"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seçim öncesi yine anayasayı ihlâl...

Cevher İLHAN
04 Ocak 2019, Cuma
Son günlerde siyasetin tartışma konusu “siyasi meşruiyet.” Demokratik bir ülkede meşruiyetin kriteri hukuk, anayasa ve yasalar belirlerken, tamamen siyasi karambola dönüştürülen “meşruiyet tartışmaları” paravanında iktidar cephesince açıkça Anayasanın ve hukukun çiğnendiği görülüyor.

Bilindiği gibi, 16 Nisan 2017’deki Anayasa değişikliği referandumunda kanunun açık hükmüne rağmen -üstelik sandıklar açıldıktan sonra- “mühürsüz oy pusulaları”nı “geçerli” saymakla Anayasa ve yasaları ihlâlle seçimlere peşinen şâibe bulaştırılması tartışmalarına sebebiyet verilmişti.

Oysa hukukçular, Anayasa’nın 79. maddesinde “seçimlerin yargı denetiminde yapılması”nı hüküm altına aldığını, oyların mühürsüz olmasının referandumu yargı denetiminden çıkardığını, 98. ile 101. maddelerinde “seçmen pusulası ve zarfların mühürlü olması şartının yer aldığını” belirterek, bunun Anayasa’nın ihlâli olduğunu açıkça ikaz etmişlerdi.

Ne var ki, 31 Mart mahalli seçimleri öncesinde de öncesinde de, YSK üyelerinin sürelerinin Anayasaya aykırı olarak uzatılması seçimlere de daha yapılmadan şâibe bulaştırıyor.

ŞİMDİ DE 67. VE 94. MADDEYİ İHLÂL!

Öncelikle Anayasa’nın 67. maddesindeki “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamaz” açık hükme rağmen, mahalli seçimlere üç ay kala -23 Ocak’ta görev süreleri sona erecek- Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı ile beş üyesinin görev sürelerinin bir yıl daha uzatılması peşinen bir dizi istifhama sebebiyet veriyor.

Bir diğer ihlâl, Meclis Başkanı’nın görevinden ayrılmadan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması; parti ve seçim çalışmalarına bu sıfatla ve uhdesindeki bütün devlet imkânlarıyla katılması.

Halbuki Anayasa’nın 94. maddesi, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; başkan ve oturumu yöneten başkanvekili oy kullanamazlar” bariz hükmünü getiriyor.

Anayasanın bu açık ibâresiyle, Meclis içinde ve dışında hiçbir siyasi parti faaliyetine katılmaması gereken Meclis Başkanı’nın bir partide aday olup seçim çalışmalarına katılmasına karşı iktidar cephesinden, “istifasına gerek yok!” vurdumduymazlığı, bir başka garabeti ortaya çıkarıyor.

Cumhurbaşkanı, “Bu de nereden çıktı; aday olan milletvekilleri istifa ediyor mu ki Meclis Başkanı da istifa etsin?!” diye tepki gösteriyor. Oysa sözkonusu hüküm, milletvekilleri için bulunmuyor; sadece Meclis’teki siyasi tartışmalara dahi katılmamaları gereken Meclis Başkanı ve Başkanvekilleri hakkında vaaz edilmiş. Ve bu durum, istemeye istemeye aday edilen Meclis Başkanı’nın “seçilmemesi durumunda koltuğunun garanti edilmesi” olarak yorumlanıyor.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun, Anayasa değişikliği referandumu ile birlikte Türkiye’nin parlamenter sistemden “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”ne geçişe uygun yasal düzenlemelerin hiçbirinin yapılmadığına dikkat çekerek, “Böylelikle Türkiye’de tam anlamıyla bir anayasasızlaştırma harekâtı yaşanmıştır. Yasama, yürütme ve yargı üçgenindeki denge tamamen ortadan kaldırılmıştır” tesbiti bu açıdan kayda değer. (Hilal Köylü, Deutsche Welle Türkçe 31.12.18)

“KESİNTİSİZ İHLÂL SÜRECİ”

Görünen o ki, “yeni sistem”le cumhurbaşkanının atamasıyla oluşturulan bakanlar kurulu kararlarıyla, cumhurbaşkanlığı kararnâmeleriyle, alınan seçim kararlarıyla “Anayasa ihlâli’ yapıldığına işâret eden Kaboğlu’nun, “OHAL ortam ve koşullarında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği meşru olmayan bir süreçtir. Anayasa değişikliğine göre uyum yasaları hazırlanmadığı halde seçim kararı alınmasının Anayasa’ya aykırı olduğu gibi, uyum yasalarını kanun hükmünde kararname yoluyla düzenleme yolunun da yine anayasaya aykırı olduğu” muallel süreç devam ediyor.

Yargının yürütmenin emrine girdiği ve tâlimatla iş yaptığı vetirede, bir defa daha Anayasanın ve hukukun temel ilkeleri tahrip ediliyor. Yargıtay ve Danıştay’da 31 Mart seçimlerini hukuk ve yasalar çerçevesinde yapacak başka yargıç yokmuşçasına göz göre göre Anayasa ve yasalar ihlâl ediliyor.

Anayasa ve yasalarda açıkça vaz edilen “seçimlerin, âdil, eşit ve şeffaf yapılması” gerektiği hükmü çiğneniyor; tıpkı “mühürsüz oy” emrivakisinde olduğu gibi son dakikada oyunun kurallarını değiştiriliyor. Seçmenin vermediği oylar kataküllilerle elde edilmeye çalışılıyor.

Bundandır ki en son YSK tüm itirazlarımıza rağmen geçtiğimiz hafta, seçim yasaklarına uyması gereken makamlar arasına Cumhurbaşkanını koymamasında olduğu gibi garabetlere tevessül ediliyor.

Özetle, Türkiye’de Anayasa bir defa daha pervâsızca resmen çiğniyor. Hukukçuların tesbitiyle, her seçim döneminde Anayasayı keçim rantı hesâbına ihlâl eden AKP hükümeti, 31 Mart mahalli seçimler öncesinde de buna tevessül ederek âdeta “kesintisiz bir ihlal süreci”ni sürdürüyor. 

Okunma Sayısı: 2037
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı