"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Müsbet hareket’ ve ‘mânevî cihad’ stratejisi

Cevher İLHAN
19 Ocak 2015, Pazartesi
En son Paris saldırıları karşısında İslâm dünyasının Batı’ya ve “cihadist örgütler”e doğru dürüst bir tavır koyamaması, Kur’ân’ın çağımızın idrâkine hitap eden “rüşd ve irşad”dan çıkan “müsbet hareket” ve “mânevî cihad” dersinden mahrumiyetini ele veriyor.

Gerçek şu ki, Bediüzzaman’ın beyânıyla “felsefe-i tabiiyenin (inkârcı tabiat felsefesinin) zulmetiyle (karanlığıyla), medeniyetin seyyiâtını (yanlışlarını, kötülüklerini) mehâsin (iyilikler) zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa” anlamındaki Batı, İslâm âlemini, buna göre biçimlendirmeye çalışıyor. Çarpık bakışıyla İslâmı değerlendiriyor. Ancak buna mukabil Müslümanlar da İslâmn hakikî hürriyet ve “mânevî cihad” vechesini ortaya koyamıyor. 

Bir yandan “ılımlı İslâm” benzeri saptırmalarla Müslümanlığı dejenere edip ifnaya uğraşırken, diğer yandan işgal ve müdahaleyle sömürmeye çalışıyor. Ve bu arada kendi mâmulü “radikal aşırı örgütler”le İslâm âlemindeki kargaşa, kaos, iç çatışma ve iç savaş fitnesini ateşliyor. On yıllardır menhus Batı’nın maşalığını yapan “yerli diktatörleri”ne karşı, İslâm dünyasında “Arap baharı”yla uç veren demokrasi ve hürriyet hareketlerini zehirliyor, amacından saptırarak akamete uğratıyor. Halkın tepkisini dindirmek taktiğiyle “kullanılma miâdı dolmuş” işbirlikçileri “yenileri”yle değiştiriyor.

Ne var ki buna mukabil, Kur’ân’ın temel düsturlarından mahrum olan Müslümanlar ve özellikle İhvan-ı Müslimin gibi gruplar, ne yazık ki devlet karşısında bir istikamet belirleyemiyor. 

İLMÎ VE FİKRÎ MUHALEFET

Sırf Bediüzzaman’ın “müsbet hareket” formülünü önerdiği için mâlûm mihrakların hedefi haline gelen ve geçen sene Şam’da El-İman Camiinde ders verirken aralarında torununun da bulunduğu kırk Müslümanla beraber bombalı bir saldırıyla şehid edilen Botanlı (Cizreli) âlim Ramazan El Buti’nin tesbitiyle Müslüman tebliğciler devlete ve karşı bir strateji koyamıyor. 

“Dâvetçiler, tebliğciler”, devlet ve siyaset karşısında dengeyi kuramıyorlar. Ya doğrudan siyasetin içine atılıp kendilerini kaybediyorlar; rejimin, sistemin bir parçası haline geliyorlar, devleti ele geçirme hevesiyle dünyevileşiyorlar, kendilerini kaybediyorlar. “Din nâmına siyaset”e saplanıp İslâmı siyasetleştiriyorlar, “siyasal İslâm” ucûbesine sebebiyet veriyorlar, Bediüzzaman’ın tâbiriyle “siyasetli cemaatler” haline geliyorlar. 

Ya da silâha, şiddete, başvuruyor, çatışıyor; “zâlime karşı çıkacağım” diye âyetin “Birisinin hatasıyla başkası, (çoluk çocuğu, akrabası, aşireti, partisi) mesul olmaz, günâhını yüklenemez” hükmünü çiğneyerek “ezlem (çok zâlim)” oluyor. Her iki halde de irşad vazifesi kayboluyor. Serâpa nur olan imanın ve İslâmın hakikatleri, “topuz” denilen siyaset ve şiddetle kirleniyor, paslanıyor.

Buna “mâl-ı mukaddes-i umumiye (herkesin ortak kutsal değeri) olan dini “inhisar zihniyeti”yle İslâmı sadece grubuna, partisine has görmek gibi sapmalar da eklenince, mesele tamamen bir “devleti ele geçirme” gibi dünyevî hâkimiyet ve çıkar amacına dönüşüyor.

Bundandır ki, 1960’ta ilk olarak yazdığı 60 sayfalık Bediüzzaman’ın özet hayatını ve mahkeme müdafaasının Arap dünyasında müthiş bir yankı ve etki uyandırdığını ifâde eden El Buti, “Arap ve İslâm dünyası bütün bu yanıltmalara karşı yegâne çâre Bediüzzaman’ın metodudur” temel tesbitinde bulunur. Arap ve İslâm dünyasının, silâhlı mücadeleye girmeden, asâyişi ihlâl etmeden “ilim içinde hakikate bir yol bulan”, dâvâsında son derece kararlı ve asla tâviz vermeden “cebrî ve keyfî rejim”e ve devlete karşı ilmî ve fikrî muhalefeti esas alan iman ve Kur’ân hizmetine muhtaç olduğunu belirtir.  

YEGÂNE ÇÂRE…

Bediüzzaman’ın ilmî yönünün yanı sıra, dâvâsına olan sadâkatli esaslı uslûbunun ehemmiyetine, özellikle M. Kemal’e karşı tâkip ettiği son derece akıllı bir stratejiye dikkat çeken El Buti, “İşte Arap - İslâm dünyası, o mahkeme müdafaalarında ifâdesini bulan Üstadın bu asil duruşuna, tarzına muhtaçtır. Örnek alabilecekleri şahsiyet Üstaddır ” gerçeğini nazara verir.

Yine El Buti gibi Suriyeli bir âlim olan Cevdet Said, İslâm dairesinde zâlimlere karşı, silâhla değil, Kur’ânî söylem olan hikmetle mücadele etmenin önemini kaydeder. Kur’ân’ın hakikatlerini izâh ve istap eden çağımızdaki tefsiri Nur Risalelerini ve Bediüzzaman’ın “müsbet hareket” ve “mânevî cihad” esaslarını çâre olarak görür. Kan akıtmadan, zulme, fesada, fitneye girmeden demokratik sürecin sağlanması, hak ve hürriyetlerin teminiyle ancak zâlimlerin tasfiye olacağı Bediüzzaman’ın Kur’ânî metod ve stratejisini önemser. 

Kur’ân’ın “tebliğ” ve “cihad” ile ilgili âyetlerinin doğru anlaşılması gerektiğini; Bediüzzaman’ın “rüşt ve irşad hizmeti”nde, Şeyh Said’in kalkışmaya katılma mektubuna, “Dahilde kılınç kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çâremiz, Kur’ân ve iman hakikatleriyle tenvir (aydınlatma) ve irşad etmektir (İslâmın hakikatini ve ahlâkını ders vermektir.) Teşebbüsünüzden vazgeçiniz, zira akim kalır. Birkaç câni yüzünden binlerce mâsum kadın ve erkekler mahvolur” çağrısını hatırlatır.

Özetle, İslâm’ın ihyası ve İslâm dünyasının ıslâhı, Bediüzzaman’ın “mânevî cihâd-ı dini, imanı tahkiki kılıcıyla olacak” hakikatini esas alan adâletli, hakkaniyetli, tebliğ ve “mânevî cihad”la olacak. 

Bu hakikatten sapmaların akıbetsiz akıbeti ortada… 

Okunma Sayısı: 1755
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı