"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Süreç” soruları cevapsız…

Cevher İLHAN
30 Ekim 2014, Perşembe
“Çözüm süreci” belirsizlik içinde yeniden tökezlerken, siyasî iktidardan, HDP, İmralı ve Kandil’den gelen rest ve ithamlarla çıkmaza sürükleniyor.

Başbakan, 4 Nisan 2013’teki toplantıda Mayıs 2013’te Türkiye’yi terk etmesi gereken silâhlı unsurların terk etmediğinden, çok az bir kısmının sınır dışına çekildiğinden, terör örgütünün taahhütlerine uymadığından yakınıyor. “Sürec”e zarar gelmemesi için bunu deklare etmediklerini söylüyor. “Âkil insanlar”a, “Oslo sürecini denedik, komployla bütün süreç dumura uğratıldı. 2009’da Habur’dan girişleri sağlayacak noktaya geldik, o süreç de akamete uğratıldı” diye şikâyet ediyor.
Gerçek şu ki, iktidar partisi mensuplarının da açık ikrarlarıyla, PKK, bölgede silâhla herkesi susturmuş, baskı ve tehdit altına almış. Terörle bölgeyi kontrolüne alıp sanki “paralel devlet” kurmuş.
Baştanberi bölgeyi âdeta örgüte terk etmenin acı akıbeti, kırka yakın vatandaşın katledildiği, sokakları altüst edip ülkeyi savaş alanına çeviren, Davutoğlu’nun ifâdesiyle “şiddetin, gasbın, cinâyetin her türlüsünün işlendiği”, kalkışma-isyan denemesi Kobani olaylarıyla açıkça çıktı. 
Terör tırmanıyor. Bölgedeki birçok merkez-mahal ve yol hâlâ örgütün kontrolünde. Yıkıp yakmalar, adam kaçırmalar, infazlar devam ediyor. Müzâkere İmralı’yla sürdürülüyor; ancak Kandil’den sık sık terör tehditleri savruluyor, “sürecin sürmeyeceği” şantajları geliyor. En son Bayık’ın 23 Ekim’de Reuters’a “sürecin sonuna gelindiği” ihbarı bunlardan biri…

YÜZDE 95 Mİ, YÜZDE 5 Mİ?

Başbakan “Süreç zorlu bir dönemeçte, ama toparlarız” diyor; lâkin peş peşe karşılıklı suçlamalarla “süreç” tam bir karmaşaya dönüşmüş. 
Görünen o ki, iki yıla yakındır devam eden “süreç”te hükûmetin net bir projesi yok. Dar kadroyla yürütülen “kapalı görüşmeler”de “süreç” bir tek Öcalan’ın muhatap alınması girdabında. Bölge halkının, Meclis ve kamuoyunun devre dışı bırakılmasıyla “süreç” yalpalıyor. 
Neticede Davutoğlu’nun ifadesiyle “Yol haritasında birinci madde olan kamu düzeninin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz” noktasına gelinmiş. Hükûmet, “sürecin yüzde 95 tamamlandığı”ni iddia ediyor; ancak Demirtaş “Bizim açımızdan bu oran yüzde 5’tir” diyor.
Gerçekten, bir yandan “Öcalan’ın şartlarının düzeltilmesi”nden dem vurulurken, diğer yandan “İmralı’da iki oda bir televizyon verildi, devlet gerekeni yerine getirdi” diyen Cumhurbaşkanı’nın, “Her halde kalkıp özel villa tahsis edecek halimiz yok” tepkisinin anlamı nedir? 
Yine bir taraftan “Çözüm sürecine ısrarla devam edeceğiz. Süreç biterse herkes zarar görür” diyen Başbakan Yardımcısı’nın, ardından, “Ama olayları görmezden gelemeyiz. Polisimizin, askerimizin kanı yerde iken, yol kesmeler, dinamit çalmalar sürerken, kimse bizden beklemesin, çözüm sürecine mecbur ve mahkûm değiliz. Bu işin biteceği zaman millete söyler ve bitiririz” çıkışının maksadı nedir?

“YOL HARİTASI”NDA NELER VAR? 

Keza “Öcalan’a sekreterya iddiasını hükûmet sözcüsü olarak doğrulayamam, çünkü böyle birşey yok” diye konuşup, akabinde “Ama Öcalan ‘Ben burada yalnızım. Süreci tâkip etmem lâzım’ diyor. Bence bu haksız bir talep değil, mâkul bir istek. Bir insan bu kadar yaşa gelmiş, 17 senedir cezaevinde. Bu kararların not edilmesinde ‘Benim birkaç kişiye ihtiyacım var’ demişse, bunu kendisine Adalet Bakanlığımız karşılayacaktır” cümlelerindeki tenâkuzdan nasıl bir anlam çıkar?
Kandil’e giden HDP heyetinin, “KCK’lı yetkililer”in “müzâkereye geçiş açısından sözün bittiğine” dikkat çekip, “atılacak pratik adımlara karşı pratik tutumları” bildirmelerinin, “Artık söz değil, adım istiyoruz” çağrılarının anlamı nedir? Öcalan’la neler konuşulmuş, hangi “sözler” verilmiş ki “adım” isteniyor? “Süreç” sürüyorsa, sürekli atıfta bulunulan “yol haritası”nda neler var?
Sonra Erdoğan’ın ağzından bütün dünyaya “PKK’nin IŞİD gibi bir terör örgütü olduğu” ilân edilirken, “yabancı silâhlı kuvvetlerin Türkiye topraklarında bulundurulmasını” öngören “Suriye ve Irak tezkeresi”ne dayanarak peşmergelerin ağır silâhlarıyla Türkiye üzerinden Kobani’deki PKK’nın Suriye kolu PYD saflarında savaşması için geçişine izin verilmesi çelişkisi ne ile izâh edilecek?
Özetle “çözüm süreci” provokasyonla karşı karşıya. “Sürec”in akametinin terörü büsbütün azdıracağından, Türkiye’yi daha büyük bâdirelere sürükleyip daha vahim tehlikelere teşne hale getireceğinden herkes endişeli. Bu açıdan “çözüm süreci”nin başarısından başka çâre yok. Ama nasıl?

Okunma Sayısı: 2312
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı