"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriye’de barış ve çözüm çağrısı…

Cevher İLHAN
31 Ekim 2019, Perşembe
Cenevre’de Suriye’nin farklı kesimlerini temsil eden bütün meşru tarafların katıldığı Suriye Anayasa Komitesine ülkedeki iç savaşına çözüm bulacak son merci gözüyle bakılıyor.

Suriye hükûmeti, muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarından 15’er kişinin seçilmesiyle oluşturulacak 45 kişilik konseyin hazırladığı anayasa maddelerinin 150 delegeden en az 111’inin onayıyla yürürlüğe gireceği süreç bu bakımdan kritik. 

Bundandır ki Türkiye ile Rusya arasındaki son “Soçi mutabakatı” gereğince terör örgütü YPG unsurlarının Türkiye sınırından en az 30 kilometre aşağıya çekilmesi için verilen sürenin sona erdiği vetirede, “ABD ve müttefiklerinin, Suriye devletini dışlayıp terörün kol gezmesine, etnik ve dini yapının birbirine düşmanlaştırmasına ve büyük göç dalgası yaşanmasına sebebiyet veren mâceracı politikaları”nı eleştiren Rusya Dışişleri Bakanı’nın “çekilme tamamlandığı takdirde Rusya askeri polisinin sınır bölgesinden çekileceği”ni bildirmesi kayda değer. 

ADANA, ASTANA VE SOÇİ MUTÂBAKATLARI

Aslında Trump’ın “Suriye’den asker çekmediklerini, Irak’taki askerî üslerden Suriye’ye müdahale edeceklerini ve “petrolü güvence altına aldıklarını”, dahası Amerikalı şirketlerce işletilecek Suriye petrolü gelirlerinin ABD’nin bölgedeki harcamalarının telâfisinde kullanılacağını pervâsızca ifşâsından sonra Amerikan Savunma Bakanı’nın “Suriye’nin petrol sahalarından çekilmeme plânı”nda Suriye’yi bölgeye sokmayacaklarını, bu petrolün YPG’nin güdümündeki Suriye Demokratik Güçleri (SGD) için gelir kaynağı olacağını söylemesi, ABD ile işgal - savaş ortaklarının maksadını deşifre ediyor. 

Bu bakımdan, Suriye Anayasa Komitesi’nin iyi bir başlangıç yaparak siyasi çözüm yolunda gerçekçi adım atması, Suriye hükümetiyle muhalefetin yönetimi paylaşması önemli.

Zira Türkiye, İran ve Rusya’nın garantörü olduğu “Astana süreci” kapsamında, 8.5 yılı aşkındır süren iç savaşta 700 binden fazla Suriye’nin can verdiği, milyonlarca insanın evini terkle sığınmacı durumuna düştüğü ve şehirlerden köylere çatışma bölgelerinin harabeye döndüğü Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği, kalıcı barışı ve istikrarı buna bağlı.

Başta Türkiye, Suriye ve Müslüman komşu ülkelerin, “büyük Ortadoğu projesi”yle açığa çıkan küresel emperyal ecnebilerin etnik ve mezhebi fitne ayrımları üzerinden bölgeyi daha da parçalamayı amaçlayan “fitne plânları”na karşı dayanışma içinde olmaları gerekiyor.

Bu bakımdan, Cumhurbaşkanı’nın “çekilme süreci”nin sona ermesiyle devriyelerin başlayacağını söyleyip, hâlâ “b ve c plânları”yla askeri operasyonları telâffuzu neye hizmet ediyor?

Oysa Suriye’de kantonlaşmanın önlenmesiyle ülkenin mezhebi ve etnik ayrımlar üzerinden bölünüp parçalanmasını önlemek, terör bataklığını kurutmak için, Suriye devletinin elinin güçlendirilmesi, Türkiye ve bölge ülkeleri için artık bir vecibe. 

Gerçek şu ki, Anayasa komitesinin barış ve istikrar için çalıştığı 30 Ekim sürecinde Ankara’dakilerin “Amerikan projesi ‘güvenli bölge” ya da Suriye topraklarında muhataralı askeri operasyonlar yerine, öncelikle “Adana mutâbakatı” ve “Astana-Soçi mutabakatı” ekseninde, güçlü diplomasiyle Suriye’nin topraklarındaki terör kamplarının kapatılıp yasaklanması, Türkiye aleyhtarı faaliyetlere izin verilmemesi teminatının sağlaması gerekiyor.  

BEDİÜZZAMAN’IN ÇAĞRISINA KULAK VERİLMELİ…

Bunun içindir ki, Türkiye’nin ortak inanç, tarih ve kültür değerlerini paylaştığı Müslüman komşusu Suriye’nin barışı ve bütünlüğünü temin ve etnik - mezhebî fesadın bölgeden tasfiye edilmesi adına Ankara’dakiler artık oyuna gelmemeli; Türkiye’yi, “savaş cephesi ve işgal ülkesi” durumuna düşüren muhataralı askerî operasyonlarla beynelmilel hiçbir hukukî temeli olmayan neticesiz ‘güvenli bölge” kumpasları yerine, Şam’la güçlü diyalog ve işbirliğine gitmeli.

Birinci Dünya Savaşı’nda ve devamında tahrik ettiği krizlerle İslâm coğrafyasında ve Ortadoğu’da Müslüman halklar arasında sun’i sınırlarla düşmanlaştıran zâlim - işgalci ve istilâcı ecnebilerin fitne ve tefrika projelerine karşı, Bediüzzaman’ın 1911’de Şam Emeviye Camiindeki hitâbında, “Umum ehl-i İslâm birtek aşiret hükmüne geçiyor; aşîretin efrâdı gibi, İslâm tâifeleri de birbirine uhuvvet-i İslâmiye (İslâm kardeşliği) ile mürtebit (bağlı-irtibatlı) ve alâkadar olur. Birbirine mânen, lüzum olsa maddeten yardım eder…” perspektifi büyük ehemmiyet taşıyor. (Hutbe-i Şâmiye, 51-60)

Bin senedir aynı inancı, tarihi, kültürü ve medeniyeti paylaşan kardeş, komşu ve dindaş milletleri ayırma plânına karşı, başta “iki büyük ve muazzam tâife” dediği “Arap ve Türk gibi hâkim milletler” başta olmak üzere, bütün Müslüman milletlerin dünyevi ve uhrevi saadetleri, maddi ve mânevi kalkınmaları bu çağrıdaki gerçeğe bağlı. 

Ankara artık bu çağrıya kulak vermeli, bu çâreye çalışmalı…

Okunma Sayısı: 1318
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    31.10.2019 09:17:38

    RİSALEİ NURLAR için mitinglerde ahkam kesenlerin ,oy toplamak uğruna kardeşlerimizi iğfal edip aldatan siyasetin necis dilleri siz aziz üstadımızın ve onun telif ettiği risalei nurlara samimi ve kalbi yaklaşmış olsaydınız şu SURİYE hadisesi olurmuydu. Zira risalei nurları okumasada,dinleyip ondan nasiplenen samimi fert şu katliamlara,yangına destek olur veya sebep olurmuydu. ALLAH ISLAH ETSİN RABBİM EHLİ İMANI DESSASLARIN FİTNE FÜCURUNDAN MUHAFAZA EYLESİN.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı