16 Nisan referandumunda kıl payı geçtiği açıklanan “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”nin “tek adamlık” hâkimiyetiyle “otoriter sistem”e dönüşmemesi için millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama ve denetim işlevinin güçlendirilmesi vaadleri verildi.
AKP’ye yakın yorumcular, “evet” propagandasında, Meclis’in üçte iki nitelikli çoğunlukla -ancak 400 milletvekiliyle- görevden alabildiği cumhurbaşkanının, yürütmenin yanı sıra tek başına parlamentoyu fesih, kanun hükmünde kararnâme çıkarma ve dünya demokrasi tarihinde parlamentoların ihdasının en önemli gereklerinin başında gelen bütçeyi yapma yetkileriyle Meclis’in yasama işlevini devre dışı bıraktıran, yüksek yargıya atamalarla yargıyı “tek kişi”ye bağlayan oldubittilere karşı Meclis’in güçlendirilmesi gerektiğini söylediler.
“Yeni sistem”de cumhurbaşkanının kontrolünde bir Meclisin olmaması için, öncelikle siyasî sistemin demokratikleştirilmesi ve seçim barajının tümden kaldırılmasının şart olduğunu; halkın kendi vekillerini seçmesi için genel merkez/genel başkan sultasına son verilip hâkim nezâretinde önseçim zorunluluğunun, seçim ittifaklarına imkân sağlanmasının gereğini ikrar ettiler.
TÜKENEN MHP’NİN BARAJ TELÂŞI
Ancak gelinen noktada, bütün bu vaadlerin birer kandırmadan ibâret olduğu, bizzat AKP’nin en üst düzeyde “Baraj konusunda bir çalışma yok” sözüyle bir defa daha ortaya çıkıyor.
Keza AKP Grup Başkanvekili Elitaş’ın “Seçim barajının düşürülmesini uygun bulmuyoruz” demesi bunun açık ifâdesi. (Habertürk Tv. 20.11.17).
Tesbit şu ki, her ne kadar “iktidara ilişik” kalemşorlar ve MHP adına konuşanlar, “Baraj sorunu yok” deseler de, son iki buçuk yılda “beka sorunu var” diye kayıtsız şartsız Erdoğan’a ve AKP iktidarına tam destek veren Bahçeli’nin MHP’si ciddî bir tükeniş sath-ı mâilinde.
Görünen o ki, 7 Haziran’da aldığı yüzde 16.4 oranındaki oyla 80 milletvekili çıkarmış olan Bahçeli’nin “AKP endeksli politikalar”la muhalefetle koalisyona yanaşmayıp, “istikşafi oyalamalar”la hükûmetin kurulamaması sürecinin önünü açan, 1 Kasım’da yüzde 11.9 oya gerileyip 40 milletvekiline düşen ve anketlerde en fazla yüzde 7-8’lerde kalan MHP’nin baraj telâşı bundan.
AKP, DEMOKRATİKLEŞMEYE YANAŞMIYOR
Belli ki, seçilmiş belediye başkanlarının tâlimatla istifa ettirilmelerinin ardından il ve ilçe başkanlarının peşpeşe istifa ettirildiği ve en son Meclis başkanı seçiminde 316 vekili bulunan AKP adayının ancak üçüncü oylamada 289 oy aldığı, bazı vekillerin protesto amacıyla geçersiz oy kullanıp muhalefet adaylarına oy verdiği büyük fire kırılmasında AKP yine darbe ürünü yüksek seçim barajlı antidemokratik seçim ve siyasî partiler yasalarından medet umuyor.
Ve ekonominin ağır kriz sinyalleri çakması, içte siyasî kutuplaşma, dış politikanın iflâsı vartasında AKP, 2019’da iktidarı ve cumhurbaşkanlığını kaybetmekle karşı karşıya. Zira birçok kamuoyu araştırmasına göre, oy oranı yüzde 40’ın altına, 38’lere düşmüş; bunun endişesini taşıyor.
Bunun içindir ki, birkaç milletvekili daha elde etmek uğruna darbecilerin yüzde 10 barajlı sakat seçim ve siyasî partiler sistemiyle haksızlık ve hukuksuzluk sürdürülüyor.
Özetle, az oyla çok milletvekili çıkarma keyfiliğine alışan AKP, siyasî rant ve çıkar hesâbıyla bir çok antidemokratik illetle muallel çarpık siyasî sistemi düzeltip demokratikleştirmeye yanaşmıyor..