"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Suriye mutâbakatı”ndan dönüş sinyalleri

Cevher İLHAN
06 Ocak 2018, Cumartesi
İsrail’in karşısında bölgede güçlü bir ülkenin kalmaması hesâbına İran’ın da “Iraklaştırmak” - “Suriyeleştirilmek” istendiği vetirede, Ankara’nın baştan beri vahim yanlışlarla yalpaladığı “Suriye politikası”na tekrar dönüş işâretleri veriliyor.

“Astana süreci”nin teyidiyle ve BM Güvenlik Konseyi kararına atıfla, başta Suriye hükûmeti ile muhalefeti olmak üzere tüm ilgili çevrelerin temsil edildiği Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nde, “Suriye halkının öncülüğü ve sahipliğinde kalıcı, kapsayıcı, özgür, âdil ve şeffaf “siyasî çözüm” sürecinin hayata geçirilmesi” anlaşmasının ardından Ankara’nın çelişkili söylemleri dikkat çekici.

AKP iktidarında Ankara, yeniden ABD çizgisine çark garabetini sergiliyor. En son Suriye’de ülkede kardeş kanının tamamen durması ve ülkenin toprak bütünlüğünü savunan “siyasî çözüm mutâbakatı”nın imzalandığı, İslâm dünyasının Trump’un “Kudüs’ü İsrail’in başşehri” dayatmasına odaklandığı ortamda, Cumhurbaşkanı’nın Tunus ziyaretinde, “Kesinlikle açık ve net söylüyorum; Esed devlet terörü estirmiş bir teröristtir. Esed’le oraya huzur gelmez. Esed ile yürümek mümkün değil” diyerek “Suriye mutabakatı”ndan çark etme sinyalleri veriliyor. (gazeteler, 27.12.17)

ANKARA TENÂKUZA DÜŞMEMELİ…

Oysa Astana ile başlayıp Soçi ile devam eden süreçte, “Ankara’nın Suriye politikasında sırf Şam yönetiminin devrilmesiyle saplandığı vartalarla dolu hatalarını anlayıp ders çıkardığı” yorumlarıyla Türkiye’nin altı yıldır Suriye’yi çökerten akıbetsiz Suriye politikalarından vazgeçtiği belirtilmişti.

Bu açıdan, tam da küresel ecnebilerin taşeronu onlarca silâhlı taşeron işbirlikçi maşa örgütün “vekâlet savaşları”yla kıyasıya çatıştırıldığı iç savaş kargaşasına karşı, Suriye krizinin “siyasî çözümü” ile ilgili Astana sürecinin garantörleri Türkiye, Rusya ve İran’ın “Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, siyasî birliği ve toprak bütünlüğü” ekseninde imzaladığı “Soçi mutâbakatı”nın gereği bekleniyordu.

Ne var ki, “Astana süreci”ni ABD’nin kontrolündeki Cenevre ile de âdeta mütemmim cüz” olarak tanımlayan Cumhurbaşkanı’nın, “siyasî çözüm” için işbirliği kararı alınan Şam yönetimiyle işbirliğinden cayan çıkışlarla “Suriye saplantısı çıkmazı” çarkı tenâkuzu sergileniyor.

“Kuzey Suriye tamamen bir terör koridoru olarak âdeta teslim edilmiş vaziyette” diyen Cumhurbaşkanı’nın ifâdesiyle, 911 kilometrelik Türkiye sınırında PYD/YPG’nin kontrolündeki “kantonları” birleştirmekle “Rojova/Batı Kürdistan” emrivakisi Şam yönetimine yükleniyor.

Halbuki daha geçen ay Astana ve Soçi müzâkerelerini nazara veren Esad, “Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nde bütün meşrû tarafların temsil ve katılımıyla yeni anayasa ve seçimlerin tartışılabileceğini, taşeron örgütler IŞİD ve El Nusra gibi ABD destekli PYD/YPG örgütünün Suriye halkını temsil etmediğini, yabancı bir ülke için çalışan vatan hâinleri olduğunu” bildirmişti. (Sputnik 18.12.2017)

BARIŞ VE ÇÖZÜM SÜRECİ KORUNMALI

Gerçek şu ki, Ankara ABD ve PYD/YPG ile irtibat içinde oldu. Peşmergelerin silâhlarıyla Türkiye topraklarında Habur’dan Kobani’ye geçişlerini temin etti. ABD ile “eğit/donat programı”na ve “uçuşa yasak tampon bölge” projelerine girişti. Birlikte “Suriye’nin dostları toplantıları” yaptı. Hatta iktidara yakın kalemşorların tesbitiyle sözkonusu örgütlere her türlü desteği verdi. ABD’nin Şam yönetimine rağmen göz göre göre Türkiye’nin Suriye ve topyekûn Arap âlemiyle arasına bariyer koyup ayıran “iftirak kori- dor”unu oluşturan gruplara mühimmat sevkiyatına ciddî itirazda bulunmadı...

Hülâsa, ABD’nin işgal ortağı İngiltere’yle İsrail adına Irak’  tan sonra Suriye’nin de istikrarsızlık ve kargaşayla parçalamayı, bütün bölgenin “taşeron uydu devletçikler”e ufaltılmayı amaçlayan “büyük Ortadoğu projesi (BOP)”un iftirak kumpasına geliniyor.

İran ve Rusya ile varılan Astana ve Soçi mutâbakatlarını tehlikeye sokan zikzaklar, Ankara’dakilerin kafa karışıklığını açığa çıkarıyor. Müslüman komşu Suriye’ye dair Ankara’nın hâlâ esaslı, mâkul ve akl-ı selime dayalı “çözüm politikası”nın oluşmadığını ele veriyor.

Bu bakımdan Ankara’nın, Dışişleri Bakanı’nın “2018 perspektifi”nde bildirdiği Suriye’de barış, istikrar ve toprak bütünlüğünü meşrûiyetiyle ateşkesi sağlayan “barış ve siyasî çözüm süreci”ni koruması gerekiyor.

Okunma Sayısı: 2675
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı