"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Silâh, kılıç yerine, hak ve hakikatın mânevî kılıcı

Cevher İLHAN
16 Ocak 2015, Cuma
Paris saldırıları, küresel ifsad komitelerinin, “cihadist örgütler” üzerinden İslâm’ın karalanıp Müslümanların töhmet altında bırakılması “plânı”nı açığa çakardı.

Esasen saldırılarla aynı günlerde, daha önce de yüzlerce sivili kaçıran Boko Haram’ın Nijerya’da bir kasabayı kuşatıp iki bin kişiyi öldürmesi, söz konusu “örgütler”in Batı kamuoyunu İslâm aleyhine sürükleme fitne ateşine su taşıdıklarını bir defa daha deşifre etti. 

IŞİD’in Suriye’de Müslüman unsurları ve aşiretleri hedef alıp, yanıbaşında Filistin’de katliam yapan İsrail’i görmezden gelmesi ve “Batılı eğitime-kültür emperyalizmine hayır!” sloganıyla ortaya çıkan Boko Haram’ın Orta Afrika’da daha çok fakir bölgelere kanlı baskınlar yaparken sömürgeci Batı’yı ıskalaması, sahnelenen kanlı oyunun perde arkasını aralıyor.  

Tesbit şu ki, Batı’daki İslâm düşmanı ırkçı aşırı örgütlerle, Avrupa’daki İslamofobiye sığınan “cihadist akımlar” birbirini besliyor. Her biri diğerinin husumetini, cinâyetlerini, katliamını kullanıyor. 

Bediüzzaman’ın, her şeyi çıkarına feda eden, “cebbar, hasîs bir menfaat için şeytanın ayağını öper derecede alçaklık gösteren dessas” diye târif ettiği fesad şebekeleri güdümünde, küresel sermaye ve şirketlerle dünyanın kanını emen uluslararası “dünyaperest” güçler, kendi mâmulleri olan “örgütler”i taşeron olarak istimal ediyor. Daha sonra da bu örgütlerin İslâm’la alâkası olmayan cinâyetlerini, işgal ve zulümlerine gerekçe gösteriyor. Bu “maşalar” üzerinden, “hîle ve fitne kuvvetiyle ayakta duran lâin siyaset”le”, dezenformasyonla propaganda edilen imajla, “İslâm düşmanlığı”nı tahrik ediyor, bu bahaneyle Müslümanlara “terörist” damgasını vuruyor. İslâm dünyasını tahkir ve tezyife kalkışıyor.

DOĞU DA BATI DA MUHTAÇ…

Daha önce istilâ ettiği İslâm âlemini bu kez “terörle savaş” paravanında “ehlileştirmek/dünyevileştirmek” projesini devreye sokuyor. Söz konusu “radikal örgütler”le İslâm dünyasında kargaşa, kaos, iç savaş ve katliamlarla Müslüman ülkeleri istikrarsızlaştırıp çökertiyor. 

Kısacası, “ikinci Avrupa” anlamındaki küresel bozguncu odaklar, “cihatçı örgütler”i, “cihadı’ arkadan idare etmek (lead the jihad from behind)” projesinda istismar ediyor…

Ne var ki, Avrupa’da İslâm karşıtı eylemler, camileri kundaklamalar, Müslümanlara saldırılar ve tahkirler artarken, her fırsatta “İslâm dünyasının ağabeyliği”nden dem vuran Türkiye, ne yazık ki “İslâm’ın demokrasiyi tasvip ettiği” modeli ortaya koyamadı, koyamıyor. Özellikle bu hususta yoğun bir propaganda ve dezenformasyona mâruz kalan Avrupa merkezleri ve AB mercileri nezdinde yeterli diplomasi ve ikna çabasında bulunmadı. İslâm’ın meşveret ve şûra emriyle demokrasi ve cumhuriyetle ortaya atılan değerleri tasvip ettiğini ve “insaniyet-i Kübrâ (büyük insanlık) olarak adâlet, hürriyet., hakkaniyet esaslarını alkışladığını Batı’ya yeterince anlatamadı, anlatamıyor. 

Batı’nın zihin kodlarındaki İslâm karşıtlığı tortularını tahrik eden saptırmalara, insafsızca körüklenen “nefret”e karşı, İslâm’ın terör ve şiddete karşı olduğunu izâh edemedi, edemiyor. 

Pegida gibi İslâm karşıtlığını kışkırtan örgütlere en son Almanya’da sergilendiği gibi eski-yeni cumhurbaşkanlarından başbakanlarına iktidar-muhalefet siyasetçilerin ortak katıldığı demokratik gösterilerle on binler meydanlarda tepki gösterirken, Ankara tıpkı darbe ve ara dönemlerde olduğu gibi yine “iç düşman” icâdıyla “paralel”e saplanıp Avrupa’yı aydınlatmadı, aydınlatamıyor…

Oysa bugün cihadın hâlâ kafa kesme ve katliam olarak lansesine karşı, Doğu’nun da Batı’nın da, Bediüzzaman’ın Kur’ânî “müsbet hareket” ve “mânevî cihad” dersine ihtiyacı var. Meselenin artık “karşıtlık” ve “politik rant” kıskacından çıkarılıp, temel târifleri üzerinden okunması gerekli. 

“MEDENİLERE GALEBE İKNA İLEDİR…”

Bu konuda, Asr-ı Saadette din noktasında büyük bir dinî inkılâp olduğundan bütün muhabbet ve düşmanlığın din noktasına temerküz ettiğini belirten Bediüzzaman’ın, “Lâkin, şimdi âlemdeki bir inkılâb-ı acîb-i medenî ve dünyevîdir. Bütün ezhânı (zihinleri) zapt ve bütün ukulü (akılları) meşgul eden nokta-i medeniyet, terakki (gelişme, yükselme) ve dünyadır. Zaten onların ekserisi, dinlerine o kadar mukayyed (bağlı) değildirler. Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile (beğenmekle) iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhâfazadır. İşte bu (Ehl-i Kitapla) dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde (Kur’ân’ın yasaklamasına) dahil değildir” beyânı rehber olmalı. (Münâzarât, 71)     

Yine Bedüzzaman’ın târifiyle, İslâm’ın izzetini ilân eden “i’lâ-yı kelimetullah bu zamanda maddeten terakkiye mütevakkıf (bağlı); medeniyet-i hakikiyeye girmekle ancak olur. Çünkü eski zamanda İslâmiyetin terakkisi, düşmanın taassubunu parçalamak ve inadını kırmak ve tecâvüzatını def etmek (püskürtmek), silâhla, kılıçla olmuş. İstikbalde silâh, kılıç yerine hakikî medeniyet ve maddî terakki ve hak ve hakkaniyetin mânevî kılıçları düşmanları mağlûp edip dağıtacak.” (Hutbe-i Şâmiye,41))

Ve “Zîrâ din nokta-i nazarından medenîlere galebe çalmak iknâ iledir, icbâr (zorlama, baskı) ile değildir.…” (a.g.e., 102)

Okunma Sayısı: 2265
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı