Mânevî ve ahlâkî tahribatın tehlikeli vahim boyutlara ulaştığı, içki, uyuşturucu kumarın ilkokul sıralarına indiği, hunharca dehşetli vahşet cinâyetlerin yüzde bin artıp sosyal patlama işâretleri verilirken, devletin ve milletin, müsbet iman, irfan ve ahlâk hizmetiyle mânevî tâmirata şiddetle ihtiyaç duyduğu süreçte, dinî cemaatlere yönelik operasyonlar düşündürücü.
Gerçek şu ki, son on yılda devletin dinî cemaatleri ve tarikatları tasfiye plânı, 25 Ağustos 2004 tarihli MGK’nın “yurt içi ve yurt dışı Nurculuk faaliyetleri’nin izlenmesiyle kararıyla kalmadı.
Halka karşı Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nden (MGSB) ‘irtica’nın çıkarıldığı” propagandası yapılırken, güncellenmesiyle eklenen “aşırı dinî örgütler”le cemaatleri fişlemesiyle kalınmadı.
Her ne kadar iktidar partisi sözcüleri, “Bu kararla hiçbir işlem yapılmadı” deseler de, bu “dayanaklar”la Başbakanlık Uygulamayı Tâkip ve Koordinasyon Kurulu’nun (BUTKK) bakanlıklara ve devlet kurumlarına gönderdiği “eylem plânları” resmî yazışmaları ve birimlerin “geri bildirimler”le topyekûn tâkibatlar ve uygulamalar yapıldı.
Ardından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı’nın 6 Kasım 2009’da bütün emniyet müdürlerine gönderdiği tâlimatla, Nurcular, Nakşiler, Süleymancılar ve Kadiriler hakkında istihbarat çalışmasının yapıldığı belgelendi. Türkiye’deki dinî cemaatlerin, dinî akım ve tarikatların “millî güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle izlenip fişlendiği belirtildi…
26 ŞUBAT VE 30 EKİM MGK’Sİ…
Nitekim, zamanın Cumhurbaşkanı Sezer’in yanı sıra Başbakan Erdoğan’ın imzaladığı MGK kararının altında imzası bulunan ve dönemin Başbakan Yardımcısı A. Şener’in açıkça “Baskı olmadan imzayı attık” dediği dinî cemaatlere ve tarikatlara yönelik MGK kararı uygulamaya konuldu.
Dinî cemaatlerin hedef alındığı, Başbakan eski Yardımcısı M. Ali Şahin’in, Meclis’te bir soru önergesine verdiği, “BUTKK her ay toplanıp, irticaî unsurlara yönelik tâkibat denetimleri yapıp raporladı, ayrıca kanunî düzenlemeler ve idarî tedbirler alındı” yazılı cevabıyla, Bakanlar Kurulu’nda “irtica ile mücadele birimi”nin kurulduğu açıkça ikrar edildi.
Ve en son MİT’in 15 Ocak 2014’te bütün teşkilâta yolladığı “2014 yılı hedef öncelikleri ve plânlı istekleri”yle “paralel devlet yapılanmaları (PDY)” paravanında bütün dinî cemaatlerin/yapılanmaların “örgüt” kapsamında “öncelikli hedef” olarak hassasiyetle tâkip ve fişlemesi tâlimatıyla sürdürüldü.
Bu arada “MİT raporu”nda, başta “Nurcu gruplar” olmak üzere birçok dinî cemaat ve grubun “birinci derecede tâkip edilecekler” listesine alınıp “yıkıcı dinî faaliyetler” kapsamında izlendiği, belgeleriyle medyada yer aldı. Yazıda, “Dinî yapıların içinden eleman temini dahil her türlü teknik vb. çalışmaların yürütülmesi, devlet kurumlarına girmiş cemaat mensuplarının hassasiyetle belirlenip bildirilmesi, konunun terör örgütlerinden de öncelikli bir konumda ele alınması” tamim edildi.
Keza 26 Şubat 2014 tarihli geniş brifingli” MGK kararıyla, Başbakan’ın telkiniyle “iç düşman” kategorisinde “birinci düşman” kabul edilen “paralel devlet’le mücadele ‘yol haritası” çıkarıldı.
Hükûmet sözcüsü, 10.5 saat süren tarihinin en uzun MGK’sında cemaatlerin konuşulmadığını söylese de, dönemin Başbakanı, haftalar öncesinden başkanlığını yapacağı ilk MGK’da “paralel yapı’yla mücadele”yi gündeme getireceğini ilân etti. “Paralel yapı ile mücadele en yakın zamanda ‘kırmızı kitap’a girecek” ifâdesiyle antidemokratik oldu bittilerin açık işâretini verdi.
Akabinde de 30 Ekim MGK’sındaki “Milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır” ibâresiyle resmen kayıt altına alındı.
Dönemin Başbakanının miting meydanlarında “Çocuklarınızı, abilere - ablalara göndermeyin!” çağrısında bulundu. Cemaatlerin evlerine alternatif olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı “paralele karşı yurt atağı”yla Türkiye’nin dört bir yanında yeni yurt ihâleleriyle inşaatlarına ek olarak “kiralama yöntemi”yle devlet yurtları kapasitesini kat kat arttırdı. (Sabah, 21.7.14)
“MGK KARARI, YARGIYA DAYANAK…”!
Neticede, MGK kararıyla, MGSB ve BUTKK’un dinî cemaat ve yapıları “tehdit unsuru” sayan, 28 Şubat “postmodern darbe” sürecindeki gibi, “hedef” cemaatleri itibarsızlaştırma propagandası devam ediyor. Yargı da âlet edilerek Millî Eğitim’den Emniyete, bakanlık ve kurumlarda tasfiyeler sürüyor…
“Eylem plânı” ve genelgelerle hukuksuz emr-i vakilerle özel dershaneleri kaptma ameliyesi ve Risale-i Nur’un “kamuya mal edilmesi” perdesinde “devlet tekeli”yle basım hakkı gasbedildi.
Cumhurbaşkanı’nın “paralel yapı’yla mücadele” için “MGK kararı iletildikten sonra hükümet gerekli adımları attı. Nisan ya da Mayıs’ta yayımlanacak MGK Ulusal Güvenlik Siyaset Belgesi’nin içine bu girmiş olacak. Bu aynı zamanda yargının elinde de önemli bir dayanak olacak, atacakları adımlarda önemli bir yeri olacağına inanıyorum” sözlerinin anlamı bu…