Afrin operasyonunda şehitlerin geldiği, Başbakan’ın ifâdesiyle “sınır ötesinden 82 roketin atıldığı,” sınır ilçelerine sivil can kayıplarına sebebiyet veren roketlerin düştüğü, her gün duyurulan “teröristleri imhâ”nın terör bataklığını kurutmada ne işe yaradığının ve “harekâtın hedefi”nin tartışıldığı ortamda, OHAL KHK’larıyla on binlerin mağduriyeti devam ediyor.
İşin garip tarafı, en üst düzeyde defalarca mevzubahis haksızlık ve hukuksuzlukların giderileceği vaadlerine rağmen, hâlâ hiçbir bir ciddî düzeltmenin yapılmaması.
15 Temmuz Hâdisesinin ardından, ihbarcılığı özendirip, suç ve cezâyı geriye doğru işleten, yargısız infaz yapan ve “suçun şahsiliği” ile “mâsumiyet karinesi”ni berhava eden, Meclis ve yargı denetiminden kaçırılan OHAL KHK’larıyla on binlerce kamu görevlisinin gizli “istihbarat raporları”yla ihrâçlarına ilâveten, en vahimi aralarında bine yakın bebeğin, dört bin çocuğun ve 17 bin kadının bulunduğu 50 bini bulan vatandaşın tutukluluğunun sürmesi.
110 BİN 778 İHRÂÇTAN ANCAK 3 BİN 604’ÜNE İÂDE
En son Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan KHK’lar ile atılan 110 bin 778 kamu görevlisinden ancak 3 bin 604’ünün işlerine iâde edildiğini ve onca taahhüde rağmen hâlen KHK’larla ihrâç edilenlerin sayısının 107 bin 174 olduğunu açıklaması, Türkiye’de “darbe girişimi ile mücadele” perdesinde yargısız, sorgusuz, suâlsiz, tek kelime savunmaları alınmadan yüz binlerin mağdur edilmesi, adâlet ve hukukun vaziyetini ele veriyor. (gazeteler, 31.1.18)
Yine bir yılda ancak kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna 105 bin 151 kişinin müracaatta bulunduğunu belirtip, şu ana kadar ancak bin 562 kişi hakkında karar verildiği ve bu kararlardan ancak 41’inin “kabul,” diğerlerini “red” olduğu ifâdesi, OHAL Komisyonu’nun da haksızlıkların giderilmesine dair beklentileri yerine getirmediği gerçeğiyle “yine dağ fare doğurdu” tesbitini teyid ediyor.
Oysa daha birkaç hafta önce komisyonu ziyaret eden TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerine, OHAL Komisyonu Başkanı ve yetkililer, uzun süren fiziki altyapı ve bilgi toplama süreçlerinin tamamlanmasıyla artık hızlanıp çok daha seri kararlar alınacağını, 200 personelle artık haftada bin dosyayı karara bağlamayı plânladıklarını, başvurularda haklarında “beraat” ya da “tâkipsizlik” kararı olanların dosyalarının öne çekileceğini bildirmişlerdi. (Turan Yılmaz, Hürriyet, 12.1.18)
Keza Komisyona 10 Ocak 2018 itibarıyla gelen başvuru sayısının 104 bin 398, toplamda ihrâç sayısının da 108 bin 736 olduğu bilgisini aldıkları belirten Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, bilgi toplama ve DATA’da çok önemli bir çalışma yapıldığını, düzenli bir veri akışıyla Kurulun, ihrâç işlemleri ve KHK’lar üzerinden başvuruları incelediğini, böylece kamuoyunun beklediği sürecin tamamlanmış olacağını söylemişti.
OHAL İŞLEMLERİ ÂCİLEN YARGIYA AÇILMALI
Diğer yandan, İçişleri Bakanı’nın “Sadece 2017’de 48 bin 305 kişi tutuklandı, gözaltı sayısı ise üç katıdır” sözüne ilaveten, binlerce özel vakıf, eğitim ve sağlık kurumuyla firmanın kapatılması, vatandaşların binbir emekle oluşturdukları işyerlerinin kapına kilit vurulması, OHAL’in haksızlık ve hukuksuzluğa teşne halinin bir başka boyutunu ortaya koyuyor.
Özetle, on sekiz ayı aşkındır “OHAL’in gerekli kıldığı konular”ın dışında istimaliyle, “OHAL ilânı ve yetkisi”yle hiçbir alâkası olmayan bir yığın işlemle birçok alanda dayatılan haksızlık ve hukuksuzluklar giderilmemiş.
Ve Başbakanla bakanların her defasında, “Hükûmet olarak OHAL’i kendimize ilân ettik, vatandaşın hayatında herhangi bir şey değişmeyecek” teminatı havada kalıyor.
İktidarın iddiasının aksine, BİA Medya Gözlem Raporu’yla, 1 Ocak 2018 tarihi itibarıyla, çalıştıkları medya kuruluşunca gazeteci olarak tanıtılan, halen 66’sı sanık, 21’i hükümlü, 4’ü mahkûm, 31’i şüpheli 122 gazetecinin – medya çalışanının yeni yıla hapiste girmesi bunun bâriz göstergelerinden biri.
Yol açtıkları haksızlık ve hukuksuzluklarla toplumda geniş mağduriyetleri ve büyük travmaları tetikleyen OHAL işlemleri bir an önce yargıya açılmalı. Ama “bağımsız ve tarafsız” yargıya.