GÜNDEM
Seçim sürecinde siyasî iktidarın güdümündeki medya tam bir tükenişte, tarafsızlık sınavını kaybediyor.
İktidar partisinin genel başkanı Cumhurbaşkanı ile iktidar sözcülerinin bütün konuşmaları devlet kanallarının yanı sıra özel televizyonda günde beş-altı kez canlı yayında verilirken, muhalefetin mitingleri birkaç saniyeyle geçiştiriliyor.
Medyanın tarafgirliği o denli ki, haberler bile tek yanlı hep iktidar lehine, muhalefet aleyhinde sunuluyor. Tartışma programları da mâkul ve âdil bir zemin olmaktan çıkmış. İktidar adına âdeta “konuk kotası” konulmuş, dikte edilen bir “liste”den çağrıldığı sırıtan bir düzine “iktidar yanlısı”na muhalefet adına katılan bir-iki katılımcı doğru dürüst konuşturulmuyor, eleştirileri gürültüye getiriliyor.
Özetle, iktidar mercilerinin oluru alma peşindeki medyada, uydurmalar üzerinden serâpa muhalefeti karalayan, iktidara çanak tutan vıcık vıcık yağcılık-dalkavukluk kokan kalitesiz yayınlarla tam bir manipülasyon yapılıyor.
Daha da vahimi, ağır ekonomik krizi unutturma amaçlı asparagaslarla “horoz dövüşü”ne benzer kızıştırmalarla milleti bölüp kutuplaştıran tahrikkâr ve hakaretâmiz yayınlarla toplumun birlik ve bütünlüğü dinamitlenmiyor.
Aslında reyting kaygısını da aşan bu vahamet, medyayı daha da iktidara bağımlı hale getirtip itibarsızlaştırıyor, hâl-i pür melâlini deşifre ediyor.
Oysa siyasî rant uğruna, toplum yanlışlara sürükleniyor. Bediüzzaman’ın tesbitiyle, matbûatın, basının da içinde yer aldığı medyanın vazifesi, “feverân eden efkâr-ı umumiye ile zihnî aldatmaların, mugâlâtaların (demagojilerin) dağılması ve hakikatin meydana çıkması” için milletin doğru bilgilendirilmesi, sosyal hayata ve siyasete dair doğru aydınlatmalarda bulunması, “mürebbiy’ül efkâr” ve “bedraka-i efkâr” olup fikirleri terbiye eden, yol göstericisi ve kılavuzu olması gerekiyor. (Eski Said Dönemi Eserleri, 187-8)
GARABET
“Canlı yayın” çifte standardı
“İktidara iliştirilmiş medya”nın çelişkili hali on sekiz gün kala, iktidar sözcüsünün, “millet ittifakı” adayı hakkında iktidar partisi sözcüsünün iddiaları karşısındaki çifte standardında açığa çıkıyor.
İktidar partisi sözcüsü Ömer Çelik’in, mahkeme kararıyla yüzde 80 şizofren raporu bulunan, belgede sahtecilikten hapis cezâsına çarptırılan, çocuk istismarından da halen yargılanan bir şahsın isnadlarıyla yargısız infaz eden ve serâpa suçlayıcı iddialarını canlı olarak yayınlayan “yandaş” ve “merkez medya”nın, Mansur Yavaş’ın hakkındaki iddialara cevaplarını yayınlamaması, öncelikle medyanın “tepeden tâlimat aldığı” kanaatini kuvvetlendirdi.
“Yandaşlık” o denli ki “millet ittifakı” adayının, “cumhur ittifakı” adayı için, “yardım ve yataklıktan çoktan yargı önünde olması gereken, cürümlerinin ifadeleri dâvâ dosyalarını dolduran, teröriste ‘gerilla’ diyerek öven, ‘niye öldükleri belli değil’ diyerek şehitlerimizin şehâdetlerini küçümseyen ve ısrarla mal beyânı vermeyen birisi için Ankara’nın fedâ edilemeyeceğini en iyi Ankaralılar bilir” sözleri dahi cevapsız bırakılıyor.
“Kaybetme telâşıyla böyle ucuz ve utanç verici kampanya devreye sokulmuştur” diyen Yavaş’ın, Twitter’dan “Sn. Ömer Çelik, tüm televizyonlarda yayınlanan basın açıklamalarınıza, canlı yayınlarda aynı şekilde cevap hakkımı sağlayın. Herkesin anlayıp sizin anlamak istemediğiniz cevaplarımı, sizin bile anlayacağınız seviyede açıklayayım. Böylece daha fazla mahcup olmayın” ifâdeleri, Türkiye’de medya hürriyetinin durumunu gösteriyor.
Belli ki, seçimi kaybetme paniği ile siyaset cellâtlığı yapılıyor. Seçmen algı operasyonuyla etkileyip şaşırtılmak isteniyor. Önde çıkan “millet ittifakı” adayına karşı siyasî iktidara “bağımlı” hale getirilen medya üzerinden kumpas kurulmuş; yine sırf seçimi kaybetmemek uğruna her türlü çirkefliğe saplanan siyasetin oyuncağı oluyor. Tuzaklar tuzakçıların ayaklarına dolanıyor.
Ve medyanın bu “çürüyüşü” itibarını daha da kaybettiriyor. Çok yazık…
TESBİT
“Cumhur ittifakı”na 53 saat, “millet ittifakı”na 6 saat!
Bu seçimde de devlet kanalı TRT “iktidarın borazanı” olmaya devam ediyor. Yine muhalefetin haberleri ya hiç verilmiyor ya da iş olsun diye birkaç saniye veriliyor.
Bu konuda Şubat ayında TRT Haber’de “cumhur ittifakı” partisi AKP’ye 49 saat, 58 dakika ve 12 saniye ‘lehte’ yer verilerek iktidar propagandası yapılırken, MHP’ye 3 saat, 32 dakika ve 26 saniye ‘lehte’ yer verilmesi; buna mukabil CHP’ye 5 saat 47 dakika, İYİ Parti’ye ise bu süre 10 kat kısalarak 55 dakika verilmesi vaziyeti ele veriyor.
Bu arada TRT’de iktidar cephesi”nin aleyhinde tek kelime sarfedilmezken, “millet ittifakı”nın iki partisi aleyhinde 7 saat 7 dakika yayın yapılması; onca “iktidar yanlısı” televizyonlarda ise Meclis içi ve dışı muhalefet partilerine ya hiç yer verilmemesi ya da aleyhte yayın yapılması çarpıklığı ifşa ediyor.
Tesbite göre, kamu kanalı TRT’yi ve kanalları denetlemekle görevli RTÜK’ün, TRT’nin Anayasayı, yasaları ve hatta kendi yasasındaki “yayınların ‘siyasî partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamayacağı” kuralını çiğnemesine, özel televizyonları keyfî ve taraflı yayınlarına sessiz kalışı, garabeti sergileniyor.
HAFTANIN SÖZÜ
Yine Ankara’da Mansur Yavaş ile sahtekârlıktan sabıkalı bir kişi arasındaki karmaşık ve mahkeme süreci devam eden bir tartışmaya Ak Parti sözcüsü düzeyinde müdahil olmayı da tartışmalı bir durum olarak görüyorum. Hele hele Mansur Yavaş hakkında apar topar dâvâ açılması, onu mağdur durumuna sokacak bir riski bile barındırıyor. Oradaki tartışma kafaları karıştırır, ama Cumhur İttifakı’na yarar mı bilemiyorum.
Kemal Öztürk, (Yenişafak,14.3.19)