Yoğun siyasi tartışmalar arenasında karambole getirilen önemli konulardan biri de OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun süresinin Cumhurbaşkanı kararı ile bir yıl daha uzatılması oldu.
Bilindiği gibi, kamuoyundaki beklentinin aksine, siyasî iktidarca OHAL sonrası garip bir şekilde “OHAL’siz OHAL yasası”yla hiçbir yargı denetimine tabi olmayan OHAL KHK’ları üç yıl daha yürürlükte bıraktırılıp, kamu kurumlarının “ihraç komisyonları” kurmalarının öngörülmesiyle haksızlık ve mağduriyetlerin devamına zemin hazırlanmıştı.
Dahası menfur 15 Temmuz hâdisesinden ancak bir yıl sonra faaliyete geçebilen OHAL Komisyonu, -22 Aralık 2007’den bu yana- meslekten ihrâç edilen ve kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin kararlarıyla yine “dağ fare doğurdu” yorumlarına açıyor.
İki yıllık OHAL döneminde ihrâç edilen 125 bin vatandaştan 50 bininin başvurusunu sonuçlandırırken, hâlen önünde 75 bin dosyanın durması maksadı bir defa daha deşifre ediyor.
Sahte ihbarlarla, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde itibar edilmeyen “gizli istihbarat jurnalleri”yle, tek kelime savunmaları alınmadan yargısız, sorgusuz hak kazandıkları işlerinden atılan 46 bin 500 kamu görevlisinin müracaatının reddi ve sadece 3 bin 500’ünün kabulü, OHAL Komisyonu’nun AYM ve AİHM önünde bir “bariyer” olarak kullanıldığını bir defa daha açığa çıkarıyor.
OHAL HUKUKSUZLUKLARINI İDÂME!
Aslında, hiçbir soruşturma ve dâvâ açılmadan dayatılan “mensubiyet, iltisak ve irtibat”la kamudan ihrâç edilenlerin, OHAL’ın sona ermesiyle görevlerine derhal iâdesi gerekiyordu. Anayasa ve yasalara göre yargı yolunun açık olmasına rağmen, Komisyonun red kararlarına karşı açılacak davalar için sadece Ankara’da Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından faaliyete geçirilen dört özel yetkili idare mahkemesinin yetkili kılınması, bunun da bir göz boyamadan ibâret olduğunu ortaya koyuyor.
Ve şimdiye kadar mahkemelerde beraat ve tâkipsizlik kararı alıp işlerine iâde edilenlere devlet kurumlarının ayak sürümesi, il komisyonlarının iâdesini bildirdiği kamu görevlilerinin bir türlü görevlerine başlatılmaması; dahası beraat ve tâkipsizlik alanların dahi tekrar görevden alınmaları ille “OHAL rejimi” örtülü olarak sürdürülüyor.
Görünen o ki, “kamudan ihrâca tam yetkili kılınan ve bütün üyeleri siyasi iktidarca atanan OHAL Komisyonu, bu garip “işlevi”yle idarî yargının yerine ikame edilmiş. Yargısız infazla yüz binlere dayatılan haksızlık ve hukuksuzlukları “yasallaştırma”da istimal ediliyor.
Böylece öncelikle “idârî işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğu ve yargı denetimine tabi olması”nı esas alan Anayasanın 125. maddesindeki “idârenin bütün eylem ve işlemlerine yargı yolu açıktır” Anayasal hükmünün ve hukukun OHAL sonrasında da çiğnenmesine devam ediliyor.
Özetle, OHAL Komisyonu paravanında OHAL ihrâçları kalıcı hale getiriliyor. OHAL kalktığı halde “OHAL Komisyonu” üzerinden yargı denetiminden kaçırılan KHK’larla OHAL haksızlık, hukuksuzluk ve mağduriyetleri idâme ettiriliyor.
Keza “topyekûn tasfiye furyası”nda OHAL KHK’larıyla yine yargısız infazla bütün mal varlıklarına el konulan binin üzerinde özel vakıf, dernek, okul, dershane, sendika, üniversite ve medya kuruluşu TMSF’ye devredilmiş, kapısına kilit vurulmuş, tepeden kayyum atanmış on bini aşkın şirket/firma ve işyerinin akıbeti hâlâ belirsiz.
HAKSIZLIKLAR TELÂFİ EDİLMELİ
Yürütmenin yargıya tâlimat verdiği, yargının yürütmenin emrine girip hukukun siyasî mülâhazalarla fedâ edildiği, iktidar mensuplarının ve yüksek yargı başkanlarının ikrarıyla, yargıya güvenin dibe vurduğu vartada, toplumda yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının bütünüyle askıya alındığı endişeleri yaygınlaşırken, hukuku ve adâleti hiçe sayan emrivakiler artık son bulmalı.
Yargısız infazla insanların derdest edildiği vetirede, Cumhurbaşkanı’nın “at izi it izine karışmış!” dediği karamboldea “iktidara ilişik medya”da bile “soruşturmalara şâibe bulaştırılıp sulandırıldığı” yakınmalarına karşı, “OHAL Komisyonu” gibi bariyerler kaldırılmalı; hukuksuz tutuklanan OHAL mağdurları serbest bırakılmalı, ihrâç edilenler derhal görevlerine iâde edilmeli; yargı yolu açılmalı, soruşturma açılanların haklarını yargıda aramalarına fırsat verilmelidir.
AKP siyasi iktidarı, artık OHAL KHK’lerinin sebep olduğu haksızlıkların, hukuksuzlukların ve geniş mağduriyetlerin telâfisine, hukuk ve adâletin tecellisine çalışmalı…