Suriye’deki “kimyasal silâh” iddiasıyla tetiklenen gerginlikte Washington’dan Ankara’ya çelişkiler ortasında karambola getirilen karartma ve muamma girdabı devam ediyor.
Son kertede iç kamuoylarının tepkisinden çekinen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Bütün incelemelerden sonra karar vereceğiz” kararından sonra, günlerdir attığı Tweetlerle “48 saatte –sonra 72 saatte- kararımızı vereceğiz” tehditlerini savuran Trump’un “Saldırı için tarih vermedim” çarkı çarpıcı.
Özellikle, Amerikan Savunma Bakanı Mattis’in, “Stratejik davranmalıyız, henüz kararını vermeyen ABD Suriye sürecini bitirmek için Cenevre sürecine bağlı” sözleri dikkat çekici.
Anlaşılan o ki, Amerikalılar Suriye’ye ateşkesle “çatışmasızlığı” getirip barış ve “siyasî çözüm”ü öngören, ülkenin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, siyasî birliğini, bağımsızlığını esas alan Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğündeki “Astana süreci” mütâbakatıyla ortaya konulan ve “Soçi, Ankara ve Tahran formatı”ndan rahatsızlar.
ANKARA YANLIŞTA ISRAR ETMEMELİ
Suriye’de “çözüm süreci”nden dışlanan ABD ve müttefikleri, küresel hegemonya ile bölgedeki enerji kaynakları ve hatları çıkarları hesâbına Suriye’de iç savaşın bitmesini istemiyor. Bunun için BM Kimyasal Silâhları Önleme Komitesi’nin inceleme sonucunu beklemeden “sonuç ne olursa olsun Suriye vurma” emrivakisinden dem vuruyor.
Ancak ilginç olan, Ankara’nın tenakuzlu tavrı. Bir yandan Cumhurbaşkanı, “Suriye ve Irak’ta oynanan tiyatro bir kenara bırakılmalı. Kimsenin Akdeniz ve Suriye topraklarını yakmaya hakkı yoktur” derken diğer yandan “ABD ile stratejik işbirliğinin sürdürdüğünü” söylemesi.
Bir taraftan, “PYD/YPG’ye destek verenler yanlış yapıyorlar” diye konuşurken, diğer taraftan Türkiye’nin 911 kilometrelik sınırında Suriye’den koparılan kantonlar üzerinden “Rojova/Batı Kürdistan koridoru”nu kurmaya çalışan PYD/YPG’ye beş bin Tır, iki bin kargo uçağı silâh ve mühimmat sevkeden “ABD ile stratejik işbirliğinin devam ettiğini” tekrarlaması.
Terör örgütlerine destekle iç savaş kargaşasını sürdürüp Suriye’yi bölüp parçalama peşindeki ABD ile Astana’da imzaladığı, Soçi ve Ankara’da yinelediği “Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü, siyasî birliği ve bağımsızlığı”nı esas alan mutlâbakatları birlikte imzaladığı, stratejik işbirliği içinde olduğu Rusya’yı sırf Suriye hükümetini desteklediği için eleştirmesi.
Hâlâ, karışık netâmeli bileşenlerin olduğu Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üzerinden Şam’ın kontrolü dışında ayrı bir alan oluşturulmasıyla Suriye’yi iç savaş bataklığında parçalanmasına bir nevi arka çıkması.
BÖLGEYİ FELÂKETE SÜRÜKLER
Ankara, artık yalpalayan yanlış politikalara son vermeli. Cumhurbaşkanı’nın “ABD ile uçuşa yasak güvenli/tampon bölge” ısrarıyla Türkiye’yi egemen bir ülkeni topraklarını ihlâl eden ve “savaş ve cephe ülkesi” durumuna düşüren, “Astana ve Soçi formatları”nı ıskartaya çıkaran çarpıklıklardan uzak durmalı. Ve Türkiye’deki üsleri kullandırmamalı.
Aksi halde, Suriye’ye askerî müdahale, Suriye’nin bölünüp parçalanmasıyla bölge ülkelerinin de bölünüp parçalanmasını tetikler. Bölgeyi ateş topuna çevirip tam bir felâkete sürükler.
Türkiye’nin yanıbaşında IŞİD gibi küresel ifsad şebekelerinin bölgenin başına musallat ettikleri terör örgütlerinin terör bataklığında kolayca sızmalarına ortam oluşturur. On iki milyona varan göçü birkaç katına katlar. Türkiye’nin sınırındaki “koridor devletçiğin” kurulmasını kolaylaştırır.
Ankara, “Suriye’ye müdahale krizi”nin arka plânını doğru okumalı…