"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetin demokratikleşmesi

Cevher İLHAN
07 Aralık 2014, Pazar
Anayasa Mahkemesi’nin gündemine aldığı yüzde 10’luk seçim barajını üzerine alevlenen tartışmalar, dünya demokrasi endeksinde Türkiye’nin “hibrit-melez demokrasi kategorisi”ndeki vaziyeti açığa çıkarıyor.

Zira millet irâdesinin önünü tıkayan bariyerler, 12 Eylül ürünü yüksek “seçim barajı”yla kalmıyor; çoğu darbe döneminden kalma sayıları 600’e varan darbe mevzuatının temizlenmesi gerekiyor. 
Ne var ki, Meclis Başkanı’nın ifâdesiyle “kanun fabrikası haline getirilen” Meclis’te yüzlerce maddelik “torba kanunları” dayatıp çıkaran hükûmet, bir türlü siyasî sistemin tâdiline yanaşmıyor. Büyük iddialarla başlatılan “yeni sivil anayasa”ya “başkanlık sistemi”ni sokuşturarak akamete uğratan siyasî iktidar, sadece yüzde 10’luk seçim barajını değil, siyaseti demokratik kulvarından saptıran darbe ürünü siyasî partiler ve seçim kanunların tâdil etmiyor; antidemokratik ayrıkları bir türlü ayıklamıyor. 
Oysa demokratikleşme için evvelâ siyasetin demokratikleşmesi; katılımcı demokratikleşmeye zemin hazırlanması için, siyasetin demokratikleşmesini engelleyen 12 Eylül darbesinden kalma siyasî partiler ve seçim kanunlarının demokratikleşmesiyle siyasî sistemin ıslâhı icâb ediyor.
Ve Türkiye’nin gerçek demokrasiye ulaşılması için, yargı reformundan eğitimin demokratikleşmesine, basın özgürlüğünden temel hak ve özgürlükleri kelepçeleyen darbe yasalarından kurtarılmasının yolu, âdil siyasî sistemle siyasetin demokratikleşmesinden geçiyor... 

D(Y)P’NİN “İKİNCİ DEMOKRATİKLEŞME PLÂNI” 

Aslında milletin tam ve mükemmel demokratik hâkimiyetine dair Bediüzzaman’ın “Mebus hürdür, hiçbir tesir altında kalmamak gerektir” tesbiti demokratik siyasî sistemin esası. (Münâzarât, 41)
AB’ye  taahhüt edilen ve İlerleme Raporlarında vurgulanan demokratik kriterler belli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dünyanın en yüksek barajı için kanaati ortada. 
Bu konuda, D(Y)P’nin daha önce “İkinci Demokratikleşme Plânı”yla açıkladığı öneriler, işin pratiğini oluşturuyor. Bunun için öncelikle siyasî partilerde parti içi demokrasinin geliştirilmesi şart. Milletvekillerinin doğrudan halkın oylarıyla seçilmesi, partilerde lider-genel başkan-genel merkez sultasına son verilmesi bakımından önseçimin zorunlu olması lâzım.
Siyasî partilerin üye kaydının yargı mercilerince tesbiti, aday listelerinin genel başkanların iki dudağı arasındaki kıskaçtan kurtarılıp, hâkim nezâretinde kayıtlı üyelerin önseçimi ile oluşan listelerle vatandaşların seçme ve seçilme hakkını kullanmasına fırsat tanınmalı. Seçmenin genel merkezlerce gösterilen adayları onaylamak yerine, doğrudan seçmenin irâdesine bırakan “tercih sistemi” getirilmeli. Yine seçmenin Meclis’te eksiksiz temsili bakımından, partiler arası ittifaklara kanunî imkân verilmesi bir siyasî zaruret. 
Bir diğer şart da, iktidar partisinin “seçim çevreleri”ni mahallerden-semtlerden en fazla oy alma hesâbına göre kaydırmalarla, birleştirmelerle, taksimlerle değil, objektif olarak âdilâne tesbiti, seçim çevrelerini kendisi lehine belirleyen siyaset mühendisliğinden kaçınılması…

SİYASÎ İTİŞ-KAKIŞA BOĞDURULMAMALI

Hülâsa siyaset, sırf rakip partilerin baraja takılmasını temin etmek, alternatif siyaseti silmek, birkaç milletvekili fazla Meclis’e sokmak hesabına darbecilerin koyduğu yüksek seçim barajlarını koruma basitliğine düşmemeli.  
Artık hakkı olmayan oyların üzerinde oturma haksızlığı ve hukuksuzluğundan vazgeçilmeli. Millet irâdesini yönlendirmek hesâbına çarpıtma ve taktiklerle millî irâde hırsızlığına tevessül etmemeli. Demokrasinin geleceği için mutlaka siyasî sistemin demokratikleşmesine çalışmalı. 
Siyaset, ikiyüzlü tavrı bırakmalı. Siyasî avantaj elde etmek ve rant sağlamak hesâbı gütmeden AB’nin önerdiği, bütün demokratik ülkelerde uygulanan yüzde 3 ve en çok yüzde 5 “seçim barajı”yla halkın kendi vekilini seçmesinin imkânı sağlanmalı. 
Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemeden, kanunla düzenlenen siyasî partiler ve seçim kanununu âcilen düzeltmeli. Siyasetin demokratikleştirilmesi, günübirlik politik atışmalara, itiş kakışlara boğdurulmamalı. 
Siyasî iktidar, konjonktürel politik hesâpları bir tarafa bırakıp, Erdoğan’ın Genel Başkan olarak 16 Kasım 2002’de açıkladığı AKP’nin “Âcil Eylem Plânı”nda “partisinin vizyonu ve misyonu”ndan sayıp bir yıl içinde yerine getirilmesine söz verdiği, lâkin 12 yıldır yerine getirmediği seçim sisteminden siyasî partiler kanunu vaadini yerine getirmeli. Hak ihlâlini ortadan kaldırmalı.
Samimiyet bunu gerektirir…

Okunma Sayısı: 3229
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı