"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meclis hâkim, hükûmet hizmetkâr

Cevher İLHAN
27 Ekim 2020, Salı
BEDİÜZZAMAN’IN MEŞRÛTİYET/DEMOKRASİ TÂRİF VE TESBİTLERİ - 6

Bir asır önceki meşrûtiyet ve hürriyet tartışmalarında, “İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrûtiyet, adâlet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimizin (asm) emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir; biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar” ikazında bulunan Bediüzzaman, “hâkimiyet-i milletin, yani efkâr-ı âmmenin misâl-i mücessemi (cisimleşmiş hali) olan Meclis-i Mebusân’ın (Millet Meclisi’nin) hâkim” ve Meclis’in içinden çıkan hükûmetin “hâdim ve hizmetkâr olduğu” demokratik hürriyetçi Meclis sistemine vurgu yapar. (Divân-ı Harb-i Örfi, 21-25; Münâzarât, 41-42)

Bundandır ki, geçen asrın başlarında, demokratik değerlerle temel hak ve hürriyetlerin, hukuk devleti hükümlerinin hükümrân olduğu yeni dönemde insanlığı ve Müslümanların sosyal hayatındaki) saadetinin anahtarı olarak şûrâyı, demokrasiyi ehemmiyetle tavsiye eder.

Asırların ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşveretinin, bütün insanlığın ilerleme ve gelişmesini sağlayan fenlerin / ilimlerin esası olduğunu bildirir. “En büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının sebebi o hakiki şûrâyı yapmamasıdır” teşhisini koyar. (Hutbe-i Şâmiye, 65)

“Efkâr-ı âmmede (kamuoyunda); kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir” beyânında bulunur. (Münâzarât, 31-32)

Bu hedefle, “Herkesin bir fikri var. İşte sulh-u umumî (genel barış), aff-ı umumî ve ref-i imtiyaz (imtiyaz ve kayırmacılığın kaldırılması) lâzım. Tâ ki, biri bir imtiyaz ile başkasına haşerât nazarıyla bakmakla nifak (ayrılık fitnesi) çıkmasın” tavsiyesinde bulunur.

Aksi halde hürriyet ve demokrasinin esası ve temel kuralların uygulanmaması halin- de “imtiyaz ile başkasına haşarât nazarıyla bakılması”yla “nifak (ayrılık fitnesinin) çıkacağı”nı; milletin kutuplaşma ve kamplaşmayla bölünüp parçalanacağını ihtar eder.

“MEYL-İ RİYÂSET, KIYÂMETE KADAR HAŞROLMASIN!”

Yine bu hedefle, “Meşrû, hakikî meşrutiyetin gerçek mânâsına ahd ü peyman (yemin) ettiğimden, istibdat ne şekilde olursa olsun, meşrûtiyet libâsı (elbisesi) giysin ve ismini taksın, rast gelsem sille vuracağım!” diye ihtar eder. (Divân-ı Harb-i Örfi, 39-40)

Ve “İşte, benim maksadım; o meylü’l-ağalık ve meyl-i tahakküm ve meyl-i riyâseti öyle öldüreceğim, kıyâmete kadar haşrolmasın (tekrar dirilmesin)!” hükmünü verir. (Münâzarât, 109 -111)

Tahakkümle “vahşetin ağalığı” dediği istibdat ve tek şahıs yönetimini değil, iktidarını millete hizmet istimalle “hürriyet ve medeniyetin ağalığı”nı “Kavmin efendisi ona hizmet edendir” hadisine dayandırır. (Eski Said Dönemi Eserleri, Nutuk, 195)

Bu tesbitle, “İsterim ki, hürriyet-i şer’iyenin sünnetini onlara ezber ettireyim” azmiyle “İşte, benim maksadım; o meylü’l-ağalık ve meyl-i tahakküm ve meyl-i riyâseti öyle öldüreceğim, kıyâmete kadar haşrolmasın (dirilmesin)!” hükmünü verir. (Münâzarât, 109 -111)

Yine bu tesbitle, “Meşru, hakikî meşrutiyetin gerçek mânâsına ahd ü peyman (söz verip yemin) ettiğimden, istibdât ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libâsı (elbisesi) giysin ve ismini taksın, rastgelsem sille vuracağım!” ihtarını bildirir. (Divân-ı Harb-i Örfi, 39-40)

“KALB-İ MİLLET MECLİSİ ANCAK DEVLETİ TAŞIYABİLİR”

Esasen, Bediüzzaman’ın 24 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilânının üçüncü günü irticâlen irâd ettiği ve bilâhare Selânik’te Hürriyet Meydanı’nda tekrarladığı, devrin gazetelerinde de yer alan ve 1910’da İstanbul’da İkbal-i Millet Mat- baasında basılan Nutuk eserinde neşredilen “Hürriyete Hitap” nutkundaki tahliller. “tek kişilik yönetim”e karşı Meclis sistemini - meşrûtiyeti/ demokrasiyi tercihin bâriz belgesidir.

Öncelikle, padişah ve etrafındaki birkaç danışmanla işlerin yarım yapamak da olsa yürütüldüğü “zaman-ı sâbıkta (önceki dönemlerde) revâtı-ı içtima (toplumu birbirine bağlayan bağlar) ve levâzım-ı taayyüş (yaşamak için gerekli olan şeyler, malzemeler) ve fevâdi-i medeniyet (medeniyetin faydaları) o kadar tekessür ve teşâub etmediğinden, (çoğalıp, şubelere, kollara, sınıflara ayrılmadığından) bazı kalil (az) adamların fikri devletin idâresine yarı kâfi idi” değerlendirmesiyle padişah ve etrafındaki birkaç danışmanla işlerin yarım yapamak da olsa yürütüldüğünü belirtir.

Devamında “Amma bu zamanda revâbıt-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levâzım-ı taayyüş o kadar taaddüt etmiş (sayısı artmış) ve semerât-ı medeniyet (medeniyetin faydaları, neticeleri) o kadar tefennün etmiş (ilim ve sanatla yeni ilimlerler gelişmiş) ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan Meclis-i Mebusan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf (kılıç) ve kuvvet-i medeniyet menzilinde (konumunda) bulunan hürriyet-i efkâr (fikir hürriyeti) o devleti taşıyabilir ve idâre ve terbiye edebilir” tesbitiyle yeni zamanın hükmünü açıklar. (Eski Said Eserleri, Nutuk, 179)

Mâzi derelerinde hissiyatın galebe çalarak “gayr-ı münevver” tâbir ettiği aydınlanmamış efkârı –fikirleri- istihdamla şahsiyatın meydan almasına mukabil, istikbâlde münevver efkârla -fikirlerle- hukukunun hükümfermâ olup insaniyet tecellîsinin muhakkak olduğunu nazara verir. Kuvvet, hevâ, hissiyatla istibdâd ve tahakküm yerine artık efkâr, akıl, hak, hikmet ile hakikati araştırma meyli ile umumi menfaatin şahsi menfaate tercihi olan insanlığı netice vereceğini ders verir. (Muhakemât, 4043)

Ve bu tesbitle, “veli sultan” da olsa “tek şahıs”ın devleti yönetemeyeceğini, “tek kişilik hükümet”in birçok istismara ve suiistimale açık olduğunu ikaz eder.

Okunma Sayısı: 1286
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    27.10.2020 05:31:16

    Her kademesinde meşveret ve müzâkerenin hakim olduğu, ihtisasa hürmet edildiği, uzman heyetlerin ve liyakatin hürmet gördüğü kurumsal idarî yapıları o kadar çok özledik ki...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı