Altı aydır ancak 30-35 km ilerleyen ve aylardır El Bab kapısında duran Fırat Kalkanı Harekâtı’na dair Cumhurbaşkanı’nın, “Artık sür’atle oradaki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lâzım” sözleri, 70’ten fazla şehidin verildiği Suriye bataklığına daha fazla saplanmamak adına olumlu karşılanmıştı. (gazeteler, 27 Ocak 2017)
Özellikle 23 Ocak’ta Şam yönetimi ile muhaliflerin aynı masada katılıp ateşkesin ilân edildiği Astana görüşmeleri sonrası ve ikinci Cenevre öncesi, şimdiye kadarki ufuksuz “Suriye politikaları”ndan artık vazgeçilmesi olarak yorumlanmıştı.
Nitekim buna bağlı olarak hükûmet sözcüsü, “Sınırları korumak amaçlı Fırat Kalkanı, El-Bab’la hedefine ulaşıp sona erecek” açıklamasında bulunmuştu. (AA. 11.2.17)
Ancak Trump’la telefon görüşmesinin ardından CIA Direktörü Mike Pompeo’nun Ankara’daki temasları akabinde Körfez ülkeleri turu öncesi, “El Bab nihâî hedefimiz değildir, bundan sonra Münbiç ve Rakka var” diye iki hafta önceki sözlerinden 180 derece dönen Cumhurbaşkanı’nın, seyahatinin ilk durağı Bahreyn’de, “Münbiç ve Rakka hedefi”ni tekrarlaması dikkat çekici oldu.
“TAKTİK DESTEK” PERDESİNDE
Belli ki, Trump’ın gönderdiği Pompeo ile kapalı kapılar arkasında bazı senaryolar konuşulmuş ve iktidar, Türkiye’nin son dönemde yöneldiği “Suriye’de ateşkes ve barış için siyasî çözüm”den caydırılmış.
En son ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’un Türkiye’ye gelmesiyle, Ankara’nın ABD ve “işgal-savaş ortakları”nın İsrail hesabına dayattığı “oyun plânları”na tekrar yöneldiğinin sinyalleri çakılıyor.
Peşinden ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile Almanya’da görüşen Başbakan Yıldırım, “Prensipte anlaşılması durumunda Türkiye, Rakka’da doğrudan operasyona girmeyecek, Rakka’da taktik destek vereceğiz, imkân ve kabiliyetler gözden geçiriliyor” diye konuştu. (Milliyet, 19.2.17)
“AMERİKA’NIN MUTÂBAKATI” ŞARTI
Keza “iktidara ilişik medya”da, harekâtın Türkiye’yi sonu belirsiz Suriye bataklığı maceraya sürükleyip tuzağa düşüreceği ikazlarına karşı tekellüflü tevillerle canhıraş “gerekçeler” üretmeye çalışılıyor; kamuoyu hazırlanıyor.
Zira tam bir karmaşa içindeki bölgede, Menbiç’te PYD-YPG’nin arkasında ABD var. Yine 14 bin militanın canlı bombalarla doldurduğu “IŞİD’in başkenti” Rakka’ya daha varmadan El Bab’ın dibindeki Tadif hattını tutan Suriye rejim güçleri ve arkasındaki Rusya ile karşı karşıya gelinecek.
Özetle, Ankara, onca acı olaydan sonra bir defa daha Irak gibi Suriye’yi de “uydu devletçikler”e bölüp parçalama, Türkiye’nin sınırında “koridor” oluşturma oyununa getirilmeye teşne olduğunun işaretlerini veriyor. .
Ve bu durum, referandum sürecinde “kişiye özel tek adamlık” tartışmaları sürerken, son birkaç hafta içinde sadece Suriye eksenindeki zikzaklı dönüşler bile, iç politikadan dış politikaya devlet yönetiminin tek kişiye bırakılmayacağı gerçeğini bir defa daha ortaya koyuyor…