"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Libya’ya asker” soruları...

Cevher İLHAN
02 Ocak 2020, Perşembe 00:07
Libya’da General Haffter güçlerinin başşehir Trablus’a on kilometre yaklaşıp uluslar arası havaalanıyla askerî üslerin yer aldığı stratejik noktaları ele geçirmesi üzerine, Cumhurbaşkanlığı’nın “Libya’ya asker sevkiyatı tezkeresi”nin âcilen Meclis gündemine alınması dikkat çekici.

Dışişleri Bakanı’nın “tezkere”nin gerekçesini “Sahadaki gelişmeler hızlı ilerliyor. Hafter’in askeri ilerleyişini önlemek için caydırıcı sayıda muharip asker gönderilecek” diye açıklaması bunun ifâdesi.

Vakıa şu ki 2011’de “Arap Baharı”nın yıkıp yaktığı, özellikle Kaddafi’nin vahşice linç edilmesiyle iç savaşa itilen Libya’da kaos ve kargaşa devam ediyor. Halen yüzlerce aşiret iktidar savaşı veriyor. 

Ve her 100 savaşçıdan 80’inin yabancı olduğu, ecnebi istihbarat servislerinin cirit attığı, ifsad şebekeleri güdümündeki uluslar arası şirketlerin petrol ve doğalgazı hortumlama peşine düştüğü, emperyal güçlerin taşeronu örgütler üzerinden yürüttükleri hegemonya, çıkar ve vekâlet savaşında Bakan’ın “Askerimizin çatışma riski var” ikrarıyla Mehmetçik çatışmayla karşı karşıya.

KOMPLO VE KUMPASLAR KURULMUŞ…

Ortada çok çarpıcı bir tablo var. Veto hakkına sahip BM Güvenlik Konseyi daimî üyeleri ABD ve Fransa’nın yanı sıra Rusya’nın bir özel güvenlik şirketiyle arka çıktıkları, Mısır’dan Cezayir’e, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Suudi Arabistan’a bölge ve Körfez ülkelerinin finans ve asker desteği verdiği, Afrika’dan küresel güçlerin güdümünde savaşmış “paralı askerler”in katıldığı Hafter güçleri, Libya’nın yüzde 75’ini kontrol ediyor. Türkiye’nin arka çıktığı Serrac hükûmeti ise ancak ülkenin yüzde 6 ile 10’unu yönetiyor. Geri kalanı birbirleriyle çatışan aşiretlerle aşırı grupların kontrolünde. 

Aslında Libya ile “Güvenlik ve Askerî İşbirliği Muhtırası”nın Resmî Gazete’de çıkmasının ertesi günü başşehirde sıkışıp kalan Serrac’ın canhıraş “imdat”la resmen “kara, hava, deniz kuvveti talebi” üzerine alelacele “asker sevkiyatı” için Meclis’in olağanüstü toplantıya çağrılması, Cumhurbaşkanı’nın ifşasıyla baştan beri “Libya’ya asker gönderme” angajesini ele veriyor. 

Düşülen vartada hâlen dış destek alan Hafter güçlerinin nerede duracağı, Libya iç savaşının ne kadar süreceği ve nasıl sonuçlanacağı bilinmiyor. Konunun uzmanları gelinen safhada mevcut hükûmetin artık ülkenin bütününü kontrol etmesinin mümkün olmadığını belirtiyorlar. 

Özetle, emperyal güçlerin Hafter üzerinden Libya’yı bölüp parçalama menhus oyunuyla öncelikle Libya’nın doğusunun ülkeden koparılmasıyla bölünüp parçalanması komplosu ve kumpası kurulmuş. Peki; AKP iktidarının, Cumhurbaşkanı’nın tâlimatıyla Meclis’te, diplomasi çevrelerince yeterince tartışılmadan -yangından mal kaçırırcasına- her an düşmekle karşı karşıya olan Serrac idaresini savunmak uğruna apar topar asker göndermesinin sebebi nedir? 

İNADINA “ASKERΠÇÖZÜM” ISRARI NEDEN?

“Merkezi hükûmet şu ana kadar Libya topraklarında yabancı asker bulunmasına karşı çıkıyor” diyen Trablus hükûmeti Dışişleri sözcüsü Muhammed El Kablavi, ülkedeki iç savaşı bitirmek için “çatışmanın bir tarafı olmadığı için oldukça etkili olup daha fazla kabul gördüğüne dikkat çektiği “Almanya’nın arabuluculuğunun devamı” dâvetinde bulunup AB’nin ortak politika oluşturup Hafter’e karşı ortak tavır almasını, güçlü diplomasi ve iletişimle Paris’in Hafter’i desteklemekten vazgeçmesini sağlamasını isterken, Ankara’nın Türkiye’yi “iç savaşın bir parçası” ve “cephe ülkesi” durumuna düşürmeleri neden? 

Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, “askerî çözüm”ün tahribatına karşı “siyasî çözüm”ü taven AB’ye ve uluslar arası topluma “akl-ı selimle denge siyaseti” çağrısında bulunurken, Ankara’dakilerin hahişkâr “asker sevkiyatı” ısrarı niçin?

Trablus hükûmetini destekleyen İtalya Başbakanı Giuseppe Conte bile, “sahadaki güçler arasında askerî gerilimi arttıracak askerî müdahaleden kaçınması” uyarısıyla “diplomatik görüşmelerin aralıksız sürmesi”ni tavsiye ederken, Ankara’dakiler neden inadına “askerî çözüm” peşindeler? Neden Türkiye göz göre göre fevkalâde muhataralı bir iç savaş bataklığına sürükleniyor?

Ankara, “askerî çözüm”den vazgeçmeli. Diyalog ve ikna sürecine katkı sağlamalı. Silâhlı gücü değil, diplomatik gücü devreye sokmalı. En az Berlin kadar arabulucu ve barıştırıcı olmalı. Hafter’le de diyalog kapılarını açık tutmalı. Akdeniz’de petrol ve doğalgaz sondajlarından dışlanmaya karşı bölge ülkeleriyle görüşmeli. Libya’da Rusya ile karşı karşıya gelmekten sakınıp bir “uzlaşma stratejisi”ni hayata geçirmeli…

Aksi halde Libya da “Suriyeleşir”, iç savaşla bölünüp parçalanır, daha da beter olur; küresel akbabaların yağma ve talan alanına döner.

Okunma Sayısı: 2127
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı