor.

MECLİS SİSTEMİ DEVRE DIŞI...

En vahimi, cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermemeden tek başına millet irâdesinin temsilcisi Meclis’i feshederken, ancak 401 oyla cumhurbaşkanı seçimini yenileyebilen Meclis’in kendisi de feshedilmesi garabetinin getirilmesi.

Bu arada Meclis, cumhurbaşkanı karşısında etkisiz hale getiriyor. Her defasında “Amerikan başkanlık sistemi” örnek gösteriliyor; ancak Amerika’daki Kongre ve Senato’nun başkandan çok güçlü ve etkin bir denge ve denetim işlevini gördüğü, bütçeden yüksek bürokrasi ve büyükelçi atamalarına kadar kontrol edip onayından geçtiği nazarlardan kaçırılıyor.

Osmanlıdan günümüze bütün anayasalarda, millet hâkimiyetinin Meclis’te tecelli ettiği, “yasama/kanun yapma yetkisi”nin sadece Meclis’te olduğu, “Meclis’in hükûmeti her vakit denetleyip düşürebileceği” hükmü, ilk kez kabinenin teşkili Meclis dışında cumhurbaşkanının şahsına verilmesiyle Meclis içinden ve Meclis’in onayıyla demokratik hükûmet teşkili ortadan kaldırıldı.

Böylece, yüzde 100 milletin oyuyla seçilen 600 milletvekilince temsil edilen Meclis’in yetkileri, yüzde 50+1 oyla seçilen “partili cumhurbaşkanı”na devredilmesiyle 1876’dan bu yana 143 yıllık “parlamenter sistem”in devre dışı bırakılıyor.

“REY-İ VÂHİD”E “ DEMOKRASİ LİBÂSI”!

Özetle, Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “hâkimiyet-i milletin, yani efkâr-ı âmmenin misâl-i mücessemi (cisimleşmiş hali) olan Meclis-i Mebusân’ın (Millet Meclisi’nin) hâkim” ve Meclis’in içinden çıkan hükûmetin “hâdim ve hizmetkâr olduğu” demokratik hürriyetçi Meclis sistemi yok edilmiş. (Divân-ı Harb-i Örfi, 21-25; Münâzarât, 41-42)

Her şeyin “tek şahsa” bağlandığı rejimle, “zembereği, rûhu, kuvveti, hâkimi, hak, akıl, mârifet, kanun, efkâr-ı âmme (kamuoyu)” olan hürriyetçi demokratik sistem tasfiye edilmiş. (Münâzarât, 27)

Yine Bediüzzaman’ın tefsiriyle, meşvereti, millet hâkimiyetiyle Meclis sistemi berhava edilerek, sû-i istimâlâta gayet müsâit bir zemin, zulmün temeli, insâniyetin mâhisi (yok edicisi)” istibdattan kalma “rey-i vâhid (tek şahıs yönetimi)” hükümfermâ kılınmış. (Münâzarât, 22)

“Ve onlarla istişâre et” (Âl-i İmrân Sûresi 159) ve “Onların aralarındaki işleri istişâre iledir” (Şûrâ Sûresi, 38) âyetlerinin tefsiriyle Meclis’in millet adına temsil ettiği “efkâr-ı âmme”yi (kamuoyunu) “lâyetezelzel (sarsılmaz) bir demir ve lâyetefellel (kırılmaz, bükülmez, körelmez) bir elmas kılınç”a benzeten Bediüzzaman’ın, bu meyanda gerçek demokrasilerde millet irâdesinin temsilcisi Meclisi, “içtimâ (toplanma) ve ittihat (birlik) ile hâsıl olan hablü’l metin (sağlam halat) ve urvetü’l-vüska (kuvvetli kopmaz kulp)” olarak tanımlandığı Meclis sistemi yerine “her tarafa çevrilmeye müstaid (teşne) olan rey-i vâhid-i istibdâd (tek kişilik baskıcı rejim)” ikame edilmiş. (Münâzarât, 23-24, 38-40)

Hûlâsa, yürütme, yasama ve yargının tek elde toplandığı, ülke yönetiminin ve kaderinin “tek kişi”ye bırakıldığı “tek şahıs yöntemi”ne “demokrasi libâsı” giydiriliyor; yaman bir çarpıtmayla yüksünmeden “kuvvetler ayrılığı”ndan dem vuruluyor...

Okunma Sayısı: 1979
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı