"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risalelere “devlet tekeli”nde işin gerçeği

Cevher İLHAN
20 Kasım 2014, Perşembe
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 47. maddesinin birinci fıkrasına sokuşturulan, “kamuya mal edilme” Türkiye’nin imza atıp taraf olduğu “milletler arası andlaşmalar”a da aykırılık oluşturuyor.

Zira Anayasanın 90. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türkiye Cumhuriyeti adına onayladığı andlaşma ve sözleşmelerin “kanun hükmünde” olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Özellikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin konularda aynı konuda farklı hükümleri içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşmaların hükümlerinin esas alınacağını belirliyor. 
Kısacası, Risalelere “devlet tekeli” ve 232 gündür dayatılan “bandrol yasağı”, baştan sona Anayasanın birçok maddesinde ve kanunlarla belirlenen iç hukuka aykırılıkla kalmıyor, iç hukuku bağlayan milletler arası andlaşmalar da çiğneniyor. 
Bu vakıa, Anamuhalefet Partisinin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) mâlûm madde için verdiği “yürürlüğün durdurulması istemiyle iptali” dilekçesinin gerekçesinde de açıkça yer alıyor. 

“DÜŞÜNCE VE KANAATE ULAŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ” 

Eserlerin devlet eliyle basımı ve yayımı tahdidinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir” ifâdeleriyle getirilen teminatı hiçe saydığına dikkat çekiliyor. 
Bu açıdan, başvuruda herhangi bir fikir ve sanat eserinin “kamulaştırıp devletleştirilmesi”nin “düşünce ve kanaat özgürlüğü”nün yanı sıra “düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğü” ile “düşünce ve kanaate ulaşma özgürlüğü”ne de aykırı olduğu teyid ediliyor. 
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin “… ifâde özgürlüğü demokratik bir toplumun aslî temellerindendir, bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur” içtihadına aykırılık teşkil ettiği de ortada.   
Hülâsa, gerekçede AYM’den iptali istenen “kamuya mal edilme” emr-i vakisinin, birçok yayınevince basılarak piyasaya sunulan, şimdiye kadar ilgilenenleri tarafından herhangi bir engelle karşılaşılmadan ulaşılabilen, yokluğundan söz edilemeyen Risalelerin topluma ulaşmasının tek elden, devletin tepeden keyfî müdahalesine konu edilmesinin, öncelikle ifâde özgürlüğüne aykırı olduğuna dikkat çekiliyor.
Ve bunun vatandaşların düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma ve düşünce ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünü, malî ve mânevî hakları gasbettiği gerçeği, AİHS sözleşmesi iye AİHM kararları ve içtihadları hükümleriyle açıkça tezat teşkil ettiği gerçeği tescil ediliyor… 

FİKİR HAKLARINA CİDDÎ SALDIRI

Aslında, 6 Ağustos 2014’te Meclis’te görüşülen “torba kanun” içinde geçirilen mâlûm maddenin tartışmalarında, eserlerin “kamuya mal edilmesi”nin, “kanun nâmına kanunsuzluk”la fikrî hakların devletçe gasbı olduğu, milletvekillerinin Meclis kürsüsündeki açıklamalarıyla da ortaya konulmuştu. 
Siyasî iktidar mahfillerinin “Said Nursî’nin eserlerinin Bakanlar Kurulu tarafından tekel altına alınmasını hedef aldık” ikrarını hatırlatan Oktay Ekşi’nin tesbitiyle işin gerçeği âyan olmuş; “Elli üç senedir yürürlükte bulunan (47.) maddenin tamamen keyfî bir şekilde değiştirilmes, Bakanlar Kurulunun bazı yayınlanmış eserlere el koyup tekel uygulamasını sonuçlandıracak ve fikir haklarına ciddî saldırı teşkil edecek nitelik taşıyor. Aslında yürürlükteki yasanın hükümleriyle ilgili uygulama devam etseydi, şikâyete sebep olan hiçbir husus yoktu” ifâdesiyle açığa çıkmıştı. 
Esere “devlet tekeli” garabeti, Yusuf Halaçoğlu’nun, “Bu madde, gerçekten dünyada eşi benzeri bulunmayan bir madde. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde siyasal iktidarlara, fikir ve sanat eserleri üzerinde, hiçbir kamu yararı gözetilmeksizin, kayıtsız şartsız tasarrufta bulunarak eserleri müsadere etme yetkisi veren bir başka kanun görülmemiştir, yoktur” tepkisiyle de bildirilmişti.
Doğrusu, Genel Kurul’da “Bu ülkenin fikir kültürel altyapısına zemin hazırlayan kültürel değerleri, fikir ve sanat eserleri üzerinde hiçbir tahrifat yapılamaz” diyen ve Bediüzzaman’ın eserlerine el konulduğunu söyleyen Âdil Zozani’nin iktidar grubuna hitaben, “Devlet dışında hiç kimse bu eserlerin (Risalelerin) basımını ve yayımını gerçekleştiremez’ deseydiniz maksadınız hâsıl olurdu” cümlesi ise, bu vetirede olup bitenlerin içyüzünü özetlemişti. 
Peki, bütün uyarılara rağmen AKP iktidarı, neden inadına Risaleleri hedef alarak fikir ve sanat eserlerini “devlet tekeli”ne almanın peşinde?

Okunma Sayısı: 3332
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı