Muhalefetin bütün çağrılarına rağmen, iktidar partisinin, milletvekili dokunulmazlarının geçici olarak kaldırılması, politik tahriklerle tırmanan tartışmalarla siyaseti gerginliğe itiyor.
Halka karşı “bütün dokunulmazlıkların kaldırıldığı” söylemine rağmen, “kürsü dokunulmazlığı”yla söz ve ifâde hürriyeti dışında kalan yolsuzluk/rüşvet ve diğer suçlardan soruşturulmaları gereken başbakan ve bakanlar kapsam dışına bırakılıyor.
Görünen o ki, bütün milletin önünde halka karşı “dokunulmazlıkların kaldırıldığı” propagandasıyla gerçekler çarpıtılıyor. Cumhurbaşkanı’nın açık açık (eski) partisi adına aynı anda başta devlet kanalları olmak üzere 20’ye yakın kanala çıktığı, “iktidara ilişik medya”nın “milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılıyor” algı operasyonuna karşı, muhalefet bu durumu millete izâhta zorlanıyor.
Muhalefetin en azından bir defaya mahsus bütün milletvekillerinin ve bakanların “kürsü dokunulmazlığı” dışında bütün dokunulmazlıkların kaldırılması önerilerine yanaşılmaması, sözkonusu Anayasa değişikliğinin istismarından muhalefete karşı istimalinden kaygı duyuluyor.
“ARA SEÇİM”E ZEMİN…
Vakıa şu ki, Anayasanın 76. maddesindeki “ağır cezâyı gerektiren suçüstü hali” bağlamında “milletvekili seçilme yeterliliği”ne engel teşkil eden “zimmet, ihtilâs, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihâle ve alım ve satımlarda fesat karıştırma” suçlarıyla soruşturulmaları gereken başbakan ve bakanlar göz göre göre kapsamdışı bırakılıyor.
Ancak en vâhimi, daha şimdiden siyasî mahfillerde ileri sürüldüğü gibi, “başkanlık projesi” hesâbına “dokunulmazlıkların kaldırılması”nın da politik operasyonlarda kullanılması. Bir tek muhalif milletvekillerinin dosyalarının Meclis gündemine getirilip Meclis’ten atılmalarına zemin hazırlanması.
Bunun için, haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının “bir sefere mahsus olmak üzere kaldırılması”nı öngören geçici değişiklikle ara seçime zemin hazırlanması oyununa başvuruluyor.
Muhalefet milletvekillerinin tasfiyesiyle gidilecek bir ara seçimde, iktidar partisinin Parlamento’da çoğunluğu elde etmesiyle, -MHP’nin de desteğiyle- referanduma gidilmeden “başkanlığın” getirilmesine ortam oluşturulacak.
Memleketi Rize’de “Başkan Erdoğan” sloganlarıyla karşılanan Erdoğan’ın “Benim milletin terör örgütü destekçilerini Meclis’te görmek istemiyor” cümlesi bu maksadın ifâdesi…
KUTUPLAŞMA VE KARGAŞAYI ARTTIRIR!
Zira herkes biliyor ki, siyasî iktidar ve AKP hükûmetleri de “dokunulmazlıkların kaldırılması”na gerekçe edilen ithamlara muhatap olabilir.
Meselâ “Dolmabahçe mutabakatı”nda “sürec”i yürütmekle görevli Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la “masa”ya oturan HDP’li S. Süreyya Önder hakkında “Öcalan’ın mesajını Nevruz’da Diyarbakır meydanında okudu” diye fezleke düzenlenmiş.
Oysa “Öcalan’ın mesajı”nı “hükûmetin isteğiyle okuduğu”, “dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ın Özel ricalarını PKK’ya ilettiklerini, Önder’in Meclis Anayasa Komisyonu’ndaki ikrarıyla sabit. (gazeteler, 4.5.16)
Gerçekten, HDP’liler “terör eylemlerine katılma, tahrik ve teşvik suçları”yla suçluysa, yetkililerin ikrarıyla “çözüm süreci”nde güvenlik güçlerinin yüzlerce operasyon taleplerinin geri çevrilmesiyle azarak her gün şehid cenâzelerin geldiği kanlı terör kargaşa ve kaosu ortamına zemin hazırlayanlar da suçlu olmaz mı?
Kısacası, “dokunulmazlıkların kaldırılması”nın siyasî operasyonlara âlet edilmesinin halkın oylarıyla seçtiği vekillerinin polis mârifetiyle apar topar mahkemelere getirilip Meclis’ten atılmasının, toplumda kamplaşma ve kutuplaşmayla kargaşayı daha da derinleştireceğinden ciddî endişeler var…