Son günlerin yoğun tartışmalardan biri AKP’nin en son İzmir ve İstanbul olmak üzere yapılan il kongrelerinin yapılması ve partinin başkanı olarak Cumhurbaşkanı’nın, katılmadığı – katıldığı il “Bu salgında tıklım tıklım salonu doldurduğunuz için size teşekkür ederim!”, “Salgın olduğu dönemde kongre yapıyorsunuz, salon lebâleb dolu!” diye açıkça teşvik edip övmesi.
Dahası, bu garabetin sorulması üzerine Sağlık Bakanı’nın “Salgının yakın temasla arttığını hep belirttik, vatandaşların kalabalık ortamlardan uzaklaşmaları gerektiğini hep söyledik; daha fazla bir şey söylemem her halde fazla olur” diye mahcup bir biçimde geçiştirmesi.
Bu bakımdan beş-on kişi yarım saat bir araya gelenlere polisçe derhal ceza kesilmesine, başta sosyal mesafe olmak üzere bütün tedbirleri uyguladığı halde, üç-beş kişinin bir lokantada bir arada mesafeli olarak oturmasına karşı binlerce üç – beş bin insan kapalı salonlarda bir arada saatlerce müzik eşliğinde bağıra çağıra çağıra slogan atarak kalması çarpıklığı sorgulanıyor.
On-on beş daireli bir apartman sakinlerinin açık havada apartman toplantısına izin verilmezken, valilerin, Emniyetin sözkonusu lebâleb dolu iktidar kongrelerine “izin” vermesinin “gerekçesi” merak ediliyor.
Bu arada kongrelerin yapıldığı illerde koronavirüs vak’alarının yüzde 30 arttığı belirtilirken, daha önce iktidar partisi yöneticilerinin özel olarak aşılandığı söylentilerine ilâve olarak parti kongrelerine katılan delegelere ve protokole sırası gelmeden önceden test yapıldığı haberleri ortasında “test devletten, şov AKP’den!” kara mizahları yapılıyor.
Keza “iktidara ilişik medya yorumcuları”nın Uludağ’daki yığılmalardan söz ederken tek kelime kongrelerden tek kelime bahsetmemeleri bir diğer tuhaf durum olarak kayıtlara geçiyor.
Aslında Hatay milletvekili İsmet Tokdemir’in, Sağlık Bakanı’nın cevaplaması istemiyle Meclis’e verdiği soru önergesindeki sorular, büyük bir pervâsızlıkla yüksünmeden salgın kurallarının iktidar partisince çiğnendiğini ortaya koyuyor:
Ve “Yapılan kongreler Bakanlığınızın bilgisi ve onayı dâhilinde mi yapılmaktadır? Lokanta ve kahvehanelerin kapalı tutulduğu bu süreçte yapılan kongreler hastalık riskini arttıran bir tehdit değil midir? Lokanta ve kahvehanelerde bulaşabilen virüsün tam kapasite dolu olan kongre salonlarında bulaşmamakta mıdır? Sokağa çıkma yasakları ve birçok alanda kısıtlama uygulanırken ve Bilim Kurulu’nun tavsiye ve görüşleri ortadayken binlerce kişinin bir araya geldiği bu programlar nasıl yapılabiliyor? Bakanlığınız, yapılan bu kongrelerin salgınla mücadeleyi olumsuz yönde etkileyeceği hususunda Cumhurbaşkanlığına herhangi bir öneride bulunmuş mudur? Bundan sonraki süreçte de bu tür programlar devam edecek midir?” soruların cevabı bekleniyor.
Bakalım, Bakan bu sorulara ne cevap verecek; yoksa yine “daha fazla bir şey söylemem her halde fazla olur” diye mi geçiştirecek?
VAZİYET
“Aşı kıtlığı” ikrarı…
Bir diğer çarpıklık aşı işinde sergileniyor. Toplum bağışıklığı için en az nüfusun yüzde 60-70’inin aşılanması gerektiği, ancak aşılama hızının hızla düştüğü ve yeterince aşı bilinmezlikleri ortasında bir yığın istifham cevapsız.
Bütün dünyada ölümler vak’aların yüzde üç-dördü olarak açıklanırken, Türkiye’de hâlâ yüzde 1’de kalmasıyla vefatların da gizlenmesi devam ederken, “Kamuoyunun halen Çin’le yapılan aşı anlaşmasının detaylarını bilmediği, bu konuda da şeffaf bir süreç yürütmediği ve kapalı yürütülen süreç de aşı karşıtlığını arttırdığı endişeleri ortasında Sağlık Bakanı’nın son açıklamaları salgınla ilgili tedbirler konusunda kamuoyunu daha da tedirgin ediyor.
Salgında olağanüstü tedbirlerin alınması ve meydana gelecek kayıpların bütün dünyada olduğu gibi devletçe karşılanıp tam kapanmanın mutlaka uygulanması çağrıları ve uyarıları devam ederken.
Öncelikle salgının artmaya devam ettiğinden yakınan Bakan’ın Karadeniz’de yeni tedbir alınması ve tam kapanma ile ilgili sorulara “Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği şekliyle” diye başlayıp verdiği cevapta, “Normalleşme öncesi tam kapanma” ile taleplere, “Şu an tam kapanma gibi bir durumu düşünmüyoruz. Ama her geçen gün vak’a sayılarının giderek arttığını görüyoruz. Mutasyonun da özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde artışını görüyoruz. Ağırlıklı olarak daha çok İngiltere mutantı dediğimiz, virülans üzerine etkisi olmadı, ama bulaşıcılığı artan bir mutasyon yaygın” sözleri ilginç.
Güney Afrika ile ilgili 49 gibi bir mutantın görüldüğünü, Ankara’da beş vak’a ile Türkiye’ye özgü mutant şüphesi içinde olduklarını belirten Bakan’ın, “bu dönemde tedbirler daha da önemli olmaya başladı” deyip uzmanların en etkili tedbir olarak baştan beri önerdikler tam kapanmadan kaçınması dikkat çekici.