"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Lisân-ı siyasette lâfız mânânın zıddıdır”

Cevher İLHAN
02 Eylül 2015, Çarşamba
7 Haziran seçimi sonrası çarpıklıklar, çarpıcı siyasî oyun ve saptırmaları açığa çıkarıyor.

Öncelikle, Başbakan’ın “derin ayrı görüşlerden koalisyon kurulmadığı” iddiasına, anamuhalefetin “görüşmelerde nitelikli, reformları yapacak dört yıllık onarım hükûmeti” tekliflerinin reddedildiğini “tutanaklar”la açıklamaları, bir aydan fazla süren “istikşafî görüşmeler”in “koalisyon kurmak” değil, “kurmamak amaçlı” çarpıklığı ele veriyor. 

Bilindiği gibi, Erdoğan’ın, Başbakan’ın, hükûmet ve iktidar partisi sözcülerinin, “Baldıran zehri de içsek, siyasî hayatımıza mal olsa da” “çözüm süreci”ni devam ettireceklerini halka deklârelerine rağmen, sırf bir-iki puan oy devşirip iktidar koltuğunda kalma uğruna bombalanması, “siyasî hayatlarına mal olması” bir yana, bile bile terörün tırmandırılıp ortalığın ateşe verilmesiyle “sürec”in “siyasî hayatları” hesâbına istimalinden sonra berhava edildiği çarpıklığını olduğunu ortaya koyuyor.

Keza “Koalisyon kurdular da ben mi kurdurmadım” diyen Cumhurbaşkanı’nın, “görev”i, en çok milletvekiline sahip birinci partiden sonra, başta Meclis’in ikinci partisi anamuhalefet olmak üzere, sırasıyla diğer partilere vermemesi”ne dair, “Beştepe’nin (Saray’ın) yolunu bilmeyenlere görev verecek değilim” çıkışına Başbakan’ın savunmaya kalkışması çarpıklığı sergileniyor...

“LÜKS VE ŞATAFAT YOK”MUŞ!

Çarpıklıklar ardı ardına devam ediyor. Bir yandan, başta bazı bakan çocuklarının, iktidara yakın iş adamlarının, bürokratların karıştığı, engellenen 17-25 Aralık soruşturmaları olmak üzere yolsuzluk-rüşvet- hırsızlık dosyalarının yargının önüne getirilmemesi iktidar partisince “koalisyonun şartı” olarak koşulurken, diğer yandan Başbakan’ın “sahip olduğu kamu görevinin üzerinden herhangi bir şekilde rant elde edenlere bu kapı kapalı oldu” cümlesini sarfediyor.

Dahası, “müstafi hükûmet” üzerine “geçici hükûmet” görevini alan Davutoğlu, Anayasa’yı, teâmülleri hiçe sayarak doğrudan milletvekillerine bakanlık teklifiyle, seçim öncesi partilerin içini karışmaya teşne hale getirmeye yelteniyor. Diğer partilerin milletvekillerine “sarı zarf” gönderirken, partisi milletvekillerine, “Bizde bu sorumluluğu reddedecek milletvekili yoktur” diye göndermiyor.

Bu vetirede garabetli çarpıklıklardan biri de, bir zamanlar Adalet Partisi’nden on bir milletvekilinin koparılması karşılığında bakanlık verildiği “Güneş Motel” benzetmesine tepki veren Başbakan’ın, “fitne hesaplarının partimize nüfuz etmesine yol açacak yanlış söylemler”e dikkat çekmesi.

Bir diğer çarpıklık, daha önce Has Parti’nin başında iken AKP’lileri “Harun gibi geldiler, Karun oldular!” diye eleştiren Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş’un, “Seçimde halkın mesajına göre 12 Eylül’deki kongrede AK Parti’nin fabrika ayarlarına dönmesi gereği”nden bahsetmesi. “Son yıllarda gittikçe yoğunlaşan “kibir” ve “devletçi dil” eleştirilerine karşı, “Halkın içinde olma, halkın diliyle konuşmak. Milletin diliyle iktidara geldi, millet bunu gördü verdi, şimdi bizim devletin diliyle milleti yönetmememiz lâzım” ikrarında bulunması. (Deniz Zeyrek, Hürriyet, 28.8.15) 

Ancak daha da çarpıcısı, partisinin kurucu genel başkanı Cumhurbaşkanı’nın 1150 odalı Saray’ı “israf” olarak eleştirenlere veryansın edip lüks ve şatafatı “devletin itibarı” saymasına mukabil, Başbakan’ın iktidar partisi genel başkanı olarak, seçim öncesi Ankara’da topladığı il başkanlarına, ‘’Bizim kurucu değerlerimizde lüks şatafat yoktur” ifâdelerini kullanması. “Lüks ve şatafat dünyası haline getirenlere karşı nefsimizle cihat demeye devam edeceğiz” diye konuşması.

Kamuoyundan gelen çağrıların nazara alınmazken, partisini, “hiç kimseyi küçük görmeden, tepeden bakmadan, herkesin beynindeki en küçük fikri dahi ciddiye alan bir hareket” diye övmesi…

“TEK HIRKA İLE DOLAŞANLARIN DÂVÂSI”!

Bu arada Yardımcısı, “Eskiden bir Toros arabamız olurdu. Halk, ‘Gidin başka yerlerde oy isteyin, biz oy veririz’ derdi. Şimdi 10-15 siyah mercedes, onlarca siyah takımlı adamlar, ‘niye geldiniz’ deyip soğuk davrandılar” tesbitini yaparken; Başbakan’ın, Meclis’ten güven oyu alamamış hükûmetin yetkisiz ve haksız bir biçimde 800’den fazla üst düzey atamayı yaptığı vartada, “Halka kibirle bakan hiç kimse bu kadro içinde yer alamaz. Hayat standardını siyasete girerek değiştirmiş olanlar bizde yoktur. Tek bir hırka ile dolaşmaya niyet edenlerin bu dâvâda yeri vardır. Eşini, dostunu, akrabasını oralara dolduranların bizim aramızda yeri olmadı olmayacak” âdeta tecâhül-ü ârif yapması.

Hûlâsa, oyalamalarla iki buçuk ayı harcanıp, millet irâdesinin sandıkta tecellisini tepetaklak edildiği, apar topar seçim dayattığı, AKP ve “gizli” yanlılarının çoğunluğunu teşkil ettiği sözde tarafsız “seçim hükûmeti”nin atandığı süreçte birçok çelişkili çarpıtma ve yanıltma sırıtıyor…

Ve söylemle eylem tezatlı çarpık politikalar, Bediüzzaman’ın, “Lisân-ı siyasette (siyaset dilinde), lâfız mânânın zıddıdır” hakikatini bir defa daha okutturuyor. (Sözler. Lemeât, 647)

Okunma Sayısı: 1856
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mehmet yazıcı

    2.9.2015 09:36:27

    Eline, kalemine sağlık çirkef siyaseti çok iyi özetlemişsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı