"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Stratejik tahrik plânı”

Cevher İLHAN
31 Ekim 2018, Çarşamba
İslâm dünyasında mezhebî ve etnik kutuplaşmayla İslâm dünyasında topyekûn mezhep savaşını tahrik ederek İsrail karşısında hiçbir güçlü ülke kalmaması hesâbına Ortadoğu’daki Müslüman ülkeleri bölüp parçalama menhus plânı devam ediyor.

Daha önce Trump’ın kılıç dansı yaptığı ilk Riyad ziyaretinde Veliahd Prens Salman’ın imzasıyla ABD’den 110 milyar dolarlık silâh satın alan Suudi Arabistan’ın yine bu ülkeden 1 milyar 76 milyon 800 bin dolarlık yeni silâh ihâleleriyle son 10 yıldaki silâh alımı 300 milyar doları geçiyor.

Görünen o ki, en son “Kaşıkçı olayı”yla ortaya çıktığı gibi, uluslar arası kamuoyu önünde zor durumda bırakılan Suud yönetimi, Ortadoğu’da mezhep savaşı fitnesine iyice teşne hale getiriliyor. 

Bu arada küresel emperyal güçlere mahkûm hale getirilirken, Kraliyet âilesi içine fitne ilka edilerek bu ülkenin dinamikleriyle oynanıp, Ortadoğu’da Suudî Arabistan’ın başını çekeceği, İsrail’in yer alacağı, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin içinde bulunacağı “Sünnî NATO” yla “Sünnî blok” projesinin alt yapısı oluşturuluyor. “Sünnî kuşak” kışkırtılıyor.  

TÜRKİYE’NİN FİTNEYE KARIŞTIRILMASI

Bundandır ki, tıpkı Trump gibi göreve geldikten sonra ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a ve Ortadoğu ülkelerine yapan Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo ve Washington’daki yetkililer, peşpeşe “düşmanlaştırılan” İran’a karşı Suudilerle müttefikliğin süreceği demeçleri patlatıyor. 

Yine bundandır ki, bir yandan bizzat Trump’ın ağzından, Suudi Arabistan’daki rejim sorununa dikkat çekilerek, “Kral Salman’a ve Veliahdına iki hafta desteğimizi çekersek dayanamazlar, çökerler” tehdidi savrulurken, diğer yandan “İsrail’i koruyan tek ülke”, “en yakın stratejik müttefikimiz” övgüleriyle İran’a karşı Suudiler bölgedeki “stratejik işbirlikçi” olarak ilân ediliyor. 

Bir taraftan “Kaşıkçı cinâyeti” üzerinden uluslar arası toplumda yükselen tepkilerle Suudi Arabistan’ın güvenilirliği sorgulanırken, diğer taraftan bu ülke tam kontrole alınarak, küresel emperyal güçlerin bölgesel plânına zemin hazırlanıyor. 

Ve en vahimi, Kaşıkçı’ya Türkiye adres verilerek, belgelerini İstanbul Başkonsolosluğu’nda temin edeceği söylenerek, bu fitne Türkiye üzerinden ateşleniyor. AB İran ile ticareti sürdürebilmek adına yeni bir kurumsal yapı oluşturma çalışmaları yürütürken, Türkiye, komplolarla ABD’nin Kasım ayından itibaren İran’a dayatacağı ağır ekonomik ambargo kumpasının içine çekiliyor. 

Birinci Dünya Savaşı’nda, “kurdurulacak” İsrail hesâbına Ortadoğu’daki Müslüman ülkeleri taksim eden ve Bediüzzaman’ın “âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete bir suikast” olarak takbih ettiği “gaddarâne Sevr Muâhedesi”nin ve İngiliz-Fransız mâmulü menhus “Sykes-Picot tefrikası”nın yeni versiyonu büyük Ortadoğu projesi’yle (BOP) bütün bölge kargaşaya itilip bütün mezhebî ve etnik iftiraklarla “devletçikler”e bölüp parçalama fitnesi ilka ediliyor. 

“HÂRİCİ VE BÜYÜK DÜŞMANIN HÜCUMU ZAMANINDA…”

Müslüman ülkelerin Sünnî-Şîi uydu devletçiklere, krallıklara, emirliklere dilimlenip ufaltılmasıyla Müslüman coğrafyayı küresel güçler arasında taksim eden menhus plân yeniden devreye sokuluyor. 

Bu menhus maksatla, Lawrence’lerin işlevini gören onlarca gizli istihbarat servisinin mârifetiyle bölgede Sünnî ve Şiîlerin gittikleri camiler, kalabalık ibâdet anlarında bombalanarak, dinî ve resmî törenlere terör saldırılarıyla her defasında onlarca - yüzlerce mâsum Müslüman katlediliyor. 

Tam da Amerikan yönetimlerinin değişmez danışmanı, Dışişleri eski Bakanı Kissinger’in “hedef ülkeler”in başına terör, sefalet, kitlesel ölümler, iç savaşlar, darbeler, kargaşa ve kaos getiren, yoluna çıkanların katledildiği menhus “kaos stratejisi”ne uygun olarak. (Kissinger’in Yargılanması, Christopher Hitchens, 6-7)

Keza Pentagon’un, “Gordon plânı”yla Irak ve Libya’nın ardından Suriye’yi bölüp parçalama senaryolarının sahnelenmesi bunun için.

Bu açıdan, küresel emperyal güçlerin tahrik ettiği Şiî - Sünnî iftirakı fitnesine karşı İslâm âleminin, Bediüzzaman’ın “Hârici ve büyük bir düşmanın hücumu zamanında, dahili küçük düşmanlıkları bırakmak elzemdir. Yoksa, hücum eden büyük düşmana yardım hükmüne geçer. Bunun için, dâire-i İslâmiyede eskiden beri tarafgirâne birbirine mukabil, muârız vaziyetini alan ehl-i İslâm o dahilî düşmanlıkları muvakkaten (geçici olarak) unutmak maslahat-ı İslâmiye muktezasıdır (gereğidir)” çağrısına uyması hayatî bir önem kazanıyor. (Emirdağ Lâhikası, 184)

Okunma Sayısı: 1705
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Enver

    31.10.2018 09:51:15

    Filistin gibi bir konuda bile bir araya gelemeyen devletler büyük olsa nolur olmasa nolur. Ortadoğuda sorunlarının çözümü mezhepsel farklılıkları olan insanlara ayrı devlet kurulmasi daha iyi olur. Avrupada bir sürü küçük devlet var. Insanlar daha mutlu

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı